Sahilik yormuş güzelim saçlarını,
Rüyalar, gecenin on üçüncü ayından yaratılsa
Aheste aheste dağıtıyor, derdim;
Saçların, tanrının akıl almaz planlarını.
Ateş böceklerinden büyüyen koskoca bir yangın, aşka taşıyor harını
Ve küller... küller bağrıma uçuşuyor, derdim
Bu gecenin işkencesi adamın birinin adım sesleriyle dönüyor,
Her adım bir saniye, dakika, saat, sahi kaç kişinin hayatından çalıyor?
Sokağın başındayım ben, göz bebeklerim terliyor,
Şapkasından akıyor çocukluğumun beşeri kaldırımları,
Kan kan, damla damla...
Kimselere anlatamadım şehirdeki olasılıkları,
Seyre daldığım yere sığmayan bir ben miyim?
Bir ben miyim, yerle bir
Yakışık kalmıyor bir buse, yanağıma bir tokat kadar,
Tek başına neylenir?
Yazılı kalan bu kelimeler değil, ben kadere yeniğim
ben, aşırıların kan emmiş bebeğiyim,
Yeraltından doğan güneşin bağrından,
Sisli kovalamacaya atılan çocuk.
Gözleri topraktan, mavi çarşaf kokusuyla,
Kılıç üstü çimenlerde sendeleyen çocuk.
Kaç sene için düştün, bakılmaz ışıktan,
Küfürler arasında açmış tomurcuk,
İnsan sohbetleri, sanki yağmur sonrası narin tüylü kuzgun sofrası
Haliyle gömülmüş çimenler arasına kokuları
Kibarlığa uzak yapay çiçekler gibi
Gördükten sonra hatırladım; darıldığım insanları
Ne çok anlarsınız yabani otları ayıklamayı
Biricik tarlalarınızdan
Bir gün kadın en kızılından sordu,
Bu nasıl acı?
Dedim ki, aşk şarabımız bugün kiracı,
Yerleşiverir bilemezsin,
Kan yağmurlarından bir yancı,
Kaçmak istedi dur dedim, dinle beni,
Anlatamamak sana kendimi,
Ruhumda beklenmeyen yağmurun dinmez kasveti,
Bir yuva kadar var olamamış sözler gibi,
Koşuyorken uzaklardan, uzaklara...
İçimdeki bu imkansız sefillik,
Sorularım öldü korkuyla,
Gözlerim kapandı bir damla acıyla,
Ateşler içinde kalsa artık bu keder,
Yine beni alır kendiyle yâr eder.
Keşkelerim soldu önce,
Anla beni halimi şaşırdım,
Kısık sesli bir şarkıyı mühürledin,
Şiirlerin zehir olduğu tenime.
Aklım hiç ermiyor benim, bu temiz yemine,
İçli içli yazılmış, hem hür hem rehin.
Öleceğimi hiç düşünmeden gülümsedin.
Asma kilitli bir köprüden geçerken,
Gözlerini serin sularda yıkadıysan gün doğmadan söyle, bu bakış hangi lehçe?
Ne vakit bir bakışına yakalansam,
Çarpışır kavimler, Semûd'dan beter cezalandırır tufan beni böylece,
Ne tufan ki gürültü doğuyor sesinden,
Seyrettiğin cihana hasetim serttir,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!