Ne ses, ne soluk, ne zikir, ne dua, ne ah, ne insan vardı, ne günah..
O çamurdan varlığın, yokluğuna ruh üflenene kadar ne secde etmek vardı, ne namazgâh..
Moiralar ıssız gecelerin bağrından rüyaları toplayarak geldiler, ellerinde kaderin kitabı, vermek istediler bana isimimi bir sabah.
Rün yazısından ilham aldılar Adem’in dilinden anlam, Odin’in yanındaki hakikat ağacına astılar dokuz gün vuslata hasret aşklarımı..
Gerçeğin zırhını hayallerle parçalamış gün yüzü görmeyen aşıklar, tereddüt etmeden adadılar bana yalnızlıklarını..
Asuriler ritim tutuyorlar ellerinde defle, dilerinde 4 harfle, divanda bağdaş kurmuş Fuzuli, Şeyh Galip, Aşık Paşa, fısıldaşıyorlar Niyazi-i Mısri ile..
Anlatacaklar seni bana, ruhunu üfleyecekler adıma Mevlana’dan aldıkları neyle.
Süzülecek ritimlerin dördü gökte, asırları geçecekler tek solukta, konacaklar Itri’nin avuçlarına.
Dördü bir olacak, tek bir!
Itri’nin bestesiyle okunacaklar her sabah Sultan Ahmet’te.
Bir tek erenler anlayacak, içlerinde bir niyaz bin sızı, dillerinde aşk alemini ateşe veren bir “TEKBİR”.
Kelimelerimi almış eline Paracelsus, zehrini söküp alıyor harflerinden..
Kaynatıyor tuz, cıva ve kükürtle, tütüyor dumanlar sanki yerden göğe, teninin kokusu beliriyor derken, kokunu alıyor teninden..
Dozuna eriyor zehir şifaya dönüşerek, kırıklarını alıyor kırık kalplerden..
İşitildiğinde adım, varsa içinde senden bir mana, Rün harflerinin şifasını, ayetlerin esmasını, hak ehlinin muskasını süslüyor..
Simyacılar yedi göğün kapısını, o mananın şifresiyle açıyor.
Çareden yoksun boynu bükük muzdariplerin güldürüp yüzünü ızdırabını dindiriyor!
Dört harfim ben..
Sen yoksan içinde; tasa, elem, dert, yara, bela ve bitmeyen bir çile..
Yasağım, yad edilmem ülkemde seslice.
Bir giz, bir gizem, bir derdim annemin dilinde.
Nefret edenler bağırarak anar beni, seven kadınlar kendilerine saklar sessizce.
İsmim anlamını arar her gece ki biri bin yıla bedel, kalbime dokunur arşın ötesinden uzanan bir el, yaralarıma seni sürer melekler şefkatlice.
Enbiyaların, evliyaların, erenlerin, şairlerin, mecnunların, şaşkınların, yaşanmamış bir kaderin hükmüyle, cennetle müjdelenirim gizlice..
Almışım ilahi seslerin büyüsünü, vehbi ilimlerin özünü, Lokman-ı Hekim’in onulmaz yaraları saran örtüsünü, aşıklar divanında Hızır’ın ellerinden..
Gitmeliyim, eyleme artık beni, karşılıksız bırakılmış her kalp şifa bekler kelimelerimden..
Kayıt Tarihi : 8.11.2024 17:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!