Arz-ı Hâl
Bir ömre yetecek kadar ihanet gördüm
Bin ömre yetecek kadar yalan duydum
Sade "arka bahçelerini" değil
Talan edilmiş bahçelerini de gördüm "iki adımlık yerküre”nin..
Geceyi atlattık amenna..
Rüya da görmüyoruz eyvallah..
Peki yüzünün ne işi var, dalda titreyen yağmur damlasında..
bana o yirmi bir günden geriye
boşalmış ampuller, blisterler
aynı cepheden fotoğrafları kalıyor
duman olmuş ciğerlerimin
iki büklüm koridorlar ve fıtık
müşahede odaları: sarı kırmızı yeşil
onlara artık yeni insanlar tanımak istemediğimi söyle
bana inanmıyorlar
güneş mi göreyimmiş, iki insan, açılsın mıymış içim
beni alıp pencerenin önüne yerleştiriyorlar
onlara bir salon çiçeği olmadığımı söyle
hasarsız parçalarımın giderek azaldığını
söylesene
hiç dağ ağırlığında olur mu bulut
hiç taş sertliğinde
suyu izah edebilirim, kolay
hız ve ağırlık: en basiti
biraz daha karmaşık: enerji ve molekül
her şeye
toprağa ihanet gibi yükselen bi avm
ve senin brokoli çorbanı ekmeksiz içişin
sahi ne oldu da; önce yanılmıyorsam siyah bi araba
sonra saçlarında sınıf atlayan çocuk sevinci
bunu çok unutmak istemiştim
güneş katlanıp dürüldüğünde
hiçbir işe yaramayacak ne çok şey bilmem
senin ne çok şey bilmen, siyaset sanat edebiyat
bıçkın sesler, hamasi kelimeler, en çok da fiiller
yıldızlar kararıp döküldüğünde
bütün çekimleriyle ağzımızı kırıp gidecek..
kafaya koyduğumda yirmi bir falandı
peki dediğinde taş çatlasın yirmi iki
verirler mi bakalım diyordum kendime
tamam istiyor da, kız öğrenci; hem öyle böyle değil
zehir gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!