Demeyin ki hiç fark yok; Vatana ihânete;
Eskiden soysuz arar, pek zorlanırdı lâin...
Oysa şimdi talip çok bedduaya, lânete
Huzur gönlüme fîrar; dört yanım alçak, hâin.
Tam şafak söktü derken hazân esti...zamansız
Nesl-i Âsım beklerken, nesil gördüm...gümansız
Yangın yeri yüreğim; içten içe, dumansız
Umut çelimsiz, cansız; ye’sin elinde rehin.
Destan yazarken ceddim tarihe nakış nakış
Fırtınaya tutulduk; gitmem diyor kara kış
Buz kesti hayallerim, "mahzûn"a döndü bakış.
Menzil uzak, yol yokuş, cehennem rûy i zemin.
Kalplere kin, toprağa, silahlar "ekilirken"
Farkına varamadık mindere çekilirken
Sırıtan hep aynı yüz Suriçi yakılırken,
Terörle yıkılırken Yüksekova, Nusaybin.
Bağrımıza basarken Şırnak, Cizre, Eruh’u
Belli ki es geçmişiz Türk’e hasım gürûhu
Bir gürûh ki, derlenip, sıkılsa tek tek ruhu
Mâhiyet-i vücûhu ya irindir, ya da kin.
Saklamaya ne hacet; aşıldı hassas eşik
Boş kaldı aşk odunda Yunus beleyen beşik
Suriye yangın yeri; sınırlar delik deşik
Sükût etmek âcizlik; nasıl durayım sakin?
Öfke "kalbe"hükümdar, nefret "göze", kan "dile"
Kaldı mı anlamayan yön veren kim Kandil’e
Hayat-memat cenginde yara aldım...ben bile
Kabul..Nimettir çile...Sabrım tükendi lâkin!
Kayıt Tarihi : 29.12.2015 00:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!