Dilbaz Şiiri - Mustafa Kemal Erdoğan

Mustafa Kemal Erdoğan
355

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Dilbaz

dilbaz aşkının kurnaz burunlarında koku almaz yüreğim,
bu yüzdendir her bıçağa gönül açmam.......

delik deşik olsa ne çıkar gönlümün uslanmayan sevdası......

ben aşkımı anlatıyorum,
biraz uzun,
yürek dayanmadığı yerde intihar eder de ben düşmem uçurumlara......

kan ve ter içinde kalmışken pınarlar yine de içerim,
kendimi atacağım suların nedeni değilsin.....

eğer paniklediğin ayaklarına destek verecek birini bulamazsan,
çomağı hazırla tutacak olan çıkar gelir birazdan......

çevrende herkes şaşırır bunu da benden bilir,
korkundan titrerken sadece ben gördüm seni,
masa üzerine yığılırken acıdım,
ey AŞK sen zamansız affetmelerimin sebebi oldun......

ortaya döktüğüm varım-yoğum savruldu pezevenk rüzgarlarda,
hangi şerefsizin üzerine toz olduysa çıkmaz lekesi bedduanın......

zalim olmak istedim de vermedi izin Allah,
sabır tenekesinin üzerinde göklere çıkarım sandım,
çıktım.....

kırk yıllık ömründe en fazla iki defa açan çiçek gibi,
ceset verir mi insan sevdiğinin eline......

dünyanın en kötü çiçeği yakışmaz gerçek sevdanın kollarına.....

açık bir penceren kalmış o da karanlığa bakıyor,
üşümeni istemezdim ama sen çıktın sokağa gecenin bir vakti,
koştum arkandan,
bilerek yetişemedim.....

gözkapaklarıma çizmiştim seni,
her kapattığımda beni görmen için,
başını çevirdiğini nasıl görebilirdim o halde......

aslı adalet değil yazılanların,asıl adaletin hala uykusu geliyor erken......

avareymişsin AŞK'a,
hovardalık etmişsin salkımlarca,
koparılmışsın bedelsiz,
ne diyeceğini bilemeyen sözler tamamlayamadan ölür kendini......

bu sefer ''şeytanın bacağını kırmışsın'',
artık sonsuza kadar omzunda taşıman gerekecek......

ateşler içinde bir ömür ve sonrasında da yine ateş,
kader yangınlarında hep siyah dumanlar tüter......

artık geceleri de sabahları da hoşuma gidemiyorsun,
takılmış ayakların cılız aşkların taşlarına,
gelemiyorsun,gidemiyorsun
kayboluyorsun.....

sadece genç iken parlamaz yıldızlar,
ne zaman asılsalar gökyüzüne bir ışığın vurmasını beklerler yüzüne,
başka renklere muhtaç olsalar da ulaşılmazdır onlar......

senden kalan tek anı canlıysa koymak zorundayım demiştim baş ucuma,
her zaman başımın üzerinde yeri vardır onun,
yüreğime basıp çıksa umursamam......

ezilmenin kutsal onurunda gıkımı çıkarmam ben......

kanlı hikayelerin bir yerinde kahramandan dökülenler ıslatır yürekleri,
ağlamaktan canım çıksa dert etmem arsızlığa,
senden öğrenmedim ben hüzünlü sevgilerin durgun sular gibi sessizliğini,
yüreğim konuşmayı bırakır namusunu unutmuş bedenlerin karşısında......

ekmek baki kalır değişen sofralarda,
nimet bu,
yere düşse,
alır öper başıma sürerim,
bir köşeye bırakamam,
kıyamam......

uzun bir savaş bu,
ya dönerim ya dönemem,
ya kalırım gitmem,
kılıç-kalkan oyunları gibi değil ki bu sallanmaz çelik demirler........

hangi duygumu sallasam şeytan ayetlerine çarpıyor,
kırılan kalplere tövbe verirken Allah sen neredeydin,
açık olan kapılar değilmiş eteklerinmiş senin,
üzerinde çiçekler sakladığını sandığım......

insan özleminden arar sevdiğini,
özletiliyorsa sevap mıdır hak olan AŞK?

hasret namussuzca verildiğinde sevgiliye,
azabını bilir misin cehennemin?

seni sevdiğimi göremeyeceksin bir daha,
erken kapanacak yürek kapıların onu göreceksin,
içimde üzdüğün minik nehrin taşkınında boğulacaksın......

gökten ateş yağacak,
bulutlar şeytan olduğunda kararacak gözlerin,
ben kaçmayacağım ateşten kumların üzerinde yazılı olacak isimler,
benim adım yok kahrolası aşkların çirkin defterlerinde.......

ana gibi yar olmaz derken inanırdım atalarımın sözlerine,
şimdi işkencelerine alet olmuş gürzleri tutanlar kim?

kendi adıma değil söylediklerim,
çocukken bir ustaya gönderdiğinde,
yediğim tokatla eve geri geldiğimde,
bir tokat da kendisinden yediğim anam değil bahsettiğim........

ölü bir AŞK'ın tutulmaz yası,
o sevdanın doğurduğu bir duygu var ki,
daha beş-altı yaşı,
kucağım sıcacık olur geldiğinde,
gittiğinde başlar ben de hasretin yası.........

affedilmeyecek bedenlerin yanmasına beddua etmek sevaptır belki,
Allah korkum olmasaydı bir daha sevebilirdim seni......

çok defa gelmedim ki dünyaya düzenine çomak sokacağım,
aldırmadan tekerlerine çevirsin kendini çemberler,
dışında olmak iyi,
burası iyi,
bura iyi,
bu iyi,
iyi..........

iyi olmak çember dışına itiyorsa beni düşmek için canımı ezerim......

buğdaylar arasında biraz daha uzanayım,
ekin zamanına kadar gün ışığından saklanıyorum,
tohumların toprakla sevişmesinden ne nimetler fışkırır,
elbette düşünen yürekler için bir ibret vardır.....

almasını bilirsen....

sevgi kumarbazı değilim,
gönlüme helal sevgiyi koyarım,
karmam duygularımı ne çıkacağı belli olmayan masalarda......

taptığın,inandığın,diz çöktüğün İlah'ın kanunlarında farklı şarkılar çalınmaz.......

kutsal ekmek sahibinin masasından asla düşmez yere...

Mustafa Kemal Erdoğan
Kayıt Tarihi : 16.3.2018 23:23:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Kemal Erdoğan