Bir gün Kam Gan oğlu Han Bayındır yerinden kalkmıştı,
Büyük otağını yer yüzüne diktirip önüne ateş yakmıştı.
Alaca gölgeliği gök yüzüne yükselmişti,
Bin yerde otağına ipek halılar döşenmişti.
Hanlar hanı Bayındır yılda bir kere ziyafet verip giderdi,
Oğuz beylerini otağında konaklayıp onları misafir ederdi.
Ziyafet tertip edip attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kestirmişti,
Bir yere ak, bir yere kızıl,bir yere kara otağ kurdurup bayrak astırmıştı.
Kimin ki oğlu kızı yok,
Kara otağa kondurun.
Kara keçe altına döşeyin,
Kara yağa bandırın.
Kara koyun yahnisinden,
Önüne getirin demişti.
Yerse yesin,
Yemezse kalksın gitsin,
Diye söylemişti.
Oğlu olanı alıp ak otağa,
Kızı olanı kızıl otağa kondurun.
Oğlu kızı olmayana, Hak beddua etmiştir,
Onu aşağı indirin.
Diye Oğuzdaki beylere,
Emir verip tembih etmişti.
Onlara biz de beddua ederiz,
Böyle bilinsin demişti.
Oğuz beyleri bir bir gelip toplandılar gelenler çok idi,
Meğer Dirse Han derlerdi bir beyin oğlu kızı yok idi.
Oğuz içinde bu şekilde toy eylemiş,
Söylemiş, görelim hânım ne söylemiş:
Serin serin tan yelleri estiğinde,
Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde.
Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda,
Büyük cins atlar sahibini görüp homurdandığında.
Aklı karalı seçilen çağda,
Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca.
Bey yiğitlerin kahramanların,
Birbirine koyulduğu çağda.
Sabahın ilk aydınlığında Dirse Han kalkarak yerini alıyordu,
Kırk yiğidiyle beraber Bayındır Han'ın sohbetine geliyordu.
Bayındır Han'ın yiğitleri Dirse Han'ı karşıladılar,
Getirip kara otağa kondurup bura otur dediler.
Kara keçe altına döşediler kara koyun yahnisinden önüne koydular,
Bayındır Han'dan buyruk böyledir hânım diyerek emrine uydular.
Dirse Han: Bayındır Han benim ne eksikliğimi gördü,
Kılıcımdan mı gördü, soframdan mı,neyimi gördü!
Benden aşağı kimseleri ak otağa, kızıl otağa kondurdu,
Benim suçum ne oldu ki beni alıp kara otağa kondurdu.
Hanım, bugün Bayındır Han'dan buyruk şöyledir ki sana deriz,
Oğlu kızı olmayana Tanrı beddua etmiştir, biz de beddua ederiz.
Dirse Han yerinden kalkarak yiğitlerim yerinizden doğrulun dedi,
Bu garaip bana ya bendendir ya da hatundandır diye kükredi.
Dirse Han evine geldi,
Kopuzu eline aldı.
Çağırıp hatununa söyler,
Görelim Hanım ne söyler:
Beri gel başımın bahtı evimin tahtı,
Evden çıkıp yürüyünce servi boylum.
Topuğunda sarmaşınca kara saçlım,
Kurulu yaya benzer çatma kaşlım.
Çift badem sığmayan dar ağızlım,
Kavunum yemişim düvleğim.
Görüyor musun neler oldu?
Dirse Han zorda kaldı.
Kalkarak Han Bayındır yerinden doğrulup bayrak taktırmış,,
Bir yere ak otağ, bir yere kızıl otağ, bir yere kara otağ diktirmiş.
Oğulluyu ak otağa,
Kızlıyı kızıl otağa.
Oğlu kızı olmayanı,
Kara otağa kondurun.
Kara keçe altına döşeyin,
Kara koyun yahnisinden önüne getirin.
Yerse yesin, yemezse kalksın gitsin.
Onun ki oğlu kızı olmaya,
Tanrı ona beddua etmiştir,
Biz de beddua ederiz” demiş.
Ben varınca gelerek karşıladılar,
Kara otağa kondurdular.
Kara keçe altıma döşediler,
Kara koyun yahnisinden önüme getirdiler.
Oğlu kız olmayana,
Tanrı beddua etmiştir.
Biz de beddua ederiz,
Böyle bil” dediler.
Senden midir?
Benden midir?
Tanrı bize bir topaç gibi oğul vermez,
Nedendir dedi, söyledi:
Han kızı yerimden kalkayım mı?
Yakan ile boğazından tutayım mı?
Kaba ökçemin altına atayım mı?
Kara çelik öz kılıcımı elime alayım mı?
Öz gövdenden başını keseyim mi?
Can tatlılığını sana bildireyim mi?
Alca kanını yer yüzüne dökeyim mi?
Han kızı sebebi nedir söyle bana.
Müthiş gazap ederim şimdi sana.
Dirse Han'ın hatunu söylemiş,
Görelim ne söylemiş.
Der: Hey Dirse Han,
Bana gazap etme.
İncinip acı sözler söyleme.
Yerinden kalk,
Alaca çadırını yer yüzüne diktir,
Attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kes.
İç Oğuz'un, Dış Oğuz'un beylerini başına topla.
Aç görsen doyur,
Çıplak görsen donat.
Borçluyu borcundan kurtar,
Tepe gibi et yığ,
Dağ gibi kımız sağdır,
Büyük ziyafet ver.
Dilek dile, olur ki bir ağzı dualının hayır duası ile,
Tanrı bize bir topaç gibi çocuk verir.
Dirse Han dişi ehlinin sözü ile büyük bir ziyafet verdi, dilek diledi.
Attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kestirip dua eyledi.
İç Oğuz, Dış Oğuz beylerini başına topladı aç görse doyurdu,
Çıplak görse donattı,borçluyu borçtan kurtarıp fakiri kayırdı.
Tepe gibi et yığdı, göl gibi kımız sağdırdı,Hak çocuk versin dediler,
El kaldırdılar yeri göğü yaratan Yüce Allahâ dua edip dilek dilediler.
Bir ağzı dualının hayır duası ile Allah Teala bir çocuk verdi,
Hatunu hamile oldu bir nice müddetten sonra bir oğlan geldi.
Dokuz yerde dokuz ocak yaktırdı,
Oğlancığını dadılara verdi, baktırdı.
At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur derler,
Her kemikli gelişir zamanla büyüyüp giderler.
Oğlan on beş yaşına girdi,at sürüp gençlerle yarıştı,
Oğlanın babası da Bayındır Han'ın ordusuna karıştı.
Meğer hânım, Bayındır Han'ın bir boğası var idi,
Ağılda takılı olan bir de erkek devesi var idi.
O boğa sert taşa boynuz vursa un gibi öğütürdü,
Erkek deve ise meydana salınsa ortalığı dağıtırdı.
Bayındır Han kudretli Oğuz beyleri ile temaşa ederdi,
Boğa ile deveyi seyreder eğlenip evine öyle giderdi.
Meğer sultanım, gene yazın boğayı saraydan çıkarıp avlunun içine katmışlardı,
Üç kişi sağ yanından, üç kişi sol yanından demir zincir ile boğayı tutmuşlardı.
Meydanda oynayan çocuklara haydi oradan kaçın dediler,
Adamlar getirip boğayı meydanın ortasına koyu verdiler.
Dirse Han'ın oğlancığı üç çocuk ile yerde kayıyorlardı,
Çocuklar ile beraber meydanda aşık oynuyorlardı.
O üç oğlan kaçtı Dirse Han'ın oğlu kapıyı açmadı,
Koca meydanın ortasında durup boğadan kaçmadı.
Boğa da oğlana sürdü geldi,Bismillah deyip orda durdu,
Oğlan yumruğu ile boğanın alnına kıyasıya tutup vurdu.
Boğa geri geri gitti,oğlanın tekrar gelip üstüne kırdı,
Oğlan yine boğanın alnına yumruğu ile sert vurdu.
Oğlan bu sefer boğanın alnına yumruğunu dayadı,
Sürdü meydanın başına çıkarıp gözünü kan ile boyadı.
Boğa ile oğlan bir hamle çekiştiler beraberlik sağlandı,
İki kürek kemiğinin üstüne boğanın köpük bağlandı.
Ne oğlan yener,
Ne boğa yener.
Oğlan fikreyledi:
Bir dama direk vururlar,
O dama destek olur.
Ben bunun alnına niye,
Destek oluyorum dedi.
Oğlan boğanın alnından yumruğunu çekti onun ayağı takıldı,
Boğa ayak üstünde duramadı, düştü tepesinin üstüne yıkıldı.
Oğlan bıçağına el attı, boğanın başını kesti etini alıp yediler,
Oğuz beyleri gelip oğlanın başına toplandılar, “aferin” dediler.
Dedem Korkut gelsin,
Bu oğlana ad koysun.
Beraberine alıp babasına varsın,
Babasından oğlana beylik istesin,
Taht alı versin dediler.
Çağırdılar, Dedem Korkut gelip durdu,
Oğlanı alıp oradan Han babasına vardı.
Dede Korkut oğlanın babasına söylemiş,
Görelim hanım ne söylemiş:
Hey Dirse Han beylik ver bu oğlana,
Taht ver erdemlidir.
Boynu uzun büyük cins at ver bu oğlana,
Biner olsun hünerlidir.
Ağıllardan on bin koyun ver bu oğlana,
Etlik olsun hünerlidir.
Develerden kızıl deve ver bu oğlana,
Yük taşıyıcı olsun hünerlidir.
Altın başlı otağ ver bu oğlana,
Gölge olsun erdemlidir.
Omuzu kuşlu cübbe elbise ver bu oğlana,
Giyer olsun hünerlidir.
Bayındır Han'ın ak meydanında bu oğlan cenk etmiştir,
Bir boğa öldürmüş senin oğlun,
Adı Boğaç olsun.
Adını ben verdim,
Yaşını Allah versin dedi.
Dirse Han oğlana beylik verdi,
Kırk yiğit ile bir de taht verdi.
Oğlan tahta çıktı kimseyi tınmaz oldu,
Babasının kırk yiğidini anmaz oldu,
O kırk yiğit haset eylediler,
Birbirine söylediler:
Gelin oğlanı babasına çekiştirelim,
Olur ki öldürür gene bizim izzetimiz,
Hürmetimiz onun babasının yanında,
Hoş olur, ziyade olur'' dediler.
Vardı bu kırk yiğidin yirmisi bir yana,
Yirmisi de oldu bir yana.
Önce yirmisi vardı haber götürdü,
Onlar Dirse Han'a şu haberi getirdi.
Görüyor musun Dirse Han neler oldu,
Murada maksuda ermesin.
Senin oğlun kötü çıktı hayırsız çıktı,
Kırk yiğidini yanına aldı,
Kudretli Oğuz'un üstüne yürüyüş etti.
Nerede güzel ortaya çıktı ise çekip aldı,
Ak sakallı ihtiyarın ağzına sövdü,
Ak bürçekli kadının sütünü çekti.
Akan duru sulardan haber geçer,
Çapraz yatan Ala Dağ'dan haber aşar,
Hanlar hanı Bayındır'a haber varır,
Dirse Han'ın oğlu böyle görülmemiş şey yapmış derler,
Gezdiğinden öldüğün daha iyi olur.
Bayındır Han seni çağırır,
Sana müthiş gazap eyler.
Böyle oğul senin nene gerek,
Böyle oğul olmaktan olmamak daha iyidir,
Öldürsene” dediler.
Dirse Han kızıp kırk yiğidine emir verdi,
Dirse Han,Varın getirin, öldüreyim dedi.
Nâmertlerin yirmisi daha çıka geldiler,
Ve bir dedikodu da onlar getirdiler.
Kalkarak Dirse Han senin oğlun yerinden doğruldu,
Göğsü güzel koca dağa ava çıktı.
Sen var iken av avladı kuş kuşladı,
Anasının yanına alıp geldi.
Al şarabın keskininden aldı içti,
Anası ile sohbet eyledi,
Babasına kast eyledi.
Senin oğlun kötü çıktı,
Hayırsız çıktı.
Çapraz yatan Ala Dağ'dan haber geçer,
Hanlar hanı Bayındır'a haber varır.
Dirse Han'ın oğlu böyle görülmemiş,
Şey yapmış derler, seni çağırtırlar.
Bayındır Han'ın katında sana gazap olur,
Böyle oğul nene gerek, öldürsene” dediler.
Dirse Han Varın getirin öldüreyim,
Böyle oğul bana gerekmez” dedi.
Dirse Han'ın hizmetkârları Biz senin oğlunu nasıl getirelim,
Senin oğlun bizim sözümüzü dinlemez.
Bizim sözümüzle gelmez.
Kalkıp yerinden doğrul,
Yiğitlerini okşa beraberine al.
Oğluna uğra, yanına alıp ava çık,
Kuş uçurup av avlayıp oğlunu oklayıp öldürmeğe bak.
Eğer böyle öldürmezsen bir türlü daha öldüremezsin, böyle bil” dediler.
Serin serin tan yelleri estiğinde,
Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde,
Büyük cins atlar sahibini görüp homurdandığında,
Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda,
Aklı karalı seçilen çağda,
Kudretli Oğuzun gelininin kızının bezendiği çağda,
Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca,
Bey yiğitlerin kahramanların birbirine koyulduğu çağda,
Sabahın ilk aydınlığında Dirse Han yerinden kalktı.
Oğlancığını yanına alıp dedikodudan bıktı,
Kırk yiğidi beraberine alarak ava çıktı.
Av avladılar, kuş kuşladılar,oğlunu düşman bildi,
O kırk nâmerdin bir kaçı oğlanın yanına geldi.
Baban dedi geyikleri kovalasın getirsin,
Benim önümde tepelesin.
Oğlumun at koşturuşunu,
Kılıç çalışını, ok atışını göreyim.
Sevineyim, kıvanayım, güveneyim dedi.
Oğlandır ne bilsin, geyiği kovalıyordu, getiriyordu,
Sonra da onu ok ile babasının önünde vuruyordu.
Babam at koşturuşuma baksın kıvansın,
Ok atışıma baksın güvensin.
Kılıç çalışıma baksın sevinsin diyorlardı.
Kırk nâmert:Dirse Han, görüyor musun oğlanı,
Kırda bayırda geyiği kovalıyor senin önüne getiriyor,
Geyiğe atarken ok ile seni vurup öldürecek,
Oğlun seni öldürmeden sen oğlunu öldürmeğe bak dediler.
Oğlan geyiği kovalarken babasının önünden gelip gidiyordu,
Dirse Han Korkut sinirli sert yayını eline alıp talim ediyordu.
Üzengiye kalkıp kuvvetle çekti, doğrultup attı,
Oğlanı iki küreğinin arasından vurup çaktı, yıktı.
Ok isabet etti, alca kanı fışkırdı koynu dolup taştı,
Büyük cins atının boynunu kucakladı yere düştü.
Dirse Han istedi ki oğlancığının üstüne gürleyip düşsün diye aldı,
O kırk nâmert bırakmadı atının dizginini döndürdü, yurduna gelir oldu.
Dirse Han'ın hatunu oğlancığımın ilk avıdır diye astırdı,
Attan aygır, deveden buğra, koyundan da koç kestirdi.
Oğuz beylerine ziyafet vereyim dedi etrafa haber saldı,
Toparlanıp yerinden kalktı, kırk ince kızı beraberine aldı.
Dirse Han'a karşı vardı başını kaldırdı,
Dirse Han'ın yüzüne baktı sinirden çıldırdı.
Sağ ile soluna göz gezdirdi, oğlancığını görmedi,
Kara bağrı sarsıldı, bütün yüreği oynadı içeri giremedi.
Üzüntü ile anasının içi bir hoş oldu,
Kara süzme gözleri kan yaş doldu.
Çağırıp Dirse Han'a söyler,
Görelim hânım ne söyler:
Beri gel başımın bahtı evimin tahtı,
Han babamın güveyisi.
Kadın anamın sevgisi,
Babamın anamın verdiği,
Göz açıp da gördüğüm,
Gönül verip sevdiğim,
A Dirse Han.
Kalkarak yerinden doğruldun,
Yelesi kara cins atına sıçrayıp bindin,
Göğsü güzel koca dağa ava çıktın,
İki vardın bir geliyorsun yavrum hani?
Karanlık gecede bulduğun oğul hani?
Çıksın benim görür gözüm a Dirse Han yaman seğriyor,
Kesilsin oğlanın emdiği süt damarım yaman sızlıyor,
Sarı yılan sokmadan akça tenim kalkıp şişiyor,
Yalnızca oğul görünmüyor bağrım yanıyor,
Kuru kuru çaylara su saldım.
Kara elbiseli dervişlere adaklar verdim,
Aç görsem doyururdum çıplak görsem donattım.
Tepe gibi et yığdım göl gibi kımız sağdırdım,
Dilek ile bir oğul zorla buldum.
Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana,
Karşı yatan Ala Dağdan bir oğul uçurdunsa söyle bana,
Taşkın akan koşan sudan bir oğul akıttınsa söyle bana.
Aslan ile kaplana bir oğul yedirdinse söyle bana,
Kara giyimli azgın dinli kâfirlere bir oğul aldırdınsa söyle bana.
Han babamın katına ben varayım,
Ağır hazine bol asker alayım,
Azgın dinli kâfire ben varayım,
Paralanıp cins atımdan inmeyince,
Yenim ile alca kanımı silmeyince,
Kol but olup yer üstüne düşmeyince,
Yalnız oğul yollarından dönmeyeyim
Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana.
Kara başım kurban olsun bugün sana dedi,
Feryat figan eyledi ağladı.
Böyle deyince Dirse Han hatununa cevap vermedi,
O kırk nâmert karşı geldi hatunun yanına girmedi.
Oğlun sağdır esendir, avdadır,
Bugün yarın nerde ise gelir,
Korkma kaygılanma,
bey sarhoştur cevap veremez dediler.
Dirse Han'ın hatunu çekildi oradan geri döndü,
Dayanamadı, kırk ince belli kızla umudu söndü.
Büyük cins ata binip oğlancığını aramağa çıktı,
Kışta yazda karı buzu erimeyen Kazılı Dağına baktı.
Alçaktan yüce yerlere koşturup şöyle bir bakar,
Görür ki bir derenin içine karga kuzgun iner çıkar.
Meğer sultanım, oğlan orada yıkılmış ana su derdi,
Karga kuzgun kan görüp oğlanın üstüne konmak isterdi.
Oğlanın iki köpekceğizi var idi, kargayı kuzgunu kovalardı,
Oğlan yıkılınca Hızır oğlanın üç defa yarasını eli ile sıvazladı.
Sana bu yaradan korkma oğlan ölüm yoktur diye çare oldu,
Dağ çiçeği ana sütü ile senin yarana merhemdir deyip kayboldu.
Oğlanın anası oğlanın üstüne koşturup atıyor,
Baktı gördü oğlancığı alca kana bulanmış yatıyor.
Çağırarak oğlancığına söyler,
Görelim hânım ne söyler:
Kara süzme gözlerini uyku bürümüş aç artık,
On iki kemikçiğin harap olmuş topla artık.
Tanrının verdiği tatlı canın seyranda imiş yakala artık.
Öz gövdende canın var ise oğul haber bana,
Kara başım kurban olsun oğul sana.
Akar senin suların Kazılık Dağı,
Akar iken akmaz olsun.
Biter senin otların Kazılık Dağı,
Biter iken bitmez olsun.
Koşar senin geyiklerin Kazılık Dağı,
Koşar iken koşmaz olsun taş kesilsin,
Ne bileyim oğul arslandan mı oldu?
Yoksa kaplandan mı oldu ne bileyim oğul,
Bu kazalar sana nereden geldi?
O gövdende canın var ise oğul haber bana
Kara başım kurban olsun oğul sana,
Ağız dilden bir kaç kelime haber ver bana dedi.
Böyle diyince oğlanın kulağına anasından bir ses geldi,
Başını kaldırdı, ansızın gözünü açtı anasının yüzüne güldü.
Söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Beri gel ak sütünü emdiğim kadınım ana,
Ak bürçekli izzetli canım ana.
Akanlardan sularına beddua etme,
Kazılık Dağının günahı yoktur.
Bitenlerden otlarına beddua etme,
Kazılık Dağının suçu yoktur.
Koşan geyiklerine beddua etme,
Kazılık Dağının günahı yoktur.
Arslan ile kaplanına beddua etme,
Kazılık Dağının suçu yoktur.
Beddua edersen babama et,
Bu suç bu günah babamdandır dedi.
Oğlan,Ana ağlama, bana bu yaradan ölüm yoktur korkma,
Boz atlı Hızır bana geldi, üç kere yaramı sıvazladı.
Bu yaradan sana ölüm yoktur, dağ çiçeği ile,
Ananın sütü sana merhemdir dedi.
Böyle diyince kırk ince belli kız dağı kapladılar,
Her birisi dağdan çeşitli dağ çiçeği topladılar.
Kızlar getirip dağ çiçeklerini oğlanın anasına verdi,
Oğlanın anası dağ çiçeğiyle sütü oğlanın yarasına sürdü.
Oğlanı ata bindirdiler, alarak yurduna gidip pakladılar,
Oğlanı hekimlere emanet edip Dirse Han'dan sakladılar.
At ayağı çabuk olur,
Ozan dili çevik olur.
Hanım, oğlanın kırk günde yarası iyileşti, anasını düşler oldu,
Oğlan ata biner kılıç kuşanır oldu, av avlar kuş kuşlar oldu.
Dirse Han'ın haberi yok, oğlancığını öldü diyerek koştular,
O kırk nâmertler bunu duydular, ne eyleyelim diye konuştular.
Dirse Han eğer oğlancığını görürse bırakmaz bizi hep öldürür dediler,
Dirse Han'ı tutalım ak ellerini ardına bağlayalım dağa kaldıralım dediler.
Onu alıp kâfir ellerine yönelelim diyerek, Dirse Han'ı tuttular,
Ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicim boynuna ipi taktılar.
Ak etinden kan çıkıncaya kadar dövdüler,
Dirse Han küfür edip kendisine sövdüler.
Bu Kırk harami ellerinde kılıç ile geldiler,
Dirse Hanı alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler.
Dirse Han esir oldu gider ama onun köylerinin haberi yok,
Dirse Han'ın esir olduğundan Oğuz beylerinin haberi yok.
Meğer sultanım, Dirse Han'ın hatunu bunu duymuş,
Oğlancığına karşı varıp söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Görüyor musun ay oğul neler oldu,
Sarp kayalar oynamadı yer oyuldu.
Yurtta düşman yok iken senin babanın üstüne düşman geldi.
O kırk nâmertler babanın arkadaşları babanı tuttular,
Ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicim ak boynuna taktılar,
Kendileri atlı babanı yayan yürüttüler,
Alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler.
Hânım oğul kalkarak yerinden doğrul,
Kırk yiğidini beraberine al,
Babanı o kırk nâmertten kurtar,
Yürü oğul, baban sana kıydı ise,
Sen babana kıyma dedi.
Oğlan anasının sözünü kırmadı, kalkıp Yüce Allah’ın adını andı,
Boğaç Bey yerinden kalktı, kara çelik öz kılıcını beline kuşandı.
Ak kirişli sert yayını eline aldı,
Altın mızrağını koluna aldı.
Büyük cins atını tutturdu sıçrayıp bindi ayağı ile mahmuzlayıp itti,
Kırk yiğidini beraberine aldı, babasının ardından koşturup gitti.
O nâmertler de bir yerde konmuşlardı,
Al şarabın keskininden içiyorlardı.
Boğaç Han sürüp onlara yetişti O kırk nâmert de bunu gördüler,
Gelin varalım şu yiğidi tutup getirelim, ikisini de öldürelim dediler.
Dirse Han der:
Kırk yoldaşım aman,
Tanrının birliğine yoktur güman.
Benim elimi çözün,
Kolca kopuzumu elime verin,
O yiğidi döndüreyim.
İster beni öldürün ister diriltin,
Bırakı verin dedi.
Elini çözdüler, kolca kopuzunu tutup eline verdiler,
Dirse Han oğlancığı olduğunu bilmedi, bişrbirine girdiler.
Görelim hânım ne söyler:
Oğluna ne der:
Boynu uzun büyük cins atlar gider ise benim gider,
Senin de içinde bineğin var ise söyle bana.
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri,
Ağıllardan on bin koyun gider ise benim gider.
Senin de içinde etliğin var ise söyle bana,
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri,
Develerden kızıl deve gider ise benim gider.
Senin de içinde yük taşıyıcın var ise söyle bana.
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri,
Altın başlı otağlar gider ise benim gider.
Senin de içinde odan var ise yiğit söyle bana.
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri,
Ak yüzlü elâ gözlü gelinler gider ise benim gider.
Senin de içinde nişanlın var ise yiğit söyle bana,
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri.
Ak sakallı ihtiyarlar gider ise benim gider,
Senin de içinde ak sakallı baban var ise yiğit söyle bana.
Savaşmadan vuruşmadan kurtarayım dön geri,
Benim için geldin ise oğlancığımı öldürmüşüm,
Yiğit sana günahı yok dön geri dedi.
Oğlan burada babasına söylemiş,
Görelim hânım ne söylemiş:
Boynu uzun büyük cins atlar senin gider,
Benim de içinde bineğim var.
Bırakmam yok kırk nâmerde,
Develerden kızıl deve senin gider.
Benim de içinde yük taşıyıcım var.
Bırakmam yok kırk nâmerde,
Ağıllarda on bin koyun senin gider.
Benim de içinde etliğim var.
Bırakmam yok kırk nâmerde,
Ak yüzlü ela gözlü gelin senin gider ise,
Benim de içinde odam var.
Bırakmam yok kırk nâmerde,
Ak sakallı ihtiyarlar senin gider ise,
Benim de içinde bir aklı şaşmış bilinci yitmiş ihtiyar babam var.
Bırakmam yok kırk nâmerde dedi.
Kırk yiğidine tülbent salladı, el eyledi,oklar düşmana saplandı,
Kırk yiğit büyük cins atını oynattı, oğlanın etrafına toplandı.
Oğlan kırk yiğidini beraberine aldı, at tepti, cenk ve savaş etti,
Kiminin boynunu vurdu, kimini, esir eyledi babasının yanına gitti.
Babasını kurtarıp çekildi dönüp yiğitlerin yanına geldi,
Dirse Han burada oğlancığının sağ olduğunu bildi.
Hanlar hanı Bayındır oğlana beylik verdi, taht verdi,
Dedem Korkut destan söyledi deyiş dedi yer gördü.
Kopuz çalıp destan eyledi,
Bu Oğuznameyi söyledi;
Onlar da bu dünyaya geldi geçti,
Kervan gibi kondu göçtü.
Onları da ecel aldı yer gizledi,
Fâni dünya yine kaldı.
Gelimli gidimli dünya,
Son ucu ölümlü dünya.
Kara ölüm geldiğinde geçit versin.
Sağlıkta, akılla devletini Hak artırsın.
O övdüğüm yüce Tanrı dost olarak medet eriştirsin.
Dua edeyim hânım: Yerli kara dağların yıkılmasın.
Gölgeli büyük ağacın kesilmesin,
Taşkın akan güzel suyun kurumasın.
Kanatlarının uçları kırılmasın.
Koşar iken ak boz atın sendelemesin.
Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin.
Dürtüşürken alaca mızrağın ufanmasın,
Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun.
Ak sakallı babanın yeri cennet olsun.
Hakkın yandırdığı çıran yana dursun.
Kadir Tanrı seni nâmerde muhtaç eylemesin hânım hey.
Kayıt Tarihi : 24.10.2015 20:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!