dört koldan sarılıyor
boğazıma kervankıran rüzgârlar
sığındıkça duldalara alıp alıp yoluyorlar saçlarımı
tel tel savuruyorlar
ortalıklara
tüylerini dökmüş bir balıkçıl gibi
erguvani bir hüznün sulaklığında sürükleyip
tek başına doğan bir sabahın tek başına açan güneşin
mahmurluğunda ellerime gözlerime kibrit çakıp
harlayıp bırakıyorlar yoksunluğun
avuç ayalarına
sürekli
başım dönüyor leyli gecelerde
meccani hanlarda konaklayan avare yolculukların
tekinsiz ayaklarına hal-i pür melal bir duman gibi
yangınlara terk ediyorlar ruhumu
alevler içindeyim vesselam
söyleyin beni kendi halime bıraksınlar artık
avurdu şişkin
rüzgârlar
aklı fikri yoksun bu perişan meczubu
kuşlara haber salsınlar
ilişmesinler tepeme konmasınlar yıkık harabelerime
alışkınım ben baykuş kuzgun ötüşlerine yılanlar akrepler
çıyanlar mecrasında rengi kırık
güller açmaya
......
isyankar mıyım ne gezer
berduş rahatlığında boşvermişliğimde huzurluyum aksine
öyle melül mahzun bakışlarıma adanmayın hiç
yeri gelince kıvrım kıvrım eteklerine zil takıp
kıvrak danslarıyla gözleri mest eden
çılgın bir zingarelanın etek uçlarından
havalanan binlerce kelebekten
biri olurum
........
çok daha güçlüyüm
çok daha çevik kalbim
soluk almayan yıldızların karanlık yüzü
ya da sahipsiz gezegenlerin piç yalnızlığında
devinen uzay boşluklarında gezinen
ayyaş bir serserinin kalbiyim
aynı zamanda çok yönlüyüm
sonsuzlukla beraber yolculuk eden yolunu izini kaybetmiş
ama ruhu bahtiyar kendi halinde
mutmain bir gezginim
tutunmayın eteklerime
takılmayın hiç kanatlarıma
siz siz olun koyduğum ültimatomlarıma kulak verin
en ufak bir sallantıda kara deliklerde solucan boşluklarında
bulursunuz kendinizi
sonra
demedi demeyin
..................
...........
15112024:0848
Kayıt Tarihi : 16.11.2024 20:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!