Güz gülleri dikmeye geldim ocağına.Küstürmek istemem ekşi nar ağacını. Hışırtısıyla avutulmuştu çocukluğum.Fısıltıyla paylaşmıştım gençlik sırlarımı. Sırtımı dayayıp yalnız gecelerde, ay ışığında eflatun düşler kurmuştum…
Geç mi kaldım bilmiyorum.Sığınmaya geldim yorgun bedenine. Bir tatlı küfrünü duymaya geldim. Hani çok kızdığında bana “Seni seviyorum çocuk” der gibi “Ulan, onun bunun çocuğu” derdin. İlk kez söylediğinde, ne çok kızmıştım. Sonra kahkahalarla gülmüştük. Çünkü benim anam sendin…
Yüreğinde taşımak yetmezdi sevdiysen. Uzaktan iyilik haberlerini almak yetmezdi.. Bir şairin dediği gibi; “Gül uzaktan koklanmaz” dı… Ne desen haklısın, bilmez miyim suçumu… Sırf, bu nedenle sus pusum.
Bilirim, eskisi gibi değiliz. Kırılganız, yorgun nar ağacı gibi. Belli ki bir şeyleri kanatmış; acıları en derinlerde saklamışız. Ekşi bir damla düşse yanağımıza, dokunmasalar bile ağlarız…
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
abi başlığın yanına parantez içinde anneme ve deneme yazmışsın anne yi anladık da dene kim oluyor? aydınlatırsan seviniriz
aklımdan buraya şiir yazanlar daha başarılı düzyazıda demek geçiyrdu ki o son cümleyi okudum , sonra da zaten şiirden geçiş olmasaydı da şiir tadınıda alırdım mutlaka diye avuttum kendimi. ....
güzeldi abi
güzel olmuş..beğeniyle okunulası..tebriklerimle yunus bey.. sevgiler..
Sevgili Yunus, şair arkadaşlarının söylediğini ürününde uygulamakta bence de iyi yapmışsın. Rahat okunumlu bir yazı ortaya çıkmış. Şiirde olduğu gibi düz yazıda da başarılı olduğunun bir ispatı gibi olmuş bu ürünün.
Hem de anneye yönelik içeriği ile gönlümden vurdu beni.
ilk cümle olarak ' Güz gülleri dikmeye geldim ocağına.' demişsin ya.Nasıl da kendin olarak çıkmışsın yola meramını anlatmada. Güzden yakalamışsın mevzuyu.
:)
Öyle ki, devamı gelmiş kendiliğinden.
'Yüreğinde taşımak yetmezdi sevdiysen. Uzaktan iyilik haberlerini almak yetmezdi...'
Ve bu bölüm yine can evimden vurdu diyebilirim.Hani 'karşılıksız sevmeler' deriz. Tanrıyı sever gibi sevmelerin varlığından söz edilince ( asla görmediğin ve seni sevdiğini direk bir işaretle hiç bir zaman alamadığın bir olgu olarak ) böylesi sevmek isteriz biz de demişti bir yazısında Ahmet Altan. Mucize gibi annenin yavrusunu sevdiği gibi. Ama öyle değil işte. Görmeden duramaz insan, gerçekten sevmişse. Kokusunu duymak ister genzinin ucunda sevdiğinin.Öylesi insana dair ki, bu istek. Öylesi anlaşılır ki. Ve senin anlatımında da doğal olarak öylesi akmış ki cümleler. Çok etkilendim. Bir anne olduğumdan mı. Böylesi sevmelere bu kadar kafa yorduğumdan mı bilinmez))))
Sevgilerimi gönderiyorum İstanbul'dan sana sevgili Ozanca:)
Aynur Özbek Uluç
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta