Dar sokaklar, kalabalık caddeler ve köprü başları
Mekanlarımdır benim, mendil açtığım….
Üstümde biraz yırtık, çoğu yamalı elbiseyle
Babaannemin çeyizinden kalma bir mendille
Toz, toprak içinde saçlarım ve kir pas içinde elim yüzüm
Dilenciliğin kanununda bunlar var
Uyulmasa yasasına dilenmenin olmaz ekmek o vakit…
...........................
Rüzgar sus artık konuşma, ki sen konuştukça
Kıvrılır, katlanır mendilimin bir tarafı
Toplayamıyorum insanlardan istediklerimi
İnsanların her biri ayrı bir telaş içinde koştururlar
Gündüz gece oradan oraya
Kimisi yürümekten sarhoştur,kimisi yaşamaktan
Yorgun yüzleri, bedenleri, bana bakmıyorlar bile çoğu zaman
………………..
Güneş sende çekil git kızıl şafağına
Ne dikilip durursun başımda, sen varsın diye şapka mı takayım
Gölgelensin mi yüzüm ki insanlar daha az görsün yüzümdeki utancı
Gözlük mü takayım görmeyen gözlerime
Ya da utancımdan yüzlerine bakamadığım yorgun insanlara
Yanımda dayanak yaptığım baston ne taşırsın sen
Hayal kırıklıklarıma destek mi yoksa
Topal bacağıma yürümek mi taşırsın yollara
……………………
Pardon bakar mısınız
Bana biraz umut verir misiniz bakın mendilim daha boş
Bana bugün biraz umut gerek ekmek arası yapacam akşama
Bakın üstümde hiç umudum kalmadı, anılarım delik
Ceplerim hayal kırıklıklarıyla dolu….
Anlıyorum sizi, yalnız bende gördüğünüz umudu
Komşumdan ödünç aldım eve dönüşte geri vermem lazım
Bende de kalmadı umut her seçimde ayrı bir partiye vermekten
………………………
Siz hanım efendi gülüşünüzden biraz verir misiniz
Kaç gündür bebeğim gülüşüme aç
Bakın hiç gülüşüm kalmadı yüzümde utancımdan
Biraz verirseniz ninniye katar veririm bebeğime uyur belki o zaman
Çok üzüldüm doğrusu sizin adınıza bebeğinize
Ama bende şu yüzümde gördüğünüz gülüşü
Şu köprü başında aldım bir saatliğine kırk kuruşa
…………………..
Yağmura gebe bulutlar ne olur üstümde dolanıp durmayın
Yağdırma üstüme su damlalarını gayrı ıslanır üstüm başım
Ve yok giyeceğim, başka dileneceğim kıyafetim
Git kurumuş göllere, kuraklıktan çatlamış topraklara yağdır
Umut kokan, kokacak olan gözyaşlarını, damlalarını
……………………
Yavrum sen, sen evet biraz bakar mısın
Şu yüzündeki masumluktan biraz verir misin
Gelirken evde unuttum masumluğumu dilenirken lazım biraz bana
Ve amca sen hüzün kokuyor üstün başın
Allah rızası için üstünden ne koparsa verir misin
……………………
Simitçi çocuk, simit satıyorsun ama nefesin açlık kokuyor
Fırıncılar aşkına biraz verir misin açlık kokan nefesinden
Sen boyacı kardeş biraz kara çalar mısın yüzüme
Kara bahtımın yüzünü beyaz, esmer, kumral taşımayayım şimdi
Ayıp etmiş olurum yoksa karasına bahtımın
……………………
Hey yy rüzgar esecek başka yol, sokak bulamadın mı tanrı aşkına
Git başımdan, ya da insanlara açtığım mendilimin başından
Git denizde es, dalgaları sırtına yükle
Gemilerin yelkenlerine nefes ol uzaklarda bekleyeni vardır içindekilerin
………………………..
Kuşlar siz ne dönüp durursunuz etrafımda
Gidin kentlerin çöplüklerine ya da köylerin kırlarına
Ordadır aradığınız, bende size verecek tek şeyim var, öğüdüm
………………………
Sen türkücü kardeş bana bir türkü verir misin, yalnız
İçinde biraz ekmek, biraz soğan ve şarap olsun
Olmasın içinde aşka davet, yalnızlığa serenat
Onlardan bende çok, açlığa bildim bileli mahkum
Yalnızlığa tutsağım dilendiğim günden bu yana
……………. …….
Şair kardeş sende bana daha yazmadığın bir şiirini ver
Hüzün, acı, keder, yokluk koksun kardeşim,
Asilik ve isyan solusun dizeleri, mısraları
Dilenciliğin tarihi yazılı olsun her bir dörtlüğünde
…………………………
Ben bir dilenciyim
Varsa sizde bana vereceğiniz hüznünüzden
Korkularınızdan, acılarınızdan ve nefretinizden
Umudunuzdan, gülüşünüzden, hayat kokan hatıralarınızdan
Açlık kokan nefesinizden, fakirliğinizden….
Yoksulluğunuzdan, yoksunluğunuzdan, yalnızlığınızdan
Yakında seçim var iyi para eder siyasetçiler sokağında
Kuyruk olurlar bunları alıp bizlere satmak için meydanlarda….
……………………
Haydi kalk bastonum ayak ol bana, hayal kırıklıklarıma destek
Yolumuz uzun, ömrümüz kısa, anılarımızın boynu bükük kaldı
Mendilimiz boş kaldı….
Gördük ki aslında herkes birer dilenci bu hayatta
Herkesin dilendiği, dilediği başka birbirlerinden
……………………..
Siyasetçisi oy, memuru, işçisi zam, gazetecisi dedikodu
İş adamı fazla emeğe az ücret, fakiri ekmek, tutsağı özgürlük
Askeri darbe, şairi hüzün, sanatçısı aşk ve zengini huzur……
Dilenir….
23.05.2010
Sami ÇİFTÇİ
Kayıt Tarihi : 24.5.2010 19:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sami Çiftçi](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/05/24/dilenci-165.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!