İki gönül, iki gözle, bir kalpte nişanlanınca,
Şahitleri güzel ahlak ve ehli İslam olunca,
Düğün kararı aldık, temiz elbiseler giydirdik sevdamıza,
Başladık ebedi düğün hazırlığına Mona Rozalar’la.
İmkansız aşkı, mümkün kılan kaderin üstünde kaderle,
Aşkın temiz elbisesinin duvağı edep ve haya,
Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Devamını Oku
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bir Demet Yasemin: Mehr
Ihlamurların çiçek açtığı bir mevsimde başladı bu hikâye. Bir insanın kendi ülkesinin topraklarından zorla koparılışı, geçmişin bütün anılarını sırtında bir yük gibi taşıması ve hiç tanımadığı diyarlarda yeni bir hayat kurma çabasıyla filizlendi. Aras, Suriye’den kaçıp batıya sığınmış bir doktordu. Kendi ülkesinde yarım kalan hayatını tamamlama hayaliyle dolu, yaralı bir kalple yaşıyordu.
Bir gün, bilimsel bir kongre sayesinde karşılaştı o. İnternet üzerinden tanıdığı meslektaşıyla yüz yüze gelmişti. Doktor hanım, Aras’ın hikayesinden ve taşıdığı ağır sorumluluktan etkilenmiş, ona yakınlık duymaya başlamıştı. Ortak değerler, mesleki sorumluluklar ve hayata bakış açılarındaki uyum, zamanla ikisini aynı noktaya taşımıştı. Ancak geçmişin izleri, bu hikâyeyi sürekli bir sınav haline getirdi.
İlk Büyük Engel
Doktor hanımın hayatında yeni bir başlangıç yapmaya hazırlandığı sırada, Aras’ın taşıdığı ağır bir sır vardı: Ülkesinde bir ailesi olduğunu, eşinin ve çocuğunun hala Suriye’de yaşadığını söyledi. Hayatın getirdiği bu karmaşıklık, onların yollarını ikiye bölebilirdi. Ancak kader, kendi hükmünü icra etmeye kararlıydı. Doktor hanım, Aras’ın dürüstlüğüne ve imanına güvenerek onunla evlenmeyi kabul etti.
Evlilik kararı kolay olmamıştı. Çevresindekiler, böyle bir ilişkiyi "imkansız" görmüş, hatta eleştirmişti. Ancak doktor hanım bu duruma farklı bir pencereden baktı. Ona göre bu, bir dava evliliğiydi. Aras’ın gurbet ellerde harama düşmemesine saygı duyan ve desdekleyen eşi olunca, onunla nikahlanmaya engel görmedi.
Düğün: Bir Demet Yasemin ve 313 Ameliyat
Aras’ın, doktor hanıma mehr olarak hediye ettiği şey, bir demet yasemin çiçeğiydi. Bu çiçek, hem saflığın hem de bu evliliğin anlamını taşıyordu. Ancak asıl mehir, birlikte gerçekleştirmeyi planladıkları 313 ücretsiz ameliyattı. "Bunu saymayalım, gönülden yapılan işler sayılamaz," diyerek başladılar yola. Hayatları boyunca bir yeryüzü doktoru gibi çalışmayı hayal etmişlerdi.
Nikah gecesi, sade ve huzurluydu. Doktor hanım altın takılar istememiş, bunun yerine manevi değerleri yüksek bir evlilik hediyesi talep etmişti: "Güzel ahlak, sevgi, saygı, edep ve takva." Bu düğünün şahitleri, gelenekler değil, saf ve temiz duygulardı.
Fedakarlık ve Vedalaşma
Zaman geçtikçe, Aras ve doktor hanım, hayatın farklı sınavlarına tabi tutuldular. Aras’ın ülkesi için duyduğu özlem, onu tekrar Suriye’ye dönmeye zorladı.Ayrılmasını gerektiren koşullar bitmişti. Doktor hanım ise bu ayrılığı kabul etmiş, onun yolunu açmıştı. İlk eşine dönmesini istemiş, hatta Aras’ın ailesinin yükünü kendi yüreğinde taşımıştı. "Biz bir yüce dava için bir araya geldik," diyordu, "aynı dava şimdi benden bu fedakarlığı istiyor."
Kendi rızasıyla boşanma kararı aldı doktor hanım. Bu, bir yenilgi değil, büyük bir teslimiyetti. Aras, evine döndü; eşi ve çocuğunu yeniden kucakladı. Doktor hanım ise yalnızlığı içinde sakladığı bir demet yaseminle kalakaldı.
Bir Demet Yasemin ve Bir Film
Doktor hanım, o akşam, masasında duran yaseminlere bakarak Memleketim filmini izlemeye koyuldu. Filmdeki hikaye, kendi yaşadığı fedakarlıklarla benzerdi. İçinden geçen duyguları kimseye anlatamıyor, ama her defasında gözyaşlarını yaseminlerin kokusuna saklıyordu.
Aras’ın evliliği ve memlekete dönüşü bir zafer gibi görünse de, doktor hanımın hikayesi, bir fedakarlığın sessiz zaferiydi. Hayatı boyunca yeryüzü doktoru olma hayalini sürdürdü; Aras’ın dürüstlüğüne ve temiz niyetine güveni hiç sarsılmadı.
Son Sözler
Bu hikaye, yalnızca iki insanın birbirine duyduğu sevginin değil, aynı zamanda bir davaya adanmışlığın da hikayesiydi. Yasemin çiçekleri, bu hikayenin kalıcı bir sembolü oldu.
Bir mağara önündeki kayanın hareketi gibi, bu hikaye de samimiyetle yapılan duaların ve fedakarlıkların bir karşılığıydı. Aras ve doktor hanımın yolları ayrıldı, ama hikayeleri, imanın ve sevginin en saf haliyle örülmüş bir destan olarak kaldı.
bestelenmiş hali
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta