Sırıtarak alaysı
çiğniyor sakız gibi
zamanı geçen günler
Ve ay gıcırdatıyor
zamana dişlerini
küçüldükçe küçülüyor batmak üzere
kaşıyorcasına sırtını, mest ederek
geçen gecenin peşinden
Mütebessim, göz kırpıyor
aralanan kızıllığı ardından güneş
Nerde o eski günleri
kaldırımlarını arşınladığım şehrin
Sadece köhne, yokuş sokakları aynı
Ve bir de nasılsa yarım asırdır akan
hayatın harcanışı misali suyunun
o tarihi çeşmede değişmemiş tadı
Şimdi önündeki bankta nefeslendiğim
İlkokula ilk geldiğim günün sabahı
elimden tutan rahmetli babannem gibi
heyecanlı, endişeli
Öğretmenimin Aydın'a uğurlayası
kerametinden haberdar mıydı o çeşme
Son dersimin son on dakikasında hani
Bir şarkı söyle derler orda, bildiğini
Yeni sınıfındaki ilk derste de böyle
Kararsızca bekleyecek misin sen öyle
Gidince bu senaryo aynen gerçekleşti
Öğretmenlerim sandım ki haberleşmişti
Sıralayıvermiştim hepsini bu sefer
Münevver Öğretmen hayran dedi ki: Ömer
Öğret bunları bize Yirmi üç Nisan’a
Koro çıkaralım bayrama, bu iş sana
Yaş dokuz, sene yetmiş üç, ilkokul üç’te
Ruhi Abi, Meral Abla, unutmak güç de
Emine Avcı’ydı ilk öğretmenim benim
Emine Doğru Öğretmenimle bitirdim
Efeler diyarından ne kaldı aceba
Bey Camii, Ramazan Paşa ve Aytepe
Güzelhisar İlkokulu simge Aydın’a
Üç buçuk yıl sonra döndük Tekirdağı’na
Hayatımın hasretlere çevireceği
O ilk arkadaşlıklar çözer bilmeceyi
Anı biriktirerek geçen senelerin
Ardından dur diyebilmek, ah ki ne mümkün,
kim demiş kim dinletebilmiş, görülmüş mü
sen dur de, saat durmuş mu, döndürülmüş mü
(Son Düzenleme: 18.3.2020)
Ömer TolgayKayıt Tarihi : 30.7.2018 06:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
*(Namık Kemal'in şehrine -bilakis daha ziyade- buharlaşmış zamanlara bir hemşehri sitemi)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!