Din Hiç Elden Alınabilir mi?

Sevinç Kavuk
1200

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Din Hiç Elden Alınabilir mi?

Dini kaybederiz elimizden, diye bir korkuymuş
Orta sınıftan bir kesimin bu duyduğu ve gelişmeyi ister
Laikliği zayıflatmak için sokulan fitnelik diye
Diğer kesimin duyduğu bir endişeymiş ve gelişmeyi ister
Her ikisi de orta sınıftan olduğuyla ortak noktası
Kürt diye verilen adı kabullenmeleri de aynı benzerlikler

Alevi soydaşlarım kullanılmaya gönüllü teslimci
Soydaşım, çünkü onlar da Türk soylarından biri
Hz. Muhammed efendimizin ölümünden sonra kendini
Bir an sahipsiz hissettiği kederi eline bir seçim edildi
Bilmeden alıştırılan usul usul başına ağa kesileceğini
Dinden ayrılmayıp sadece ama ayrışan olarak alevi

Kardeşlerin ismi de aynı değil, beş parmak da öyle değişik
Arada ufak bir nüans bu ayrışıklık bir anlayış tuzağı

Şii soydaşlarımız da bu ayrışma kurbanlarından biri
Ayrılan değil, ayrışan sadece Hıristiyanlık gibi
Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesiyle dağılan kavimleri
Çekiştirilmeyle bir varlıklı soyluyu öncü edinen
Duyguları sömürmeyi iyi bilenlerin işidir bu zaten
Yahudilerin gözettiği hep sadece çıkarcı sivrilik
Hıristiyanlıktan Evangelik, Katolik, Protestan, Ortodoks
Ve sosyal yapılanmalarda tekrar bölük bölük ayrışan

Din hiç elden alınabilir mi?
Din, yüreğimize ruhumuz et tırnak gibi
Tek Allah içimizde inanç! Gücümüz kadar
Hep bilgi eşsiz kazanç! Gücümüz kadar
Yüce Allah hiç kuluna kulluk eder mi?
Neden kulunu gücünden yoksun etsin ki...

Oysa vatan, o alınır elimizden! Hep amaçtı bu, din ise araç
Esir etmeye bu fırsat, aldatarak kullanmaya bir yol
Allah kulunu vatansız sever mi? Orası değil mi ruhun yurdu?
Kula kulluk inkar değil mi?

Her birimiz ayrı ayrı hizmet olmalıyız bu dili bozuklara
Feleğin yaktığı çıra gibi aranır zayıfları, zayıf anlarını
Bölmek için vatanı hep daha sinsi ve yıpratmaya hazırlar
Yine onlardan içimize sokulan bu fitneyi anla ne olur
Hem tırnağımızı etimizden ayıracak bu sızı
Kaybedilecek toprağımız! Topla aklını!

Birleştiler yine, sardılar, birlikte vuracaklar, kararlılar
Ayrıştırırken vatanımızda çil tavuk gibi her birimizi
Ne Sünni, ne Şii, ne alevi af mı eder sanırsın bir tekimizi
Kızılderili Türk dü, ibret olmaya ürpertmedi mi hiç içini?
Hiç tarih ibret olmaya azıcık ilham olmuyor mu içinde?
Merhameti fitnelere bağışlamaya bu bol keseciliğin adı ne?

Yeni tarih yazmak istiyorlar kullanarak ekonomiyi
Bunun için ama yok olmalı yeryüzünde vatan sever soyu
İnsanlığı yaşatmaya tarihleri bir örnek bırakabildi mi?
168 ülke can çekişiyor, uzatamıyoruz yardım elini

Peygamber ocağımıza eşit savunmadır ordumuz!
Tek Allah’a sığınıp ölüm'ü dahi uğrumuza kucaklayan!
Uygarlığın aslıdır insanlığı birliğe bütünlüğü ile kazanım
Ölüm tek refahım! Vatanıma kanımı, Allah’a ruhumu
Alnım açık, yüzüm ak, vicdanım pak son umudum!
Yaşam korumaktır vatan!
Tek kalsam da, yetmese de sağlığım, ömrüm
Ruhumla devam edeceğim bu birliğe hizmet için
Ceddimizin huzuruna çıkabilmeyi hak edene dek!

Göktürk'ün şahadet parmağı ile gösterdiğidir gök
Soyumuz Göktürk-Oğuztürk-Atatürk!
Bugün kilise ve minarelerin uçları hep göğe bakar

Son pişmanlık fayda vermedi, vermez, vermeyecek
Hep geldik diyen ceddimizdi, giden olanlardın hep!
İşte geldik bu güne! Yine gidiyorsun neden?
Niçin kardeş hiç uyanmazsın ki...

Ağustos 2007

İleriyi Hep Hesabıyla Bil

‘‘’ama hala anlatmaya korkuyorum... Ne olur ne olmaz...’’’*
ortamlarında doğduğuna af sığınmak değil, öyle de anlaşılmaz…

korkuyorum, çünkü anlaşılan güven vermiyor, bil ki
anlatılanların güven olduğu sarsıntıya uğratılıyor, organizeli
bir vatan bütünlüğüne akan helal kanlardı, bilmemeli
güven sarsmaya yönelenlerin bittiği demek, sevilmeli
öyle ki, dışarıya mı güvenmeli içten mi bilgilenmeli
bu farkı sorma yeteneği hep silikleşmeli emeli içindi
sormaya cüret tüketildikçe bilgi değersizleşecekti…

tüketici edepsizlik hakimiyeti eline geçirmeye evrenleşti
bir İkinci Dünya Savaşı süresiz alıştırmalarla denendi
168 ülke inletilirken duyulması da serkeşleştirilmeliydi
bir Hiroşima 45 yıl dünya bilincinden başarılı gizlendi
mesajları davranışlarıyla okumayı, anlamayı öğretmeyip
öğrenenler hakimiyetteydi her ülke içine ülke içinden
ayakları oynaklar, heyecan düzmeyi üç kuruşa becerdi

er veya geç denileni düşünenler miydi? hem gözü fenerli
hallerle toslayacaklarını yine, düşünenleri de olmayacak ki
hem engellenmeleri onların hesabına çalışır şüphesiz
sanılırsa ki
her mücadele ile uzun soluklu bir yaşam başlatıldığına…
sivrisinekler hep uygun mekanda yine tam teşkil çıkagelirler

yine de savaşılacak yine de ulus bütünlüğü yine uygarlığa
onur adımları olacak, her bedeliyle verilecek asil değerler

ne olur ne olmaz denilen, duymak istenilen sefilliklerdir
dilim lal eder, bükük bileğim belime sırtlar da gördüğümü
bugün bir kelime ile yarın iki kelimeden küçük cümle eder
konuşulacak değerleri, ben olurum konuşabilecek o inanç
azmimi kendi ayaklarımın altına eker sürürüm ökçemde
sesi çıkar sızlanmaya diye kollarım, olurum güven kendime!

çevremde hissedersem ayrıcalıklı ezikliklerle süslenmişler
dili yüreğinden çözülsün gözü kendi başından baksın diye
sevgimi dilimde çöze koyulurum hiç vakit kaybetmeden
daha köşeyi dönmeden mantar hastalığı salgınlığa bürünür
unuttuğum gün bir umarsız inekliği insanlığımda bulurum
farkı sormaya ne bilgi yarar işe ne bilgilenme sevdası sevilir
her yüz yıl çarpılır, her yüzyıla nasip olan bir dahi gereğine
bir kez yazılır istiklal marşı, devamı sağlığını korumak ebedi

alışma sızlanmaya, soruşturmaya çekerken de geçmişi içinde
o hep çare arayış benzerliğinden birer öğreti diye seçimlerdir
başka değer sığmaz, avucuma toplanacak sıcaklık var güneşten
titre ve kendine gel, geriye bakarken ileriyi hep hesabıyla bil

acıktığını söyle acıyan yanını acısıyla da söyle ama susma
falcı mı olmalı her insan nerden bilecek ne o rengin acaba?
tadıyoruz galiba bu acıları çağdaş bağrımızın uygarlığında
huhucu hahacılar diyarı keyfiyetine dalmış toz dumanlıklar
gözümüze kaçıyor biz siliyoruz durmadan bu amansızlıklar
bizim mi işimiz olmalı sil dur, hep bu psiko-dramatik sahneler…

Eylül 2007
aşkımın bu baharında nice tohumlanıyor gül, çiçek tomurcuğunu
uzanan elim yüreğim, avuçlarıma topladığım güneşi sunduğumu
susturan değil günahkar, suçlu, susandır sadece bu hepsi kendisi
susmazsam suçlar mısın, suçunu susturmuş mu oldun yani?
gönlümün eteğini savuruyorum saf köylü kızıyım sevgi gibi
saçımın teli bu yaşam narinliğim, yüreğin konuşsun beni
*Alıntıdır, nazirem olarak değerlendirmedir.

Sevinç Kavuk
Kayıt Tarihi : 4.10.2007 04:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sevinç Kavuk