Döner koltuklu kodaman,
Oynattı gözünü kaşını…
Bulutsuz masmavi gökyüzüne,
Kaldırdı dazlak başını…
Dünya malına doyumsuz gözlerini,
Kıstı dönüştürdü çuvaldız deliğine…
Bekledi öyle uzun süre,
Kulak verdi beynindeki tilkilere…
Temizledi birkaç kez,
Helal geçmez boğazını…
Açtı avuçlarını gökyüzüne,
Oynatmaya başladı ağzını…
“ Rap bana hep bana ver bana…”
Coştu kendinden geçti gürledi,
Dönüştü uyaklı sözcükler,
Makineli tüfek mermisine…
Sevdalandı kendi sesine,
Güç aradı tükenen nefesine…
Utancımın plakası,
Döner koltuğun yalakası,
Kişiliksizliğin tescilli markası,
Yılıştı yapıştı kodamanın eteğine…
Salyası döndü sele,
Yalvarmaktan geçirdi havale…
“Ağam paşam patronum pirim,
Sana kurban olsun ölüm dirim,
Senin olsun et kaymak bal,
Yeter bana kemik yal…”
Tescilli marka kişiliksiz yalaka,
Yalvardı kodamana salyası aka aka,
Kodaman sırıttı itti birden,
“Et kalmaz benim kemiğimden,
Haramdandır bu koltuğun bereketi,
Bölüşmem kimseyle bal kaymak eti,
Gres yağlıdır benim yemek borusu,
Yeter sana artıklarımın kokusu…”
Kayıt Tarihi : 7.6.2006 17:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!