Ne çok sevdim ‘Aptal Aşık’ rolünü hayatım boyunca,bilmiyorum ne sandım! Ve ne de çok filmde rol aldım!
Aşk,birine delice bağlanmaksa ve diğer taraftan aşk eski bir yalansa hep sevimsiz bir yalana bağlanmışım aslında yıllarca.
Aşkın bir kısım ölmek olduğunu hep biliyordum da; aşk da çiş gibiydi tutamıyordum valla…Çok sıkıp altına kaçıran arkadaşlar da oldu-Mükremin Abi’nin de dediği gibi; ”Bir daha asla yaşayamayacağı aşkları teğet geçen…”-Sonra çok uğraştılar iki noktadan bir üçgen yapmaya ama iki noktadan bir doğru geçiyordu ve onları üçgen yapmak için iki doğru daha gerekiyordu üç yanlışın bir doğruyu götürdüğü o günlerde…
‘Öğretmenine aşık bir ilkokul çocuğu’ndan ‘öğrencisi yaşında bir kıza aşık eşek kadar adam’a uzanan hazin bir Mecnuniyet öyküsüydü bu ve her filmde Leyla değişiyor,Mecnun’u hep ben oynuyordum.”Sen oyna Kürşat,sen oyna” diye etrafımı çeviriyordu sanki birileri ve ben sahneye fırlıyordum bir anda,düğün sahibini kıramayan çengi edasında…
18’imdeydim aşkın ne menem bir şey olduğunu anladığımda ve o zaman Gülbeyaz dizisi çekilmemişti bile daha; hani düşman ailelerin çocukları birbirine aşıktı ya! ..
Güzel olan aşk mıydı,aşıklar mıydı aşkı güzel sanan ve ne kadar ahmaktı aşkın varlığına inanmayan; aşk vardı ulan! ! ! Şimdi aşk ve kader konusunda en yetkili kişiye başvuruyorum; Allah’ım iflah olmaz ama işine karışan,bir seven istiyorum senden Mecnun ile yarışan…Bilgilerinize arz eder,cevabınızı beklerim…
..
gönül sayacımı sıfırladım bu gün
bu gün güzel bir gün
hiç birşey yaşanmamış gibi sanki
sıfır kilometre kalbim
bu gün güzel bir gün
duydum ki evleniyormusşun
ikisi bir arada
..
Aşk şarabın sunarlar, testinden bir gün
Dolar her kadeh o düğün, olur düğüm
Ne testin elim değer, ne kadehte ün
Bensiz olsanda yâr, sensiz geçmez bak gün
Gül olup ol cemaline, her gün baksam
Bülbül gibi şol zikrimle, her an yaksam
..
Aç oldukları umursanmaz
Suçlu oldukları yanlarına kalır
İnsanlar gider hasreti kalır
Sofralar dağılır, resmi kalır
Düğün olur, ölüm olur, bayram olur
..
İskeçe'nin odunu
Yakan bilir tadını
İskeçe'den kız alan
Hanım koysun adını
İki dere arası
Buldum altın parası
..
Gönül ister seni, gönül tahtında
Gön'le taht,
tahta sultan, sultana beg..
Beg'den de ferman gerek...
Varın deyin yedi düvele..
Gönül sultanını buldu..
Yeddi gün yeddi gece dügün/dernek gerk...
..
Davullar çalıyor, düğün habercisi
Alaylar dolusu insanı sürüklüyor ardı sıra
Bilemezdim halayın başını çektiğini
Görmeseydim inanmazdım beyazlara büründüğünü
Hani beyazlar temizliği temsil ediyordu
Sen ki hayallerime sıçtın
Yakıştı mı sana öylece gitmek?
..
Görmemişse edep himmet eyler malı yapar zimmet
El alemden görür zillet adam olmadıktan sonra
Elle gelen düğün bayram tufeyliye herkes hayran
Namusluya bir tas ayran nasip olmadıktan sonra
Hazır dağları öğütür takke düşer kel görülür
Başına çorap örülür kıymet bilmedikten sonra
..
Bir düğün havasında düşlerim bu gece
Oynadım sabaha kadar
Halayda renkler soytarı
Beraberliğin can kokuları burnumda
Anlaşılmak varmış dünyada
Anlaşmak varmış
Dostla düşmanla
..
Her zaman birlikte sevgilim diye
Söz vermiştin bana demek boş yere
Ayrılmak ne demek diyordun oysa
Unutmuş gibiydin düğün gününde
Söyle mutlumusun bu hayatında
Hiç gurur duydun mu yaptıklarınla
..
Sana bir sır vereceğim;
genelde akşam vakitleri sokağın zindan tarafından seni görmek için bekleyen ve korkmana sebep olan o karanlık adam bendim! Sabahları senden önce evden çıkıp, kapınızın önüne 'günaydın' notunu bırakan o gizli hayranın yine ben. Bir mahalle düğününde, sana kendimi gösterebilmek için kalabalıktan istifade ederek omzuna sürten, sana çocuklarla isimsiz gül gönderen ve bir keresinde de; senden haber getirmesi için yan komşumuz Şükran teyzeyi zorla size misafirliğe gönderen 'Şair Cemal Safi' sokağında ikamet eden o mecnun yine ben.
Ve bir sabah; işe gitmek üzere evden çıkarken, posta kutusuna iliştirilmiş bir düğün davetiyesi buluyorum, üzerinde 'Sayın mecnun ve ailesi' yazmakta! içini açıp okuyorum...
''Bu mutlu günümüzde aramızda sizleri de görmekten ayrıca mutlu oluruz'' yazıyordu kocaman puntolarla. Demek evleniyorsun... Senin için diktirdiğim o fiyakalı takım elbisemi seni yolcu etmek için giyeceğim bu gün. Hafta sonuna sakladığım bir kaç kadehlik içkimi senin için içeceğim günlerden perşembe bu gün. Ve biliyorum ki, seni yolcu ederken yüreğimden kocaman bir fay hattı geçecek! ve seni ne çok sevdiğimi yalnızca Şükran teyze bilecek... Mutluluklar senin olsun başka ne diyebilirim ki? Sahi, iki kişinin bildiği sır sır değildir. Söyler misin?
Şimdi hangimiz ölmeli? ...
(17 Temmuz 2013)
..
geldi,çattı düğün vakti
düğün değil,bu aşkın ölüm vakti
adını anıyorum hala son nefeste
unut demiştin ya olmadı işte
bir kadeh yetmez bin olsun
sevdiğim bana artık el olsun
beynim,kalbim şimdi dursun
..
Annemin günü bu gün,
Sanki neşeli bir düğün.
Bu gün bir demet çiçek alırım,
Her gün öper koklarım.
Annemin günü bu gün
O da dinlensin bir gün.
..
Senden uzakta neler oluyor…
Sen yokken, buraların tadı tuzu kalmıyor damağımda. Öyle yavan, yalın, çıplak ayak dolanıyorum sokakları. Sen yokken, gözlerim divane oluyor hayallerimde. Birden kayboluyorum kendi gizemimde. Sen birde geceleri görmeye dur, bir bir damlıyor gündüzün serinliğine. Sanki tanrıçanın, ayaklarıyla ezdiği üzüm gibi kararıyor doldukça. Her dolduğunda kırk yılı aşmış, her damladığında asırlaşıyor gündüzün üzerinde. Sen olmadığında ben uçurum kenarında, sen olmadığında ben masmavi bir boşlukta, sen olmadığında, ben çukur arıyorum kendime, senin doluluğunda. Senden uzakta bir şehir var kendi sarhoşluğunda, bir rüzgar dolaşır başıboş, bir soluk adımlar kendi sokağındaki kaldırımları. Senden uzak olunca, bir yağmur damlası alay eder tüm ıslanmışlığımla. Uluorta bir Pazar kurulur, sere serpe çarşaflar düğün yeri gibi, düğüne geç kalmış bir yemeni sarkar, tezgahtan rüzgara, kınalı ellerin göz bebeklerine doğru. Senden uzakta belki de burada. Tüm yaşanmış hikayeler anlatılır akılların namuslu yerlerinde, kimi aşkı arar merdiven dayamış, kimi hayra yorar kendini. Sabahın erkeni makbul kılar aşkı, gün olup geçse de, kervanı arar gözlerim. Her kervan seni taşır gönlümün yelkeninde, bir deniz kızı misali. Senden uzakta, uzak siyah ve yabani bir at şahlanır, şehrin yokuşlu yollarına, kimi atsa sırtına aşka kurban edecekmiş gibi. Senden uzakta aşka merdiven dayadım seninle aynı yaşta. Bir lamba muma çevirmiş geceyi, bir bekçi mesaisi dışında, biri ney çalar yavaş yavaş yudumlar geceyi, bir sarhoş kendini mektuba adar. Hoş sarhoşun mektubu da okunmaz gecenin bir yarısında, ama içtikçe güzelleşiyor insan yarı boyalı duvarın kenarında. Senden uzak olunca her şey yeniden başlıyor. Senin boşluğun öyle kolay dolmuyor. Senden uzak olunca insan hiç adres sormuyor, senden uzak olunca bir gece daha ansızın iniyor, sen uzak olunca senden ancak bu kadar oluyor. Sen ne zaman gelsen gözüm kulağım dudaklarım doyuyor. Seni öyle özledim ki daha otobüsün kalkmadan, seni öyle özledim ki daha yüzüme bakmadan. Gel sen dön şimdi bir başına koca şehre, yolları boş duvarları boyasız, gözleri kısık, yağmurları ağlayan. Gel sen dön şimdi. Kim dönerse dönsün aldırış etmeden, gel sen dön senden uzak, yalın ayak, arkana bakmadan gözlerinin akşama düştüğü yoldan. Senden uzakta ben kaybolmadan. 26/09/2004
Bursa…
Dönmesi zor olan bir yerden… sağlıcakla kalın.
..
Cancığım gurbetin yolunu tuttu
Üç gündür aramıyor beni unuttu.
Hasretten benim yüreğim tutuştu
Geceler geçmez, gündüzler bitmez oldu.
Bilmiyorum neşelimi hastamı,
Yoksa düğün dernek dans tamı
..
Düğün mü var gece
Neden makyajlı yüzün
Ölmüş gördüm gözlerinde:dert,hüzün...
Bir şey mi saklıyorsun benden
Umudu toplamış gibisin avucuna
''Bitti ''diyorsun
-Yanılıyorsun....
..
Sivil uçak askeri hava alanına indi, yolcular uçaktan iner inmez görevliler onları bitişik barakaya aldılar. bagaj uçaktan indirilesiye gelen yolcu bekleme salonuna alındılar. giden yolcu bölümünde yolcular bagaj teslimi yapmış bulundukları yerden, alana açılan küçük bekleme bölümüne alındılar. bilet kontrolleri yapıldı, bagaj işlemleri tamamlanınca uçağa binmeleri için görevliler kapıyı açtılar. yolcular sıra halinde tel örgü kenarından uçağa doğru yürüyorlardı.
Yolculardan Mehmet bey ve arkadaşları bir ses duyup sesin geldiği yöne doğru baktılar. tel örgüye parmaklarını geçirmiş sanki nezaret hanede alı konulmuş zanlı gibi, avazı çıktığı kadar bağıran iri cüsseli şişman bir adamı gördüler. adamın yanında kucakları paketlerle dolu iki adam vardı. geri döndüler tel örgüye doğru koşar adımlarla adama yaklaştılar. iri yarı şişman adamın kim olduğu yaklaşınca belli oldu. o kişi Sabahattin beyden başkası değildi. buram buram terlemiş nefes nefese kalmıştı. biraz mahcup çekingen bir tavırla Mehmet bey dedi;
- Size layık değil ama bu yörenin ürünlerinden kabul edin lütfen. çam sakızı çoban armağanı afiyetle yiyin efendim dedi. paketleri taşıyanlar ellerinde bulunan paketleri tel örgü üzerinden verdiler. bu arada kuyruk girişinde bekleyen hostes çabuk olmaları için el hareketi ile uyarıda bulunuyordu. Sabahattin bey, uçağı bekletmemek için tel örgü dışından sözle vedalaşarak geldiği yöne doğru adamları ile birlikte gözden kayboldu.
Uçağın kapısı kapandı, kokpit başında bulunan hostes güvenlik tedbirlerini uygulamalı olarak anlatırken kaptan pilot kalkış anonsunu yaptı. uçak pisten havalanıp yeterli irtifa ya ulaştığında rotasına kilitlendiğinde kemerlerinizi açabilirsiniz anonsu verildi.
..
BEN; OMUZUMA BİR GÜZELLİK ARADIM! ve SEVDİĞİMİN BAŞINI GÖĞSÜME YASLAMAM Kİ BEN! .
OMUZ BOYUMA; BİR GÜZELLİK ARADIM: GÜZELİN ÖNÜNDE EĞİLMEK ZORUNDA KALAYIM, DEYİ! .
BELKİ ŞU AN İÇİN; ANLAŞILABİLMENİN MUTLULUĞUNA: ERİŞEMEDİM! . İNŞALLAH; VUSLATA! .
DÜĞÜN GECESİNİ BEKLERİM; HER SEVENİ GİBİ! BUGÜN DE GELMEZSE ÖLÜM: GELMEZ BAŞKA! .
AZRAİL EFENDİMİZLE BİR SÖZLEŞMEM YOK ve HER SANİYEMİN GÜNAHINDA OMUZ BOYU AŞKA! .
..
Bu gece bütün yıldızlar
Kayıp gittiler,
Gökyüzü çıplak kaldı.
Avrupa yakasında
Mendelson’un düğün marşı çalarken
Anadolu yakasını
Yüreğimin çığlığı sardı.
..
Doğuş Günü Partisi (DGP) = 000.083 =
82. Yaşında; Düğün Gecesi Vuslatta Kim? .
Yukarıdaki sorunun cevabını; öğrenmeli! .
Ben bilgim ölçüsünde kaleme almışımdır! .
O insanı; kalbimde: yaşatmak isteyenim! .
..