Yurt bulamam alemde, gönlüm benim firari,
Dünya bana dar gelir, yok benim bir meskenim.
Mavi deniz döşeğim, deli rüzgar yelkenim,
Ben yalnızların sırdaşı, zindanların yari.
Ay ışığı fenerim, kara gökler kanadım,
Kaf dağının en tepesinde bir avuç karım,
Yağan yağmurun her bir damlasında ben varım,
Ben ki aşka düşmüş kor yüreklerde kanadım.
İsli aynalar gibi her yüze yabancıyım,
Ne köşkler mutlu eder, ne beni güzel kızlar,
Meydanlar size kalsın, benim olsun ıssızlar,
Ben dönülmez yollarda unutulmuş hancıyım.
Avına kilitlenen katil örümcek gibi,
Arşa dek halka halka uzunca bir ağ örsem,
Zaman donsa da bir an her gizleneni görsem,
İçimde kopan, yine de dinmeyecek gibi.
Ben Kerem’in feryadı, Aslı’nın kabusuyum,
Ben Ferhat’ın deldiği dağda bir zerre toprak,
Ben köylü kızının defterinde kuru yaprak,
Ben dönülmez yolların, bir garip yolcusuyum.
(13.08.12 / Akdağmadeni)
Fatih ErbaşKayıt Tarihi : 22.8.2012 17:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ŞAİR VE SERSERİLİK (İSMET ÖZEL) ...mutlaka okuyun... "Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir? Yaşayabilseydim yazar mıydım hiç şiir -Yaşama -Ya bileydim? Hiç: Şiir" İsmet Özel Serserilik lügatte; bir işi ve yeri olmayan, kabadayı, hayta, holigan, tutarsız, beğenilmeyen davranışları ve belli hedefi bulunmayan, başıboş diye tarif edilmektedir. Yukarıdaki başlığa bakarak şairleri, lügatte geçen serseri tanımıyla karıştığımız sanılmasın. Bizim şair ve serserilikten kastımız, Zeki Müren'in bir zamanlar dilden düşmeyen bir şarkısının bir mısrasında geçen"Gönlüm serseriyse sana ne" ifadesinde saklıdır. Daha açık ifadeyle sözünü ettiğimiz serserilik bir ruh serseriliği bir gönül serseriliğidir. Özetleyecek olursak şairane serserilik! Şair demek; biraz uçuk-kaçık, biraz da deli-dolu olmaktır. Zira vasat'ın insanı değildir şair. Onu diğerlerinden farklı kılan da bu özelliği değil midir? Deha ve delilik, sanat ve delilik arasındaki o ince çizgide duran adamdır şair. Zira bu ince çizgidir şairi veya sanatçıyı ötekilerden ayıran, ona farklı sözler söyletip, farklı duygular yaşatan. Bu anlamda her şairde biraz serserilik -bohemlik- vardır. Bir şiiri vasat olmaktan kurtaran da bu gönül ve ruh serseriliğidir. Yani şair, serseriliği bizim anladığımız manada değil, yukarıda sözünü ettiğimiz manada ruhunda yaşar. Doğu ve Batı edebiyatına baktığımızda birçok şairin ruh veya gönül serseriliği yaşadığını ve bundan ilham alarak sanatına yansıttığını görürüz. Özellikle bazı şairlerin görmedikleri yerler hakkında yazdıkları şiirler, yapmadıkları yolculuklar hakkında yazmaları bu anlamda dikkat çekicidir. Fiziki olarak yaşamadıkları bir olguyu ruhen hissedip kaleme almaları ilginçtir. Bu bir anlamda onların farklı duygu ve düşüncelere açılmasını sağlayan unsurdur. Bu ruh ve gönül serseriliği bazı şairlerde açık biçimde görülürken bazılarında gizli kalabilir. Örneğin Cemal Süreya; "şairin hayatı şiire dâhildir" diyerek, bu ruh ve gönül serseriliği fiziki olarak yaşayıp şiirine ve sanatına yansıtmıştır. Cemal Süreya, Ece Ayhan, Neyzen Tevfik vs şairler bohem yaşamışlardır. Bu bağlamda şair ve serserilikten bahsedip de Necip Fazıl'ın meşhur "serseri" hatırlamamak mümkün değildir. "Yeryüzünde yalnız benim serseri Yeryüzünde yalnız ben derbederim Herkesin dünyada varsa bir yeri Bende bütün dünya benimdir derim Yıllarca gezdirdim hoyrat başımı Aradım bir ömür arkadaşımı Ölsem dikilecek yok mezar taşımı Haline ben bile hayret ederim Gönlüm ne derttedir ne de bahtiyar Ne kendisine yar ne kimseye yar Bir rüya uğruna ben diyar diyar Gölgemin peşinde yürür giderim" Serseriliği bu kadar güzel tasvir eden ve bu derece ruhunda hisseden başka bir şair var mıdır bilemiyorum. Yeryüzünde kimsesiz olup, sonra bütün dünyanın sahibi olmaktan dem vurmak nasıl bir duygudur acaba? Aidiyetsiz yaşamak ve bir mezar taşının dahi olmamasının verdiği bu duygudur şairi serseri kılan. Aslında şair yersiz-yurtsuz değildir, varlığıyla baskın bir şahsiyettir ama içinde yaşadığı duygularla gönül serserisidir. Kendini yalnız, kimsesiz ve aidiyetsiz hissetmektedir. "Serseri" şiiri yüzünden Necip Fazıl'ın aleyhine 1959 yılında açılmış. Bu davada, davacı İsmet İnönü'nün avukatı, şairin bu şiirinin 'Yeryüzünde yalnız benim serseri/Yeryüzünde yalnız ben derbederim' mısralarını okuyarak, bizzat şairin kendi kendisini serserilikle itham ettiğini ileri sürmüş ve bu gerekçeyle de yargıçtan şairin tutuklanmasını istemiştir. Bilindiği gibi CMUK'a göre serserilik tutuklanma sebebidir. Bir ömür süren arayış, idealin peşinde koşma, derin felsefi düşünceler, güzel olanı sevme, Mecnuncasına aşk ve tatmin olmayan ruh. Bütün bu özellikler insanın ruh dünyasının uyanmasına yeter. Bu uyanış şairi hep arayışa hep isyana sürükler. Kalıbına sığmayan şair, delicesine bir yaşamın peşinden sürüklenip gider. İşte bu gidişin adı serseriliktir. Şair bunu bazen gönlünde yaşar bazen fiziki olarak. Belki de Artur Rimbaut gibi maceracı ve serseri bir yaşam bekler onu... Şair ve serserilik bağlamında Necip Fazıl'a baktığımızda ömrünün bir bölümünü bohemlikle geçmiştir. İçki kumar masalarında ruhunu dindirme. "Fikir çilesinden yok büyük işkence" dediği derin düşünce ve peşine düştüğü rüyadır onu vasat olandan uzaklaştırıp serseriliğe veya bohemliğe iten. Hidayete erdikten sonra içindeki bu duyguyu ancak dindirebilmiştir. Çünkü İslam, insan ruhundaki kötülükleri iyiliğe yönlendirerek ıslah etmeye çalışır. Fakat insan ruhundaki iyi veya kötü duygular yok olmaz yalnızca bilinçaltına itilir. Psikoloji buna "bilinçaltı veya şuuraltı" der. Burada şuur ile şiir arasında bir bağ olduğunu, şiirin şuurdan doğduğunu hatırlamak gerekir. Türk edebiyatında yalnız Necip Fazıl değil, birçok şair vardır serserilik ruhunu içinde taşıyan. Örneğin Neyzen Tevfik hem yaşamı, hem şiiriyle Melami meşrep bir şairdir. Ruh ve gönül serseriliğini içkide dindirmeye, neyde sakinleştirmeye çalışmıştır. Neyzen'in şiirine bakınız derin felsefi düşünceler ve savrulan bir sürü küfür. Tıpkı Ömer Hayyam gibi. Bu açıdan bakıldığında hangi şairin ruhunda serseriliğin olmadığını söyleyebilirsiniz? Bizim edebiyatımızda iki tip şair çıkmıştır: birincisi kadın memelerine sığınmış, ikincisi ideolojiye... Serserilik içinden geldiği gibi yaşamak, hep oluş halinde olmak, ruh ve gönül olarak kendini rahatsız hissetmektir. Ve bu durum en çok şairlerde görülür. Her şeye bigâne kalmak veya aşırı duyarsızlık. İki zıt şeyin aynı anda tek ruhta bulunması ne büyük çelişki? Ne büyük trajedi. Şairlerin ruh veya gönül serseriliği yüzünden bohem yaşamaları aslında yaşadıkları trajediyi bastırmak, ondan kaçmak içindir. Şairler ya Nedim gibi aşırı derecede boş verip içki masalarında ömür tüketir ya da Nietzsche gibi aşırı duyarlılıktan çılgınlaşırlar. Şairin belki de kaderidir bu! Hem de vazgeçemeyeceği bir kader. Kur'an bile şairler için: "onlar sahralarda dolaşan mecnunlara benzerler" benzetmesinde bulunurken, Peygamber Efendimiz; "Onlar heva ve heveslerinin peşinde koşarlar" diye buyurur. Şairlerin ruh ve gönül serseriliği aşk ve arayışın getirdiği bir ikilemdir. Aşk ama Leyla gelse dahi Leyla'yı istemeyen bir aşk. Arayış Leyla'nın peşine delicesine düşen ama bulduğunda yüz dönen ve acısıyla baş başa kalmayı, bulmaya tercih eden bir arayış. Anlayacağınız hülya ve rüya arasında bir dünya. Kısacası şairi serseri yapan ruhundaki işte bu fırtınalardır. Şair ve serserilik deyip de Şair Can Yücel'i anmamak olur mu? "Can Yücel bir ressam arkadaşının atölyesinde çilingir sofrası kurmuş, içmektedir. O sırada bir başka ressam, Can Yücel'e sorar: "Beyefendi ne iş yaparsınız? " Can Baba, "Şiir yazar, çeviri yaparım" diye cevap verir, kısaca. Bunun üzerine Ressam, göçmen ağzıyla şöyle der: "Abe desene, sen serserisin" İsmet Özel
Dünya bana dar gelir, yok benim bir meskenim,
Mavi deniz döşeğim, deli rüzgar yelkenim,
Ben yalnızların sırdaşı, zindanların yari.
Tebrik ederim....Mükemmeldi..
Bu güzel çalışma ile karşılaştım.
Tebrik ederim
Yaşayacaklarınız,
Yaşadıklarınızdan daha renkli,
Daha hareketli,
daha bereketli
Geçmesi temennisi ile
Doğum gününüzü tebrik eder
Sağlık Afiyet Başarı dolu bir ömür
Yüce Rabbimden niyaz ederim
Osman ERDOĞMUŞ
SAKARYA
TÜM YORUMLAR (13)