Orta-yerde kalmış bir çift yüzüğün
Vefasız sevgiye suskunluğu var
Belli ki hayaller olmamış düğün
Birinin birine küskünlüğü var...
İç çektim benim de içim burkuldu
Ulen yüreksizler madem ayrılık
..
Sevgililer Günüm 365-366-367- böyle devam ediyor seni gördüğüm gün başladı. Bir iki yıl derken üç yıl dört yıl... daha da devam edecek. Günümü şahane yapıyorsun gecelerimi gün. Yani gecelerim de şahane oluyor senle seni düşününce içime bir koku salınıyor nergis kokusu. Ruhum ateşlerde yanıyor. Odam yatağım perdem masam kalemim telefonum sen kokuyor. Çıldırıyorum.. odalarda duramıyorum. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemiyorum. Mutfağa gidiyorum bir bardak soğuk su içiyorum. Buz gibi sular serinletmiyor içimdeki yangını. Balkonlar esintisiz meltemler kıpırtısız lodosa bile bana mısın demiyor tenim. Hastaymışsın Sevgili şimdi öğrendim. Gece rüyamdaydın. O gittiğimiz deniz kıyısına gitmişiz yine. Güneş yakmış tenini yine. Birden seni göremiyorum deli oluyorum denizde kıyı boyunca koşuyorum bulamıyorum. Demek ki sen hastaymışsın demek ki deli olmam bunaymış. Sen hasta olursun da ben gelmez miyim sen hasta olursum da ben ölmez miyim. Birazdan ordayım. Öpücüğümün ne kadar sihirli olduğunu unutmamışsın. Elbette "uf'unu" hemencecik geçireceğim. Yine yürüyeceğiz denizi seyrederek kim bilir belki yine bir uçak inecek bulutlardan süzüle süzüle. Ben sana bulutlardan süzülen uçağın ne kadar yakınlaştığını göstereceğim elimle. Sen elimin gösterdiği noktaya eğilince içim ürperecek değince saçların yüzüme. Saçının teli bile vücudumu titretmeye yetiyor Sevgili. Bendeki sevgin o kadar büyük ki içimdeki çağlayanlardan kova kova su taşısam yemyeşil çınarları sulasam yüreğime açtığın bahçelerden sana kucak kucak çiçek toplasam sarı düğün çiçekleri. Saçlarına taksam bir bir. Aralarına gökyüzü yerleştirsem. Dudağına öpücük kondursam en çocuğundan bilmem söküp atabilir miyim içindeki hüznü. Sen üzülme Sevgili hiçbir şeye. Sen benim her çaldığımda açılan kapım sen benim en güzel hediyem sen benim en saklı anımsın. İyice susadım sana Sevgili Sensizlik de kötü. Özlüyorsun söyleyemiyorsun istiyorsun gelemiyorsun. Gece oluyor. Sende de böyle mi oluyor bilmem gece daha bir lacivert saat on ikide. Sonra birden yıldızlar nerden çıkıyorsa gökyüzüne dağılıyorlar. Tenine dökülen simler gibi. Tüm gökyüzü tutuşuyor. O anda bir kuş olmanı istiyor bu gönlüm. Uçup yanıma odama konmanı. Ya da kuş olup uçup yanına gelmemi. Gel kurtar bu beni.
"Kahve içmeye gelebilir miyim? "...
15 Şubat 2015
..
İlkbaharın gelişinde
Karların eridiğinde
Gözlerim dolar boşalır
Çiğdemleri gördüğümde
Yemyeşil olur dağları
Eller temizler bağları
..
Son bahar şarkıları eşliğinde hüzün
Ölüm yürüyüşü ruhumu sardı bugün
Gökkubbe yarıldı, ay mum olup eridi
Gelin yüzük bekler, bu düğün başka düğün
Org susmuş, davul çalmaz, zurnadan ses çıkmaz
İlahiler eşlik eder, kılınır namaz
..
Bir düğümle atıldı
Sonra düğün yapıldı
Yeni başladı ömrüm
Bütün dostlar katıldı
Kırk düğüm oldu boğum
Sonradan oldu doğum
..
Yârin gözü eladır.
Annesi bir beladır.
Benim bildiğim yârim.
Her derdime devadır.
Yârime haber saldım.
Nişan için söz aldım.
..
mücerret sıkıntılarım müşahhaslaştı bugün
Nuh tufanından kalma sel gözyaşı oldu bugün
erguvansız akşamlarda bilinmez bir düğün
zifafa giriyor kederim teneşirle bugün
cem olmuş duygularım kaçtı uykularım bugün
Ad’ın üstündeki fırtına fırtınaydım bugün
..
Gel sevgili hayli zaman oldu gideli...
Giderken mevsim kış,hava soğuk ama yüreklerimiz sımsıcaktı,ak pak dileklerle uğurladım,dönüşün bahar olsun,gülün kokusunda gel sevgili.
Sensiz her sabah,kızıl umutlarla dolu şafaklara uyandım,en parlak güneşin doğduğu sabah gel sevgili.
Rüzgara kattım yüreğimi,ak bulutlara kara sitemler yükledim,her damlada seni istedim,sırılsıklam et hasret kokan şehrimi,ılık yağmurlarla gel sevgili.
Böyle yarım kalmaz bizim sevdamız,kavuşmazsak mahşere kalır davamız,adı batsın varsın olmasın paramız,gurbeti beş kuruşa sat gel sevgili.
Gelişin bayram olsun,düğün olsun,kem gözlerden mevlam korusun,hızıra yoldaş ol yetiş gel sevgili.
Belki sana son sesimdir bu,kader bilinmez,ben gidersem sana geçit verilmez,can bedene küsmeden gel sevgili..
..
çünkü ehlileşmiş bir yabancıyım tanıdık bildik kentlerine soluğunun
çünkü nedensiz üstünü örttüğün küçük bir zaafım var kızgın hoyrat
niçinlerimi attım gözlerimin elverdiğince ufuksuz kuyusunda bakışlarının
rüzgarlarımda rüzgarlarınla üşümek bu mu söylesen diye ses ediyorum
yaşanmışlık bu mu üzüntülü edalarıyla jilet kesikleri yürekte derin kırılma
sevdiğin yıldız tozlarınca yolların kesişmişliğinde günbatışı gururudur sırat
sırat düğün bayram titrekliğinde süslü püslü fay kırığı varoluşunda bencil
..
İnsan dostunu dara düşünce tanır
Adamlığını yalnız o zaman anlarmış...
Düğün dernek olunca herkez koşar
Zorluklarda kimse ortada kalmazmış...
Eğlenceli günlerde hep yanında olanlar
..
Dün bütün erkekler, beyaz ata binmiş prensti,
bayanlarsa en güzel sevgili.
Gün bitti.
Yağmurun bitişi, düğün gününün ya da bir bayram gününün bitiş gibi..
Aşk, bu sabah başlıyor..
Dün olup bitenler altı üstü, ticari bir hikayeydi..
..
Gelin kızlar gelin kızlar
Çalar oynar gelin kızlar
Düğün günü sultan olur
Tahta çıkar gelin kızlar
Gülün kızlar gülün kızlar
Düğün nazengülün kızlar
..
İhtiyarlık kaçınılmaz gelir bedene
Gençlik hayal olur uzakta gerilerde
İnsan anlamadan döner bir Meleğe
Gençliğe dön bir daha geçmiyor ki ele,
***
İhtiyarın her an düşüncesinde binbir kanaat
Ey şair yaz aşk, yaz gençleri coştur aydınlat
..
Kurtuldular sıkıştırılıp kondukları hücre hapsinden salkım salkım taneler damlalar
Özgürlerdi artık şişelerden sonra kadehlere girip deniz olmadığı yerde bile yarattığı dalgalar
Yeri geldi düğün oldu,yeri geldi öğün oldu,çıkarıldı paslanmış demir oksitli prangalar
Kurtuldular sıkıştırılıp kondukları hücre hapsinden salkım salkım taneler damlalar..
..
Sarı bir papatya ile bir cennet bahçesinin öyküsüdür bu.Kirli zamanlardan bir kuyunun ruhuna uzanan bir yolculuğun öyküsüdür.Daha Adem ile Havva cennetten kovulmamış,ilk günah işlenmemiş insanlık kuyuların gizeminde ruhlarını örseleyen bir yalnızlık ile yaşlı bir çınarın dibinde oturuyorlarmış.Zaman eski zaman yorgun zaman olabildiğince deli bir bahçenin tenine akıp dururmuş.Depremler tufanlar yağmurlar ruhların toprağa düşmesi ile devir daim edermiş.Karalık bir güneş ve aydınlık bir ayın düğünü varmış o günde.Her yerde bir sevinç bir gürültü tufanı cennetten çalınma sesler ile düğünün yalnızlık şarkısına eşlik ediyormuş.Etrafı genzi yakan bir şarap kokusu sarmış ki sorma.Kıpkırmızı bir gökyüzü ve ruhlara konan kıpkırmızı bir kelebeğin kanadı gibi dolanıp duruyormuş ortada kadınlar.Çoğu esirikli birazda mahçup ama yürekleri Kaf dağından gelmiş alev gibi yanan volkanlar gibi.Dokunsan kül eder benliğini.
Derken bardaktan boşalırcasına bir yağmur bulutun göğsünelden kendini aşağıdaya bırakmı.Nuh tufanı gibi göz gözü görmez bir sis ve kapkara bir gökyüzü bu ana şahitlik etmiş.Düğün dağılmış güneş ile ay birleşemeden toprağın bağrına düşmüşler.Yarı baygın ve yanyana uzanmış elleri birbirine değmeden öylece olan biteni izlemişler.O an gökten kulakları sağır eden bir ses kopmuş.Sur desen değil bogazlanmis sanki gökyüzü.Üç ışık hüzmesi bulutları yara yara bir çığlığa eşlik ederek yeryüzüne düşmüş.İnsanlar semaya bakmış korkudan dilleri tutulmuş taş kesilmeşler.Herkes kuyusuna çekilmiş meraklı gözlerle gökten inen ışık saçan cisimleri merak etmiş. Melek diye bağırmış biri.Biri hayırak hayır cennetten kovulmuş bu baksana Heybesinde bir elma taşıyor.Yaşlı bir ihtiyar titrek bir sesle bu gökten inen bir nur demiş.Üç tohum olarak iner efsaneler hep anlatır onu.Bu üç tohum toprağın bağrına düşer orda filizlenir ve yeşerip bir sarı papatya suretine bürünürmüş.O ki tüm kokuları içinde barındıran cennette ki ilk çiçeğin tohumudur.Ademin Havva için kopardığı tek koku.Bazen bir insan suretinde zuhur edermiş sarı papatya çiçeği.Rengini toprağın renginden alan bulut kokan yaprakları dokununca uzayan kuyular kuyusu Marden de yetişen tek çiçek imiş bu.Ruhu olan bazen konuşan sarı bir gökyüzü gibi alev alev parlayan bir çiçekmiş sarı papatya.Bir kaya dibinde yeşermiş burda büyümeye karar vermiş.Zaman zamanı beşiginde sallamış az gitmiş uz gitmiş dolanmış tüm mevsimler.Sarı papatya serpilmiş bir güzel çiçek oluvermiş.Gözleri bir deniz maviliğinden gelen saçları rüzgar ile taranmış elleri hüzün kokan sesi Antik bir uygarlığın izini taşıyor gibiymiş.
Marden kuyusundan ayrıldığından beri hep yüreğinde cennet bahçesinde yaşamanın hüznünü taşırmış.Boynunda hep asılı duran bu bahçenin heyecanı ile yanıp tutuşurmuş.Deli bir çiçek olduğunu söyler imiş herkes.Ama sarı papatya ruhunu kuyudan çıkarmak için verdiği savaşı şimdi ebediyen bahçesinde hep şiirler mırıldanacağı cennet bahçesi için vermeye hazır imiş.Birgün bu fikriz yüreğini bir deprem gibi sarsmış.Oranın yaşlı şair kelam erbabı bilgesinin yanına gitmiş.Ruhunu kemiren bu bahçeye gitmek orda mutlu ve huzurlu günlerin hayali ile bir derviş gibi sağa sola vururmuş kendini.Yağmurlu bir gün yaşlı bilgenin huzurunda bulmuş kendini.Anlatmis hikayesini ruhunu açmış kuyudan bahsetmiş ona.Yaşamam için yeşermem için o irem bahçesine mutlaka gitmesi gerektiğini birbir anlatmış.Yaşlı bilge bir şiiri fısıltı eder gibi bunun zor olduğunu anlatsada sarı papatyaya,ikna olmuş en sonunda.Yolculuğun zor ve çetin olacağını anlatmış birbir ona....
..
Küçükken babaannem öğle uykusuna yatırmak için beni gel kızım yeraltında padişahın kızının düğünü var derdi dinle bak sesleri. Çocuk aklımla yastığa başımı koyar düğün sesi beklerken uyuya kalırdım.
Şimdi koskoca kadınım,hala çocuk aklımla bir masalı dinlemek için yastığa başımı koyuyorum. Bilerek bir masala uyuyorum.
Söz verdiğim saatte sağ elim sol göğsümde tam senin benimle olduğun yerde.Var gücümle bastırmışım elimi daha çok hissetmek için seni. Sevdiğim hangi yanağını koydun yastığa, hangi yöne döndün gözlerini kaparken geceye? Dudağın hafif aralık mıydı? Sen de uykuya dalmadan iyi geceler bebeğim diye fısıldadın mı? Hiç yokken hep varmışım gibi sarıp sarmaladın mı? Burnunu dayayıp kolunun kıvrımına benim kokummuş gibi içine çektin mi?
Lapiska saçlarımı savururken gecenin karanliğina dalmak umuduyla senli rüyalara; derken uçsuz bucaksız bir deniz ve sen en derinde değerli bir amfora, vurgun yiyeceğimi bile bile hayatımın dalışını yapmak zorundayım dokunmak için sana. Gözlerimi aralıyorum, sen doluyorsun odaya,sana uyanıyorum sonra sesin geliyor dışarıda,odaları dolaşıyorum sen geldin diye.
Sana koşuyorum, sanadoluyorum,sen oluyorum,biz oluyorum. Yanı başımdasın nereye gitsem,çöpleri atarken,kapıyı kitlerken,komşuya gülümserken,işe yürürken....Sen benim yoldaşım oluyorsun sonra aşk daşım
sonra sevgi daşım sonra hayat daşım,sonra nefesim oluyorsun ve sensiz yaşayamıyorum.
..
Sevgili...
ne dün
ne bugün
ne yarın
nede ertesi gün
seni sevmek
her gün...
..
Ben sana diyorum dünyaya dalma
Sen dünyaya dalıp unutuyorsun
Ey nefis deryada balık mısın sen
Akıp giden suya tutunuyorsun.
Haram lokma girmemişse aşına
Devlet kuşu konar konmaz başına
..
İsyan Ordularım
Hayalimden geçirirken isyan ordularını
Dağlar mağlup olur önümde
Müjdeli bir gündeyim
Ufkumda menziller belirir
Tutarım dizginlerini
..
Bugün takvim sayfasında doğum günün
Mutlu yıllar senin dudağında düğün
Zait kalbim hediyedir benden sana
İyi ki doğdun öldüm ben yana yana
Açılıyor süslenmiş paketler bir bir
..