Duvarlar isli,
Tavan desen badanası iki sene öncesinden
Yaz kış duvarın bitişiğinde soba,
Üzerinde su ibriği
Maşayı tutan eller, şimdi yok mesela
Krem rengi duvarlardan
Dağ sessizliği gibi büyük,
Seherde depreşen.
Hasreti kendine ağır,
Ucu bucağı bin yaralı, sabırsız
Düşmanı namert,
Rengi biçare koyu yalnızlığım.
Benim kadar üşüyen var mı bu şehirde
Dili buz kesmiş
Yüreği karlar altında benim kadar
Parmak uçlarında titremeyen nereden bilecek bir selamın eksikliğini
Yaşlanmış yanaklarını yorgun aynalarda küçümsemeyen,
Nereden bilecek kalbimdeki durağanlığın sebebini.
Bu derinlik çok tanıdık
Gözlerin gölgeli bir ırmak
Aktıkça akıyorsun düşüncelerime
Bakışların kor
Yaktıkça yakıyorsun yüreğimin kıyısını
Hep yağmur kaldım ben
Mavi-sarı Nisanlarda
Önce sana değdi hüznüm
Sendekini de alıp arttı günbegün
Katmerlenip yüreğimin en yetim kıyısında
Bilmezdim bugüne dek
Bekledim, gelmedi
Ben de yürüdüm.
Başka ne yapacaktım?
Otobüsüm kalkıyordu biraz biraz
Ve ellerim üşüyordu.
Onunsa içini ısıtacak birileri vardı hep
Öyle ki, söyleyecek söz bırakmadı.
Kasım’ın ayrılık kokan tik takları
Kırık bir zamandan gelip,
Günleri, dünleri, yarınları parçalara ayıran
Tuzu toz, sıcağı buz edip gitti yelkovan.
Yaprağı dalından, ayı gecesinden
İnsan ruhum hırçın, kedi ruhum sıska
Üzerimde bir çuval var tırnaklarım geçse parçalayacak
Tırnaklarım olsa önce acım dağılacak.
Kalbimin derinleri yalnız, loş, yankılı
Kalbime bir el uzansa
Sanki hırçınlığım yok olacak
Uzaktan hoştur sesi
Uzaktan öylece daha büyülüdür
Yaklaşma, kırılırsın
Kırılır kanatların
Bırak, tanımadığın yanıyla kalsın
Yolları geçebilirim sandım
Hep genişti çünkü.
Biri mavi otobüsün,
Biri siyah, kamyon gibi devasa…
Tek bir adım ölüm çaresizliği
Tek bir adım sağır saniyeler.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!