Engelli bir birey olarak ben bile, kendimin kadın olduğunu unutmuşum. Bu toplumun genelince benimsenmiş bir unsurdur. Biz engellilerinde bir cinsiyeti olduğu, dolaysıyla bu yönde yönelimleri olabileceği görmezden geliniyor, hatta reddediliyor. Engelli, hele hele de
bir kadınsa ve bu bireyin günlük yaşamını sürdürmesinde, desteğe gereksinim varsa;
(ki daha da önemlisi engellinin bakım ve benzeri yükümlüğünün daha çok, aile içinde kadının omuzlarında olmasıdır.) sizin, kendi hayatınızda söz hakkınız yoktur. Dahası artık töreden
konuşabiliyor olmamıza rağmen, bizim bu türden sorunlarımızın varlığı, aklımızın ucundan dahi geçmez, geçemez.
Ülkemizde zaten ‘kadının adı yok’, engelli kadının adı hiç yok. Toplumun hemen her ferdi kadar, -hatta daha da fazla- bizimde görünmez zincirlerimiz var. Ama zincirleri kırmak, ön yargıya karşı durmak öyle kolay değil: Zaten de bu yönde çabalar çok cılız. Peki birilerinin gölgesinde ‘korumalı’ bir yaşantı bize cazip geldiğinden olabilir mi? Kanımca hayır, bu kadar basit değil. Bir değerlendirme yapalım; hayatı paylaşmayı seviyoruz, duyarsız değiliz, bir duruşumuz, tavrımız var. Yani kendimiziz, çalışıyoruz (bir kısmımız için de geçerli olsa) ve yetersizse de ekonomik özgürlüğü olanlarımız var. Ama daima bir yanımız eksik, tüm bunlar yetmiyor. Sorun cesarette değil; sorun toplumun engelliyi ve kadını ayrı ayrı birer hayvanmışçasına zincire vurduğu, göz ardı edilemeyecek kadar laletli bir gerçekliktedir. Çünkü hala bir yerlerde, töre cinayetlerinin çözülemediği, baskı ve dayaktan kurulu bir gerçekliği sürüyor hayatlarımız. Kadın hala köle ve bunu görüp de umursamayanlarsa, bu işkenceye çanak tutanlardır.
Aksini savunanları duyar gibi oluyorum da, -beni gülümsetiyorlar- ve diyorum ki: Engelli olmak nedir ki, işte toplum benim engelim ve bilinsin ki her halimle kendim olmak asıl gururum. Düşünen ve fikir üreten; tavırı ve duruşuyla hayatın içinde olan aydın bir bireyim!
Engelse bir çoklarının özünde pranga, oysa benim bedenimde o bile değil: Varsın engellerimiz mi varmış olsun, kırıp atalım zincirlerimizi, diyebiliyorsak gerçekte bizler engelsiziz.
Entelektüel anlamda düşünüldüğünde kadınların yarısı ‘toplum engelli’ ve bu öylesine benimsenmiş ki, görülemiyor! Özetle analitik düşünce, dolaysıyla algılama yetimizi kaybetmişiz.
'Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşmaktadır. Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok ilerleme adımları dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve gelişme sahalarında ve yenilikte birlikte mesafe almaları lazımdır...
...Bütün zorba hükümdarlar hep dini alet edindiler; Hakiki ulema, dini bütün alimler hiçbir vakit bu zorba hükümdarlara boyun eğmediler. Fakat gerçekte alim olmamakla beraber, sırf o kılıkta bulundukları için alim sanılan, çıkarına düşkün haris ve imansız bir takım hocalar da vardır. Hükümdarlar işte bunları ele aldılar ve işte bunlar dine uygundur diye fetva verdiler. Gerektikçe yanlış hadisler uydurmaktan çekinmediler. Gerçek ve imanlı ulema her vakit her devirde bunların kinine hedef oldu.'.. Mustafa Kemal ATATÜRK
Yine haykırıyorum ki; SÖZ EYLEM DEĞİLSE NEYE YARAR? Biz kadınlar ezilerek sömürülüyorsak, bedenlerimizin kullanım hakkında, eğitimizde, bakışımızda, gülüşümüzde, günlümüzde vs vs yoksa söz hakkımız; elbetteki suç bizim demeye de dilim varmıyor ama, kabul edelim ki ŞUÇ BİZİM. Çünkü ÖRGÜTLÜ BİR TOPLULUK DEĞİLİZ.!
GARDİYANLARIMIZ; babalarımız, erkek kardeşlerimiz, sevgililerimiz,
dostlarımız, eşlerimiz, hatta çocuklarımız, özetle sevdiklerimiz.
Yani toplum öyle bir sistem kurmuş ki, kadına rağmen din, kadına
rağmen siyaset, kadına rağmen kadın ve açılımları gardiyanımız olmuş.
Biz kadınlarsa hala ve ısrarla kör ebeyi oynamakta diretiyoruz!
Mutlu değiliz, sevdiklerimiz örgütlüce ruhumuzu, kadınlığımızı çalıyorlar. Çok az erkek bir yanının, yani eşinin mutsuzken kendilerinin de asla mutlu olamayacağını görebiliyorsa da, bu görüş toplumun genel bakışınca bastırılarak hiçe sayılıyor.
Kadınlarımız ekonomik bağımsızlığı başta olmak üzere, türban gibi
bir çok sosyal olgu ve normlarca bağımsızlığı ellerinden alınarak, savunmasız erkeğe sunuluyor. Analar kendilerini şeytanla eş görerek, kızlarını mutlu olmak ve günaha girmemek adına; her ne olursa olsun, erkeklerine karşı koymamanın öğüdüyle büyütüyor. Yinede erkekler yetiniyor mu tabi ki hayır, çünkü tavizlerde daima bir sonraki adımlar vardır.
Cumhuriyetin kadını olarak eğer gerçek özgürlüğü tatmış olsaydık, emin olun ki BU CAHİLİYE GÜNLERİNİ YAŞAMIYOR OLURDUK: Çünkü o zaman ÖZGÜRLÜK BİZİM VAZGEÇİLEMEZ RUHUZ OLURDU.
Umutluyum yinede, çünkü; esaret kadar ruhumuzu hırsla kamçılayan
daha başka ne olabilir ki, esaret ruhumuzun kamçısı...
Yani demem o ki, kadın görmeye başlayıp da tavrını koymadıkça; birileri daima kadın adına, ama kendi yararına, karar verecek. Dolaysıyla bu tabu asla kırılamayacak.
Kadın önce, Atatürk’ünde ön gördüğü gibi; kendini eğitecek, aydınlanacak sonra bu aydınlık, erkeğe yansıyacak. Ancak o zaman bizlerde zincirlerimizi kırabiliriz. Toplumun geneli sosyo-ekonomik olarak gelişmedikçe, bizim sorunlarımız daima barınma, iş ve aş gibi temel sorunlarca perdelenmiş kalacak. Bu noktada; gelişmiş ulus ve gelişmekte olan ulus anlamında bakabilirsek ki, bende tarafım: Toplumun geneli ağlıyorsa bizim için gülmek, ne derecede gerçekçi demeden edemiyorum.
Gelecek kaygısıdır, bireyleri ve toplumları ileri taşıyan! ! Bir kez daha görüyorum ki, ulusumuz hala aydınlanma sürecini tamamlayamadı. Yine biliyorum ki, neyse güneş kara toprağa; gerçek aydınlanma odur, insanlığa.
Hoşça kalın dostlar..
Nurten Aktaş 2005/ düzeltme 2008
Nurten AktaşKayıt Tarihi : 3.3.2008 16:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
NOT: Bu metnimi Ottü engelsiz yaşam topluluğunun 8/3/2005 engelsiz kadın isimli seminerinde okumuştum.
ama arabası olmayanın ise tüm arabalar onundur.
ev sahibi olanların bir evi vardır, ama kiracı olanlara tüm evler onundur.
bence siz kendinizi engelli mi görüyorsunuz.
sizin sadece ayaklarınız, ama sizi engelli görenlerin tüm bedeni ve beyni engelli bunu biliyormuydunuz.
bu yazılan anket ve yazı bence az.
susma dost
deniz şahinoğlu
radikal gazetesi anketi
15/05/2008
Toplumun engellilere bakışını saptamaya çalışan ankette katılımcıların yüzde 40.58’i bir engelliyle ‘duygusal bir ilişki yaşardım ama evlenmezdim’ dedi.
İSTANBUL - Toplumun engellilere bakışını saptamayı amaçlayan araştırmada erkek katılımcılar ‘engelli bir kadınla ilişkiniz nasıl olur? ’ sorusuna yüzde 21.72 oranında ‘duygusal bir ilişki yaşamazdım’ cevabı verdi. Katılımcıların yüzde 40.58’i ise ‘duygusal bir ilişki yaşardım, evlenmezdim’ dedi.
Rehabcenter ve Pi Grup Araştırma şirketinin, toplumun engellilere karşı tutum ve davranışlarını ölçmek için yürüttüğü anket çalışmasında 714 erkek ve 507 kadın, toplam 1221 katılımcıyla görüşüldü. Anketten bazı sonuçlar şöyle:
‘Engelli bir vatandaş size göre nasıl yaşamalı? ’ sorusuna katılımcıların yüzde 64’ü ‘her vatandaş gibi okumalı, iyileştirme eğitimi almalı’ derken, yüzde 9.1’i ‘evde ailesine bağımlı’ olarak yaşaması gerektiğini ifade etti.
‘Uzaktan izlerim’
‘Sokakta engelli biriyle karşılaşınca nasıl davranırsınız? ’ sorusuna yüzde 39. 9 oranında ‘yardımcı olurum’ denildi. Yüzde 35.56’sı ‘Uzaktan yolunu nasıl bulduğunu izlerim’ dedi. Yüzde 6.12’si de “Acıma duygusu hissederim” yanıtı verdi.
Yüzde 20.60’ı ‘toplum çocuğa acıma duygusuyla yaklaşacağı için’ engelli çocuk istemediğini belirtti.
‘Engelli bir vatandaşa toplumun nasıl davrandığı’ sorusuna yüzde 36.92’si ‘olması gerektiği gibi’ cevabı verdi. Yüzde 56.89’u ‘yanlış davranıyoruz’ seçeneğini işaretledi.
Katılımcıların yüzde 39.63’ü zihinlerindeki engelli imajının tele-vizyon etkisiyle oluştuğunu belirtti.
Sadece erkek katılımcılara yöneltilen ‘Engelli bir kadınla ilişkiniz nasıl olur? ’ sorusuna yüzde 21.72’si ‘duygusal bir ilişki yaşamazdım’ cevabı verdi. ‘Duygusal bir ilişki yaşardım, evlenmezdim’ yanıtını verenlerin oranı yüzde 40.58 oldu.
‘Sizce engelliler kiminle evlenmeli? ’ sorusuna yüzde 35.72’si ‘sevdiği biriyle’ derken, yüzde 56.94’ü ‘kendisi gibi engelli biriyle’ seçeneğini işaretledi.
‘Engelli bir vatandaşın evine gittiğinizde tutumunuz nasıl olur? ’ sorusuna yüzde 34.21 oranında ‘Gönül rahatlığı içinde sohbet eder, ikramlarını yerim’, yüzde 18.26 oranında ‘acır, yardım etmeye çalışırım’, yüzde 17.79 oranında ‘Tedirgin olurum’ cevabı geldi.
Ankete katılanların büyük bir bölümü daha önce engelliler yararına bir kampanyaya katılmadıklarını söylerken, sivil toplum örgütlerinde engelli kadın yöneticilerin az olmasının sebebini ‘her alanda olduğu gibi burada da erkeklerin egemenliği elden bırakmak istememesi’ olarak belirtti.
'Dunya Emekci Kadinlar Gunu ve Engel(SIZ)li Kadin' baslikli yazinda engelli engelsiz tum kadinlar adina yaptigin haykirisi destekliyor, mutlu ve basarili nice yillar diliyor, tanidigim en engelsiz seni gozlerinden opuyorum...
Seni tanimami saglayan hemserim Sn. Bibinoglu' na tesekkurler..
Sevgilerimle..
Leman Subasi
Cansın Erol
TÜM YORUMLAR (18)