Işığım oldun karanlık gecelerime
Mana oldun dilimdeki hecelerime
Bahar oldun kalbimdeki çiçeklerime
İyi ki sen doğdun canım sevgilim
Her şey seninle hoş senle güzelmiş
Senle anlam dolu senle özelmiş
..
NE YAPTIN SEN O GÜN
İşte o dogum günü,
Beni benden çalan hırsızsın sen,
Devleşen gözlerinle hislerimi devleştirdin bedenimde,
Gözlerimi ovuşturacak kadar,
..
Bugün mü benim doğum günüm?
Bilmiyorum neyi kutluyorum ben.
Ömrümden bir yıl daha eksildiğini mi?
Bir yıl daha yaşlandığımı mı?
Yoksa yüzümden okunan hüzünleri mi?
Acıları mı?
Sahte bir doğum günü kutluyorum aslında.
..
Hayatta cok cesit aci
Yasariz
Sevdigimiz birini kaybedince
Iste asil o zaman yanariz
Once'Bir daha goremiyecegim'
Diye aglariz aglariz
Dindar da olsak allaha kuser
..
Bir doğum günü gecesinde,
Zemherinin soğuğudur sensizlik.
Donduran ayazı, jilet gibi doğrarken yüzümü, gözümü
Olympos’un kızıl lavları kavrulur oysa yüreğimde.
Altı yapraklı bir zambak düşün.
Sevdalar ırmağında düşlerde yıkanır,
..
Lafımdan geçti rüzgar
okşamadan menteşelerini
kayalara çarptı
aşkım
kayboldu.
Kayboldum camdan bir kitabın sayfaları
yırtıldı yırtılacak olmalı
..
Kösedağ'ın eteklerinde
Bir köyde doğmuştu
Doğum günü unutulmuş
On çocuklu bir evde
Tutamamışlar ezberlerinde
Kaf kâğıdı sonradan yazılmış
Tahmini bir de tarih atılmış
..
Manyakca bir siir bu
Sana yaziyorum Okyanus kizi
Yirtici dalgalarin altinda
Sahildeki ates danslari cilginligi ile
Bu ikiz palmiye agaclari arasinda
Manyakca olan bu siir i
Sana yaziyorum Okyanus kizi
..
NE YAPTIN SEN O GÜN
İşte o dogum günü,
Beni benden çalan hırsızsın sen,
Devleşen gözlerinle hislerimi devleştirdin bedenimde,
Gözlerimi ovuşturacak kadar,
..
-Leyla gül’üme-
Yaşamı kavrayan minicik ellerinle,
Sevgi kılavuzun olsun bebeğim…
Dürüstlük özlemin,
İyi niyet amelin…
Dünya üstünde yaptığın,
Bütün çalışmaların,
..
Bu gün günlerden Perşembe ve Mayıs 28.
Ve birisi bana bir gün bunları yazacağımı söyleseydi güler geçerdim yalnızca. Ama ey hat insanoğlu öyle bir yaratık ki bünyesinde her şeye yer var.
Bir söyleşiye başlamıştım ve devamını getirecektim çünkü orada bitmemişti, devamı vardı. Bu günkü hislerimi baz alırsam meğer her şey aslında orada bitmiş, ben biraz geç anlamışım..Sana geliyordum hatırlarsan yanında refakatçi olarak kalacaktım öyle anlaşmıştık. Aslında daha önce geldiğimde yanında kalmam için can atmıştık ikimizde ama ailen senin sağlığın için uygun görmediler ya da en azından bana öyle dediler. Her neyse o gün gelirken kardeşimi de uykudan uyandırdım ve yanıma aldım onu görmekten çok mutlu olacağına emindim canım. Hastaneye vardığımızda asansörden inerken Teyzen ve kardeşin de asansörün önündeydi biraz ayaküstü sohbet ettik.
Teyzen seni fazla yormamamız için beni uyardı peki dedim..ve odana doğru yaklaşırken gene çok heyecanlıydım çünkü seni daha iyi görmeyi umuyordum. İçeri girdiğimizde merhabalaştık sen oturuyordun ve oksijene bağlıydın. Daha sonra uyuklamaya başladın. Kardeşin teyzeni geçirip yanımıza geldi. Baban başında bekliyordu garibim ne kadar yorgun görünüyordu. Birden kendimi onun yerine koydum ve ne kadar acı çektiğini hissettim çünkü o bir babaydı ve yıllar sonra bulduğu oğlunu neredeyse kaybediyordu, perişan olmuştu.
Biraz sohbet ettik ve daha sonra kardeşin bilet almak için oradan ayrıldı artık dönmesi gerekiyordu.
Seni Yedikule göğüs hastanesine sevk edeceklerdi. Ve orada refakatçi kalmasına gerek yoktu baban öyle dedi. Sadece bir gece yanında kalabilmem için babandan izin istedim.
-hayır! olmaz kardeşi burada kalacak..dedi bende ısrar etmedim belki daha önceki konuşmalarımızdan haberi yoktu ya da orada kalmam onları rahatsız ediyordu bilemiyorum. Biraz seni yalnız bırakıp dışarı çıktık çünkü içerdeki havayı teneffüs ediyorduk ve senin odanın oksijeni azalmıştı. Geri döndüğümüzde ise şaşırmıştık. Bizi gülerek karşılamıştın.
..
Bu seninle dertleştiğim kaçıncı gün.Kaçıncı gün gözyaşlarımı sellere döndürdüğüm Senden başka hiç kimse anlamıyor,hiç kimse dinlemiyor,senin dinlediğin gibi sessiz. Beni terk edişinin kaçıncı günü,kaçıncı yılı bilmiyorum ama,bugün senin doğum günün.. Kaç doğum gününü sensiz kutladım.Hatırlar mısın? Seninle evlendiğimiz o ilk yılları; Nasılda sevmiştik birbirimizi,ne çok ortak yönümüz vardı.Ne çok şeyi paylaşmıştık seninle. Şimdi beni anılarımla bir başına bıraktın.Sensiz hayatın hiç tadı yok.Nefes almak bile angarya geliyor.Hele seninle paylaştığımız eve girmek bile içimden gelmiyor biliyor musun.Hiç unutmam yatak odasının penceresinden güneşin batışını saatlerce, hiç kıpırdamadan seyrettiğini.Artık o pencereyi açmıyorum. Çünkü her güneşin batışı seni bir kez daha alıyor benden.Öyle,öyle zorki sensizliğe alışmak Üç gün önce şimşekler çaktı gökyüzünde,sen çok korkardın,her çakışında şimşeğin,biraz daha sıkı sarılırdın bana.Sabaha dek gözümüzü kırpmazdık seninle.Bilemezsin ne kadar zor sabahı sensiz geçirmek,hele birde sarılan yoksa sıkıca.Dedim ya bugün senin doğum günün.Sana bir buket gülden başka bir şey alamadım. Gülleri çok severdin sen,hele kırmızıya bayılırdın.Hani sana aldığım o ilk kırmızı gül vardıya.Çekmeceleri karıştırırken bir defterin arasında buldum.Birde küçük not vardı.Hayatımda aldığım en güzel hediye.Demek beni bu kadar çok seviyordun ha.Şunu çok iyi biliyorum ki,sen her zaman yanımdasın Hani bazen muzurluklar yapardım ya. Sende bana kızardın.Keşke yine yanımda olsanda kızsan bana.Seninle şakacıktan tartışsak. Biliyor musun? Ben çok değiştim.Artık yatarken çoraplarımı çıkartıyor,ayaklarımı yıkamadan yatmıyorum.Diş macunumu en alt kısmından sıkıyor,senin her zaman tembihlediğin gibi,günde üç defa fırçalıyorum dişlerimi.Sabahları hep kızardın bana çok yediğim için.artık iki dilim ekmek yiyiyorum.Birde hiç sevmememe rağmen bir fincan ılık süt içiyorum.Biliyor musun? Tam 15 kilo verdim.Beni yolda görsen tanıyamazsın.Keşke görebilsen keşke… Dedim ya ben çok değiştim.Her sabah kendiminkilerle birlikte senin ayakkabılarınıda boyuyorum.Hiç giyemeyeceğini bildiğim halde.Ütü yapmasını bile öğrendim biliyor musun? Ama nereden bileceksin ki. Hala beceremediğim bir kıravat bağlaması.Onuda öğrenmek istemiyorum.Senin bağladığın üç kravatımı çözmeden yıkayıp takıyorum.Ama varya,tüm çabama rağmen,hiç bir şeyi senin gibi yapamıyorum. Öyle güzel yakışıyordu ki eline iş yapmak.Seni seyretmek büyük keyif veriyordu bana.Şimdi herşeyimi kendim yapmak çok zor geliyor.Yarı eksik yarı tamam.Geçenlerde berbere gittim.Koltuğa oturdum,aklıma senin o,her zaman saçlarını kısacık kestir,sana çok yakışıyor dediğin geldi.Kısacık kestirdim saçlarımı,hiç yakışmasada, sen öyle istemiştin ya. Artık herşeyimi senin istediğin gibi yapıyorum.Sana söylemiştim ben çok değiştim.Keşke sen yanımdayken yapabilseydim bunları.Sen yanımda iken değişebilseydim.Biliyorum hiç anlamı yok ama…
Bu sabah ne oldu biliyor musun? Hayatımda bugüne kadar,senin yokluğunu,hiç bu kadar derinden yaşamamıştım.Hiç bu kadar korkutmamıştı sensizlik.Seni bir kez değil,bin kez kaybettiğimi anladım.Bir mektup çıktı pota kutusundan.On beş gün önce yazılmış. Ayşe adında bir arkadaşından geliyor.Çoktandır haber alamamış senden,evlendiğimizi duymuş.Sonsuz sevgilerini ve özlemlerini göndermiş satırlarındaYakında görüşelim demiş,birde adresini eklemiş,cevap bekliyormuş senden. Banada selam yollamış,hey enişte arkadaşıma iyi bak.Onu hiç üzme o üzülmeye gelmez.hemen gözleri dolar. Ağlattığını duyarsam,geldiğinde yakana yapışırım haa.diye eklemiş satırlarında.Adresini,ikimizinde çok yakından tanıdığı bir arkadaşından almış.(Adresi veren kişi,senin öldüğünü söyleyememiş ona) .Birde bebek varmı diye sormuş. Hani sen ilk bebeğinin saçları kıvır kıvır,kendin gibi sarışın bir kızın olsun istersin.Oldumu diye merak etmiş. Yazacağın cevapta her şeyi tek tek anlatmanı istemiş.
Bana bunu hiç söylememiştin.Oysa sen hep demek sırf ben istiyorum diye ilk çocuğumuz erkek olsun diye dua ederdin.Ben istiyorum diye hep.heveslerini isteklerini arka planda tuttun.Öyle yıkıldım ki,ne diyeceğim ben arkadaşına,nasıl anlatacağım senin apansız ayrılışını,bir kızımızın bile olmadığnı nasıl söyleyecağim.Öyle zor durumda bıraktınki beni.Sana ne kadar kızdığımı bir bilsen,bir anlayabilsen halimi.Neyse vakit hayli geç oldu.Güneşin batışını görmeden evde olmalıyım.Seni gün batımında yalnız bırakıyorumYakında yine geleceğim.Belki o arkadaşınıda getiririm.Hep beraber uzun uzun dertleşiriz. Tamam biliyorum,vedalaşmayı sevmiyorsun.Sana veda etmiyorum.Buraya geldiğim gibi,gözümde yaşlarla gidiyorum....
..
yıllar sonra ilk kez uğradım bugün kasabaya
elimde o çok sevdiğin güller
ve yüreğimde hala bir kıpırtı ile
doğruca koştum o gülümseyen eve …
her şey aynıydı …
girişte beni bekleyen yüzün
..
İki ayrı dünyanın insanıydık belki
Belki burçlarımızda uyuşmuyordu ben pek anlamam
Anladığım tek şey vardı ve adı aşktı..
Sana her eylül yeni bir güzellik katardı
Bende ise herşeyimi alıp götüren ocaklar saklıydı
Soğuktu sensizliğim kadar
..
Evet ve beklenen an... demir bükülmez bir çubuğun iki ucu sence; ancak bence sahra çölünde su bulmanın heyecanı, bir tomurcuğun açması kadar olağan sayılması gereken ancak büyüleyici. Zaten hep öyledir; alışılagelmişliğin sebebi aslında heyecanı bulamamak değil işin aslını bilmemekten kaynaklanır. Bir yıldızda beraber olabilme isteği belki de ateşle barutun; gözlerden uzak, sadece ikisi. Olabildiğince özgür, yaşanılabildiğince uzun bir beraberlik. Ama biz onları asla sonuna kadar beraber bırakmadık ki görelim imkansızı. Yada bir kelebeğin heyecanı yeni bir çiçeğe konarken ; askerin neşesi bir günü daha armağan ederken milletine namus, onur ve şerefle; özgürce kucaklayabilirken vatanını ve bayrağını; bunların tarifsiz mutluluğu insanda bıraktığı....
Ve artık benim mutluluk isteğim. Bir dağ gibi barındırıp bir çok güzelliği kavuşamamanın burukluğunu atmak üstünden, silkinip karanlıkları saçlarından aydınlatırken etrafı gözlüklerini unutmamak bir köşede yaşamak için görmek için aydınlığı. Bir kör olduğumu bilsem eğer inan uğraşmazdım bir gıdım aydınlık için ama bende istiyorum bir nebze ışık gözlerin gördüğü için.
Anla halimden; bende istiyorum herkes gibi sevdiğimi alıp yanıma ona güzel şeyler söylemeyi, onun doğum gününü unutup ondan beni affetmesi için yalvarmayı ve ona anlatmayı onu düşündüğüm için unuttuğumu doğum gününü. Ben de istiyorum bir bankta otururken artık yanımdaki birisine çarpmasını kolumun kaldırıp koyarken kolumu bir başka yere. Ve o birisinin sen olmasını. Bir yağmurda ıslanınca ikimiz; sen sallayınca saçlarını o inci tanelerinin benim yüzüme gelmesini. Ve ben de artık birisine prensesim demek, onunla konuşurken aşkım diye seslenmek, papatyam diye gülümsemek birisine. Ve o birisinin sen olmasını. Her buluşmamızdan sonra demek birisine “bu kalp seni unutacak kadar şerefsizse eller onu parçalayacak kadar asildir” ve o birisinin sen olmasını; prensesim.
Sana her “seni seviyorum” demek isterken benim sözümü kesip “esas ben seni seviyorum” demeni. Belki de bir arkadaşımıza hediye alırken kararsız kalmamızı renkler konusunda...
..
Böyle kısa bir veda etmek yakışmıyor bana.Sense of Edessa'ya hiç mi hiç yakışmıyor böyle bir sevda ve o sevda kadar özlü veda.Sana bir teşekkürdür vedam. Sana teşekkür ediyorum.Seni tanımama izin verdiğin için.Seni yaşamak güzeldi, dost ağızlarda da olsa. İsminin başına yaşadığım duygulardan çok daha farklı sıfatlar getirmek de güzeldi hiç kuşkusuz.Riskini yaşamak güzeldi.Seni tanıdım ve gözlerimdeki ışığın rengi değişti.Belki de o hiç ortaya çıkaramadığım ışığımdı ama benimdi.Seninle ortaya çıkandı, ışığımdı.Seni, yazılarımdan bilenler seni soruyorlar, kim olduğunu, ne olduğunu.Hayatım boyunca herşeyin en zoruna kaçtığım için çevremdekilerin de en zorunu seçmişim ben! Seni anlatabilsem herşeyinle, herhangi birine güler geçerdi bana.Öyle ki ben bile seni içime anlattığımda kahkahalarla gülüyorum benliğime.Bu deli edebilecek bir duygu. İçimdeki herşeyi saklamamın nedeni de budur belki.Gözlerimin içinden başkalarının gözlerine akacak, beni bırakacakmışsın gibime geliyor.Sen de biliyorsun ölmek var dönmek yok artık.Senin için savaşamam.Seni sevdiğimi duysan da savaşmamı isteyemeyeceksin zaten. Sen, sadece bir ütopya olarak kalmalısın bende.Seni bir ütopya iken buldum, ütopya iken de bırakmalıyım... Geceleri ay çıktığında düşünüyorum seni.Keşke ay yüreğime tüm sihiriyle değse ve baştan yaratsa beni.İşte o zaman yine seni sevsem de en azından bu berbat talihi birkaç esirle paylaşabilirdim.Seni sevmek, havasız kaldıktan sonra nefes almak demek.Hiç gururum olmasaydı kalbini ve gözlerini yanımda taşırdım.Ve yine hiç onurum olmasaydı seni sevmemin sonuna nokta değil virgül koyardım.Tanıdığım tüm insanları üstine serptim biraz olsun sön, içimi yakma diye.Yetişemedim.Yaktın kalbimi, küle çevirdin, kimseleri içine koyamadığım yüreğimi bana bile sormadan kapkaranlık bıraktın.Gözlerinden aldım ben tüm yağmurları.Gözlerin ıslattı yine yaktığın yüreğimi.İklimimi şaşırdım.Her sevda bir ömürmüş! Benimlesin yaşadıkça. Sen benim sabah çayımsın.Böylesine birleştirmişken seni yaşamımla, her sabah biraz daha unutsam da seni nasıl çıkacaksın aklımdan? Herşeyi unutur insan biliyorum ama ne olur çabuk olsun.Tükeniyorum, eriyorum bilesiniz ey dostlar.Hayatını bir başkasının hayatında yaşamak ne zor.Ölmek ne kadar kolaysa unutmak da o kadar kolay... Ölmeyi nereden bilirsin deme! Her gün aklıma geldikçe sen, ben ölüyorum zaten.Umarım ki karşılaştığımızda gözlerimin içine bakmazsın.Bendeki ''sen''i çekersin belki de.Nasıl yaşarım sonra ben? Uykusun, ekmeksin, susun benim için. Sensiz ben bir hiçim.Yazmadıkça yaşayamıyorum.Yazılarımdaki labirenti kimse çözemez kolay kolay.Çözebilen de seni bulur zaten.Tehlikelisin benim için biliyorum. Seni sevmek haram bana.İçimde kalmalısın.Yüzün sadece ay ışığında birleşmeli sevgimle.Sana sadece bir defa sahip olsaydım, bir kez sarılsaydım sana benim olduğunu bilmenin feryadı içinde, Ocak daha bir Ocak olacaktı şimdi.Biliyorum. Yine unutacağım doğduğum günü.Yine geçmeyecek içten selamların sayısı seni düşünmediğim günleri.Unutacağım yine yılımın en çaresiz, en sürgün gününü, doğum günümü! Bilirsin! En sıkı hüzün kutlar doğum günlerini.Fırlar içinden insanın sıcacık bir acıyla.Ay ışığını evine kabul eden deniz gibi parıldar önce yüzüne, sonra da dalgasını sürer aşık olmanın gizlice.Ama bil ki bir seni unutmayacağım yaşamım boyunca, bir de bana kendi dünyanı yaşatırken dünyaları devirip gittiğini.Öleceğimi anladığım an sana ulaşıp seni sevdiğimi söyleyeceğim.Sen öyle bir yer kaplıyorsun ki yüreğimde ne söküp atmak kolay ne de bağıra bağıra seni sevdiğimi söylemek dağlara! Ama inan hala gözümün önünde gülümseyişin ve hala hissediyorum sırtımdaki bıçağın acısını! Yıllar önce bir krizantem tarlasında bıçaklayıp gittin beni.Ne adın kalır geriye ne sevdan kalır zannediyorken demir attın hayatıma.Kalbimden vurmadın beni ey zalım! İsmini kazıyıp derime kayıp gittin sensizliğe.Yazmak zor, yazmak ölüm.Yazmak basit seni yazının ortasına otutturmadıktan sonra.Ve yazmak basit inan bana, sana tamamıyla sahip olmadıktan sonra.Gizlimsin, bilmemeli kimse seni benden başka. Sevdalar yalan sanmalı yaşattıklarını.Koydu bana gitmen.Hiçbirşey yaşamamışızcasına bırakıp gitmen beni! Sinirimden yazamıyorum sana.Bu duygusallığım bitecek bir gün. Biliyorum, bitsin.Aşkımdan içim titrerken gururu da yarası kadar ağır bir serçe gibi serildim ayaklarına. Tüm aşkınla tekmeledin beni.Belki de o yüzden bu kadar ağrıyor hala yaram! Sen nasıl birşeysin ki sana yazılarımda bile sahip olamıyorum.İnsanlara sırrıma dair tek kelime bile edemiyorum.Bu terkedilmenin zehiri değil. Her zaman giden mi suçludur diye düşünüyorum. Giden ölür belki ama asıl gömülen kalandır. Gittin, gittin ve beni bitirdin.Şafak sökerken Urfa'yı hayal ettiğim gibi hayal ettim döndüğün günleri.Ama hiç şafak sökmedi Urfamda.Belki de benim için bir çiçeğin özündesin şimdi.Belki de senin de kocaman bir krizantem tarlan var.Ben mi sana sahip olamadım bilmiyorum amma inan şimdi seni, sen olduğun için kıskanıyorum.Yaşayan ölüler ülkesinden her şafak sökerken bir buket krizantem yolluyorum sana.Krizantemlerin üstündeki kanlar ne diye sorma.Onlar kalbimin kanayan yarası...
..