Kanı kopkoyu akıtır bağrın,
Uçar tepelerden duyuluyor,
Gözlere ateş salan çağrın,
Ah, senin peşine takılmalı
Gri bir duygunun en derinlerine,
Put gibi çakılmalı
Rüzgarın soğuk parmakları
Saçlarımın arasından geçmesin,
İsterse çiçek kokularıyla gelsin,
Yeter ki böyle sert esmesin,
Hangi dağdan aşmışsa,
Bilirim; bu rüzgar tokat, ayaz urgan, sen esmersin...
Ebedi bir uykunun kollarında tazeliğe ulaşmadan az önce,
Seni gördüm,
Saate baktım, sanırsın ömrümün sekizinde,
Gözlerimin nemli parmaklıklarına tutunmuş çocuğa,
Altın arattım; bakışlarından akan ışıklı bir nehirde, senin izinde.
Pek aydınlıktı.
Bu, tuhaf ve karmaşık tütün toprak,
Filizlerle el açıp semaya,
Kararsın diye yalvardığına göre,
Demek ki dumanını üflüyorsun sen aya,
Çığlık çığlığa ağlamak da böyle,
Dünyada üç beş kişi kalmışız gibi,
Yıllarda sürekli aynı hezeyan,
Düşmanca seçilmiş kış mevsimi,
Soğuyan zavallılar yönlerini bulamaz,
Sisli bir bakışta kararmış kimi...
Gözlerin gözlerimi sinsi bir ateşte kucaklasın,
Varsın bakışlarının yangınında yanayım,
İsrafil ödünç aldıklarıyla üfledikçe,
Kıyametimde sen varsın, ellerinden yanayım,
Çöplüğüme uğrasın yasın, kasvetimle boğulsun saatinin adımları,
Bir kadehe ağlar meyhanemin kadınları,
Beşbalık'tan rüzgar eser,
Bir rüzgar ki feryat keser,
Aygül kadar masum kokar,
Rengiyle kimsesizi savunur,
Birdenbire ses olur,
Dağ parlayan gök ile kuşanırken,
Ölümün kıyısında yüzdürdüğüm gemim alabora olacak,
Bunun sadece bir oyun olduğunu unutma,
Cennetse de ateşi bir tek beni yakacak,
Sessizliğim hiç bu kadar şikayet edilmemişti,
Sürüsünden kopan yırtıcı kuşlar tarafından, hepsi kaçak
Veya sadece bir ayrılık melodisi, cinayet çığlığı ile karışabilir mi?
Tedirgin ruhların kavgasıdır nemli zihnim,
Hepsi hırçın bir baloya davetli,
Bugün kadının buzdan elbisesinden akan alevle eridim,
Su olup döküldüm kelimelere,
Demem o ki dünün en kalabalık saatinde hakikate erdim,
Yalanım yok; bizi biz doğurmuş olsak,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!