Hangi ömre doldurabilirim seni?
Hangi ömre?
Geçiyor, biliyorum.
Doludizgin bir at gibi,
Dörtnala geçiyor ömür.
Oysa kavuşmalar ilminin simyası ezberimde.
Bil cümle kimyasıyla sevdanın iksirleri cebimde.
Denklemlerini çözdüm aşkın.
Ve bütün kara kutularını deşifre ettim sevdanın.
Ama bir biz kaldık be Gülüm.
Bir biz kaldık böyle kördüğüm.
Sığdırmak istesem,
Kaç bin yıllık ömre sığdırabilirim seni.
Bir kelebek gibi
Birkaç bin yılı, bir güne mi sığdırmalı.
Ya da bir çınar gibi
Çınarcığına kavuşmadan yüzyıllar mı eskitmeli.
Saatimin kadranı cenk meydanı,
Kovalarken zamanı akrep ile yelkovan,
Bense, ellerim tarihin ak saçlarında.
Gayemse, zamanın başlangıcında,
Miladım, kömür gözlerinle aydınlanmamda.
De haydi, de.
De ki durdu zaman.
“Bekle beni, onbin yıl geçse de elbet geleceğim” de
Kuantumda sıfır ihtimali yok.
Olasılığım nedir? Söyle.
Seni sığdıramazken bilinen bütün ömürlere,
Söyle nasıl sığdırabilirim ki saniyelere.
Geçiyor, biliyorum.
Doludizgin bir at gibi,
Dörtnala geçiyor ömür.
19-20 / Aralık 2008 - İzmir
Alim EkenKayıt Tarihi : 20.12.2008 17:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!