Dünyanın Sınırına Yolculuk

Mehmet Cıngır
1303

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Dünyanın Sınırına Yolculuk


Bir ilkbahar sabahında ıslak bir kederle
Bindim iki istasyonlu bir yolcu trenine.
Yol aldm ben yıllar yılı mutlak bir kaderle ,
Fren yok bu trende, inilmez basıp firenine.
Oturdum bir cam kenarına,düzelttim aynayı
Seyrettim bu aynadan yol boyunca dünyayı.

Münafık değildir, gerçeği söyler aynalar,
Yol boyunca aynada neler gördüm ben neler,
Sanatçının fırçasında rengârenk dünyalar,
Sayısı kaptanda gizli nice hazineler,
Daha nice mevsimler,iklimler ve ahenkler…
Renk tonlarını ayıran mihenkler gördüm ben .

Mevsimler,mevsimler içinde solmayan renkler,
Aydınlatır bu treni gündüz güneş,gece ay.
Yoktur onları sırtında taşıyan binekler…
Ve geceyi süsleyen kandiller… Bitmez say say
İç içe geçmiş kum gibi kaynayan cisimler,
Cisimler denizinde ne isimler gördüm ben.

Kır çiçekerinde gördüm ben en güzel rengi
Budur gördüğüm en güzel söz,en güzel şiir
Bu şiirde,gördüm en güzel renk ve ahengi
Budur gördüğüm en güçlü ve en büyük şair.
Çiçekler ülkesinde olamaz gizlim saklım,
Her okuyuşumda kör kuyuya düştü aklım.
Bu renkte,bu sözde,bu ahenkte,bu şiirde
En büyük sanatı ve sanatçıyı gördüm ben.

Bir kuyu başında hırlaşan çakallar gördüm,
Seslerinden bir urgan örüp kuyuya indim,
Kuyuda hayâsızlık kokan yılanlar gördüm,
Sıçradım ve çıktım; midem bulandı,tiksindim.
Edep ağacında dalsız ne ahmaklar gördüm,
Denizini kaybetmiş ne ırmaklar gördüm ben.

Uçarken trenim,son durağa doğru ileri,
İpini kesiyordu siyah-beyaz fareler.
Geri fitesi yoktur bu trenin gelmez geri,
Bilmez köprülerin kıvrandığını dereler.
Sırtlanlara et biriktiren inekler gördüm,
Dünyayı ağzından öpen sinekler gördüm ben.

Çok uzasa da yolculuk,sonsuz değildir yol,
Bu yolun damarında dolaşır kan gibi aşk.
Deyince başkaptan yolcuya,” bana âşık ol!”
Ödül olur âşığa sınırda zümrüt bir köşk.
Tebessüm edince çölün ortasında bir gül,
O gül için mecnun gezen bülbüller gördüm ben.

Kafdağı’nı sıtında taşıyor bir karınca,
İki büklüm olmuş toz toprak,kan ter içinde.
Kurtulunca bu yükten,gözleri kapanınca,
Alır hakkını bir terazinin kefesinde.
Karıncaların etini budunu koparan
Her köşe başında nice sırtlanlar gördüm ben.

Çıkmış Kafdağı’nın en tepesine bir yamyam,
Türkü söyler almış da eline kırık bir saz.
“ Hayat bana güzel bana güzel anam anam
Farketmez benim için ne kış ne bahar ne yaz”
Kafdağı’nn damarında dolaşır peri,cin,
Gözünde terazinin ne şeytanlar gördüm ben.

Bir serçe için aç yılanlar gibi kapışmış,
Bir kemik için birbirni yiyordu itler.
Ormanlar kralı aslanın sırtına yapışmış,
İliğini,kemiğini, emiyordu bitler.
Emeğin kanını içen sineği pazarda,
Sulh içinde yaşamayı mezarda gördüm ben.

Bazı başta ayak vardı,bazı ayakta baş,
Bazı gözde bulut vardı bazı gözde günah.
Sağnak sağnak yağarken bazı yüreklerden yaş,
Ağlıyordu sanki bazı gözlerde bir timsah.
Trenin dikiz aynasında ben, kendi benimi,
Bende insanı,insanda âlemi gördüm ben.

Son buluyor yolculuğum,sonla sonsuzluğun
Kesiştiği dünyanın bu sıfır noktasında.
Yürüdüm yıllarca bıçak sırtında yürüdüm,
Son ile sonsuz sonsuzluğun tam ortasında
Biri nûra biri nâra giden bir kavşakta
Biri nûrlu biri nârlı iki yol gördüm ben.

Yolda, gök ve yerde en sevgiliyi gördüm ben.

Mehmet CINGIR

Mehmet Cıngır
Kayıt Tarihi : 31.12.2022 21:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Cıngır