Doğuda çocuk olmak- bir yanı yangında olmak- hüzünlü gözlerle kirli elbiseleri yoklamak. Ve belki de hiç mağaza kıyafeti olmamak. Hangisini saysam senin için çocuk. Hangi sıfatı koyayım yıldız isminin önüne…
Taşlarla top oynamak senin en bildiğin. Ve yıldızları net görebilmek için çekmelisin karanlıkları yüzüne…
Doğuda çocuk olmak –bir yanı hep yarım kalmak- oyun hamurları yerine çamurlarla elleri sıvamak. Ve belki de hiç evi olmamak.
Oluyor mu bilmiyorum çocuk
Bu cümlelerle bilmem seni anlayabiliyor muyum?
Bakışlarına Diyarbakır gömme avuçlarına Mardin i sıkıştırma yorulursun. Hayat bu çocuk anlamaz seni elleri cebinde ensesi kalın adamlar. b! u adamlar ki her köşe başını aç ayı gibi tutarlar.
Her azan mı yarıda kaldı be çocuk. Ağlamak yakışmaz sana bak ağlamaktan gözlerin boncuk boncuk.
Doğuda çocuk olmak –yüreği avuçlarında olmak- titremekli sesle ürkek ürkek konuşmak. Ve belki de hiç diksiyon bilmeden gırtlaktan kelimelerle cümlelere yoldaş olmak.
Ah be çocuk! Okullar hala kapanmadımı ayaklarına. Daha yürüyor musun hızlı trenlerin uçakların caka sattığı bu dünyada.
Doğru ya. Yüreğin avuçlarındaydı senin ve kırılmaması için kendi ayaklarınla çıkmalıydın yola. Unutmuşum çocuk. Aramışım seni hala kuşe kâğıda baskılı kitaplarda.
Affet be çocuk. Sen toprakların çocuğuydun babanın sana kitap alacak parası olmadı hiç doğruya.
Doğuda çocuk olmak –gözleri hep hüzünlü bakmak- büyük marketlerin olmadığı şehirlerde doğmak. Çikolatayı ödül diye kıyamayıp cebinde bir ay taşımak. Ve belki de hiç yiyecek çikolatası olmamak.
Ah be çocuk! Neden söyletiyorsun şimdi bana bunları. Buğulu bakışlarınla neden bamtelime dokunup inceltiyorsun gönül sızımı. Sızıların en büyüğü sende hangisi? Ve hangi dağ duyar yakarışını?
Mardin imden güvercinler uçursam sana bilmem buğu bakışların gülümseme alırmı?
Yapma be çocuk! Öyle bakma şimdi yaralarıma… Ben onları saklıyordum geldim geleli gurbet diyarına. Çamur bulaşmış kıyafetlerim yok benim. Ve nebi gibi açta yatmıyorum akşamlarda…
Hadi be çocuk! Git ve tahtadan sopadan oyunlar oyna. Daha fazla söyletme beni. Biraz daha bakarsan yaralarıma korkarım acıdan prangalar vuracam ayaklarıma…
Git artık çocuk! Annenin babanın elinden tutup salın inci gibi doğunun bağrında. Ağrı dağının heybeti yorar mı hiç kalbini.
Yüreğin meydan okur elbette o taşlara…
Haaa affet çocuk! Unutmuşum sende benim gibi yüreğini kaybetmiştin dimi mülteci umutlarda…
Nuray Oral
Kayıt Tarihi : 20.10.2014 19:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!