Dostumdu diye başlayacağım söze. Dostum; seneler öncesiydi geçmek bilmeyen, geçmesinin de iple çekilmediği güzel günlerde yaşandı bu dostluk.
Sırdaşlık, yoldaşlık, arkadaşlık, kardeşlik, emektir, güvendir ya dostluğu var eden. Ondan işte, o yaşanılası şeydi paylaştığımız.
Dostumdu.
O iklimlerden ayırdığım tek hatıram.
Haziran ayının ortaları idi. her zamanki mekânımızda oturuyoruz. Alıp başını gitmek bilmeyen bir sıkıntı mevcuttu havada. İçmeye karar verdik, bu gün içecektik, sarhoş olacaktık, unutacaktık tüm sıkıntıları. Ama cebimizdekileri toplasan üç beş milyon, alacağı iki bira. O gün içtik cebimizdeki son parayla. Tabi sarhoş olmak bir yana çakırlaşamamıştık bile. Kinimiz büyüktü hayatın vermediklerine, duygulanmıştık, ağlamaklıydık. Göz göze geldik. Anlardım gözlerinden ne demek istediğini. Birbirimize söz verdik. Bir gün gelecekti, paramız olacaktı ve patlayana kadar içecektik. Seneler sonrasında yine beraber olacaktık. Evlenecektik, çocuklarımız olacaktı, eşlerimizi alıp birbirimizin evlerine gidecektik. Rakı sofraları kuracaktık, eskilere inat içecektik. Türküler söyleyecektik, asi türküler, eskilerde olduğu gibi. Hiç gerçekleşmeyeceğini bildiğimiz ütopyalarımızın özlemini tadacaktık. Umudumuzu hiç kaybetmeden, yasaklara inat bağıracaktık avazımız çıktığınca.
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.