Yok edeceğim o görselliği, yok edeceğim bu dünya yüzünden, geri dönüşsüz yok edeceğim onu bu yüzeyden.
Ve yeraltına hızmalanan -zan altındaki manastır ile kendi özerk kutsal bakire- Kutsallar daha okumaya
Dualar başlayacak. Ama bir faydası olmayacak. İşleyen demir Sezar’ın ünlü kafatasında, ve onun parşömeninde
Zırhın metaliyle savaşın, ışıldamayacak. Duaya sığınan bir kuru kalabalık, netamesidir o tanındık beşiğin
Ki hasta olana ilaç verilir. Ama en güzeli iyileşmektir. Bir üzüntü, bir kahkahaya umut verici idiyse,
Gelen kahkaha ömür boyu deneyim devşirici ve en has haz vericidir. Yereceğim bilinçli saklı kalan maskeleri
ebediyen ve yaşamımda; asla özür dilemeyecek bana saklı kalıp, içimdeki parazitler –ben olup ama benden
olmayı başaramayan- yaşamımca, ama bilen bilecek ve her nasılsa olumsuzu uygulayanlar daha
fazla bunu hissedecek. Demek ben başkaları için yaşamışım fazlasından. Demek oluyor bu öyle, fakat yine
de sağlığımı ayakta tutuyorum onların da sağlığı adına ki fark etmeseler fark eder ne? Bunu diyebilir misin,
Her kim olursan? Bak Mevlana demiş:“Her kim olursan da gel” diye, çetrefilsiz, yalansız. Ne güzel demiş,
ney eşliğinde:Şarkının bestesini dinle, her şeyden önce! Söz her şeydir, ama beste güfteyi etkilediğince.
Dua okuyan, sen sesini dinleyen; her şeyden önce kalbinin sen sesini dinle. Ölçüler, uyaklar yalandır
Yürek sesi ses vermediğince. Ama diyebilirsin ki o vakit, “ben kendimim” Kaçın kurası kendinsin?
Yüreğini sökerek mi yüreğinden, Tanrı’sın? Halbuki en güzel yol mutluluk getirendir, tasalara göğüs germesini
Görenlere belirterek, görsel göğüs gerendir. Eğer bu nevi görselliği karıştırıyorsan sergilediğin kendi
görselliğin ile, sen elbet hastasın, ve bakıma muhtaçsın. Karar vermek kendi adınadır, ama ilerletmek,
O herkesin varlığınadır. Toplumu senden olmayan bir görsellik ile karıştırmak, senin aslında kendini
toplumdan uzaklaştırmandır. Bu ayrımları görmek gözle gelmez denilen anlamca, fakat ilerletmek gözle gelir.
Yine de ilk görme eylemini asla yükleyemezsin başkalarının hatasına, hatalar suç olmadığınca.
Çünkü bu ayrımları bilmek, bilmenin kendisidir, ama yine de sergilediklerin dehanın kendisi değildir.
Razı mısın buna? Razı değilsen çok fazla uğraştırma ve çek git yoluna! Karanlıklar içindeki
O hep yanıtlanılası yoluna ki asla çağrılmayan ama hep ses verilen; acımak uğruna. hala çukurundaysan,
Bak çukurlar bile geçti harekete, ama kafan sabit; çıktı toprak altından ancak toprak çukurları sabit,
Bakıyorlar sana hayretle. Ve bu sefer gömüldün hepten, kafanı çıkartabilecek misin bir dahaki sefere?
Yanıtlanası bir soru oldu bu, evet bu sefer cevap sırası kimde? Evet nefeslenerek düşünen
Ve ilerleyerek giden hep geçecek harekete. Sabır eylemi o toprağın beklemesiydi aslında;
değildi senin onu bekleyişin. Tarz başlar bu noktada Ve ki eğer güveniyorsan kendine, kendine
bu ışıkta bakacaksın. O vakit inanmak değildir bilmek. Ama, hoş inanmak yine iyi bir şeydir ama belki
de gereksizdir –zorun yolunu kolay bulan için. Ama dedim ya, o kafa toprak üstünde, Bir bakmışsın
toprak altında. Dürüst değil böyle eylemler yeşertmek adına bir batında. Önemli bir şeydir dürüstlük,
İnanmaktan hatta bilmekten bile! Yok ise çünkü riya, bilebilir göğ çıkan dağ Sina! Yok ise her millet
birleşir idi, ve her dine başkaldırırdı. Ne var ki olmamış böyle, aklın yolu bir ama diyorum gene:
Aklın yolu bir, gönül aklı yönelttiği ölçüde! Ki böyle gönüle can feda; bilmek olduğunda, inancın faraza!
Vay trompetçibaşı sergile sen kahve altı bir yaygara! :Alt benlik, ah alt benlik; alkol komasına mı girdin
Yoksa yüzeye çıkmaya? Haydi yelkenler salamura, çamurlaşan bekleyişler, yine şanslı isen nadasta! ! !
Noktalamam lazım gerekirse; dünyanın yaşı var olsa da, yılların senin benim elimde! Ki asla
Küçümseyemeyecek mutluluğu, fakir batıl: Parası bolca olan için bile, atıl fakir batıl, “yine de katıl”:
Der mi Celalettin Rumi, der mi der, gerisi şer! Noktalayamadık ki gene, gerisi hepten seni boş eder.
Ah ilkel hegamonyalar, bir anda silip süpürürler de silginin ne olduğunu bilmezler! Sadece inanırlar.
Halbuki araştırmıştır bilen, inancın önüne bir artı puan kazandıran ilerleyendir. Zamanın yaratılması için bir
Amaç vardı ise, tek bu yüzden olmalıdır! ! ! Mutluluk duymak gerçek yüce değerdir. Kim mutluysa
her ne koşulda olursa olsun mutludur çünkü zaman aslında yaratılmamıştır, o vardır. Ama hala sen kafanı
çıkarıyorsan zaten zamanın elinde bir oyuncakmışsın. Affet o zaman, ben bilememişim, doğru
değerlendirememişim.Tüm dediklerim yalanmış, affet o zaman tüm çabalar Tanrı’dan ziyade
Dinin getirdiklerini yüzeye çıkartmak değilmiş. –yaşadığımın sözcüsüyüm! - Ki bu yüzden gözle görülemeyen
Hala bir oyuncaktır, Tanrı görememeye, Bunu dillendirene mal edilendir ama hep, her nedense:
Yine mi kafanı çıkardın? Cevabın yoksa çıkarmamıştın! Cevaplar ile, bilmek ile İnancın ara noktası bu.
İşte pek bildiğin Sırat kavramı, öyleyse geç üzerinden, zangırdamadan! titremeden! En iyinin bir
öncesi abartmamak, bir sonrasıysa olası gözüküş abartışını yalan ‘gerçek dile getirmemek’.
Çünkü suç mahalli pilot kabini, ama direksiyon tutmalıdır, Sadece görenin elleri –pilot kabini yani!
Sürdürmek için hak eden yaşamları! ! ! İyi’nin kötüden ayrıldığı tek noktadır burası! ! ! Sormak gerekirse,
Acaba bundan mı durmuş evren bugüne, Veya Tanrı bundan mı yaratmış evreni? Tek ayrımsanan “veya”
bu İdiyse, o zaman sormak gerekli değil midir bazı zamanlar zarfında, ilerletenin kendi öz varlığının
Oluşma sebebini? Evet éNedenleréi sorgulamak her zaman için olumlu bir çabaya götürecektir,
Ama sorgulamak yalanı, her zaman için batağa saplayacaktır. Sebeplerin hazırlayıcısı kozmik yumurta
aslında bundandır. Bir bekleyiştir, Doğruları açıklamak adına –sıla hasretleri bundan mı? - Verilen
bir bekleyiştir. Yani yaşadığımız bir an gibi “O” da, bir süreçtir. İnsan ölürse, Tanrı ölür demeyin sakın!
Vah, eyvah(!) Nedensiz gibi gözüken binlerce çocuğun öldürülüşüne çıldırın! Ve sonra bana gelin
de yakının! O zaman gene diyeceğim size Din Tanrı’yla eştir. Farkında olduklarının alt benliğine gidiş oranı;
Gerçekte üst benliğin yıkımı olsa da; kendi sarf savundukların, bir ve öz değişmez tek’lerdir. Ve buna
giden tek süreçtir sadece yol aldıkların: Sadece akıl ile Ya da sadece duygu ile; ikisinin karışımı ile veya!
Velhasıl, ip üstünde cirit atan Hokkabaz iyi niyet ve vefa! Ama merhamet gelir ansız bir süzülüşten gene
Ve hiç yoktan yollar tırpanlar gene, diyemezsin ki bu dünya boynuzlarda yükselmedi diye. Evet
yine mutluluk gelir ve seni ışıldatır, İnsan buna şaşırır kalır. Ah donar! Öncesinde bağırır …Diyemezsin ki “
Tüm bunlar niye? ” dir? Tüm bu süreci var eden Yaşadıkların’dır sadece Ama sen gene inanırsın
Ve Bilmeyi reddedersin böylece:Kendini seçmelisin bence, her şeyden önce. Fuzuli, Gazel ya
da Hümanizma, kendini seçmelisin bir işe başlamadan önce! Tek sıyrık kıytırık, “evet” ile “hayır” değil,
denilenleri sonuca götürendir. (başka sebeplerle değil, ama savunduğun o öz değerle –ah ikisi
arasında’lar!) ve bu yüzden duaların senin ile aslında, kabul edilenlerdir. Ve o vakit sureler ulaşır
Göklere, tırmanmamış olsa bile karanlık körfezlerde. Belki bu noktada başlar kadın, kadın peki
ama nerede biter; erkek onu gözler!
Ve gözler kadın onu, erkekteki hareket ediş nerede biter. Ah büyük merak bu mu? Yine de duygular
yitmezse, gitmez onlar. Bak kanlı canlı ciğer burada, karaciğer. Değil hazır, kurutulmuş ciğer.
Bekler hep ıpıslak, ve dımdızlak. Ciğeri beş para etmez’den ululanır bazı farklı özellikler, diğer!
Sorma “başka kimi seversin? ” diye bu yüzden. Ama kıskanmadığın sor bir an bunu, yoksa sessizliğin
seni kendi mezarına bir daha çıkmamak üzere gömer …Ah ötenler! ötüşkenler! :Beklemez sabır-sayacı
elektriğin kesilmesini, atmak üzere birkaç sigorta; ana şalter hep tetikte, sahanlıkta. Ve sahanlığın
ipleri sigortasında ev dairesinin! Çöktüğünde karanlık, ilerler bekleyen -bu ikiz yatak, ana şalter
ve hemzemin şalter- sendeleyen koşar, eleyecek, eler tortuyu. Zamanı dürer, ‘eller’ ve ressam Durer
(Dennis bir mukavva, karton olur dertop olup, Denise ulaştığınca yeniden) Hareketli, coşkun, taştı
leğenden denizler …Bir yer bulacak ve orada kendini sorgulayacak, ya da sorguluyordur bile, kafamın
içinde bir yerlerde. Düşündüm, düşündüm ama çıkaramadım –benim kafa, düşünceler değil kendimden
- Bir saçma işin mayasını dereye çalamadım …Kötülük yokken, yalana yalandır diyemedim …
Budur tüm suçum, iyi ezberledim …(Ananas ye ve geliştir ezberini, ananas ye! Kuvvetlendir hafızanı,
havuç ye, havuç ye! Ah gideriz doğada bulunanı doğaya mal etmeye: Bundan mıdır ki en son ölürüz?)
İnsan beyni tam olarak keşif edilemedi hala, (belki yaşam orda saklıdır da tüm şaha kalkacak olan’dır
biz öldüğümüzde) Ama canlılığa kulaç, bilirim yine sorgudur (ve belki diklenecek olan bu yüzden
ki hiç bitmez, bu bir enerji aslolan) Ve ki bildiğini icra etmek yürümek; kalker ve kireç, sütün özünden,
kalk ayağa er! Yürümene gerek yok kızgın ateş üzerinde, o ateşi içindeki sudan aldığında, bir an içinde
harekete geçenler verebilecek bu yüreği sana. Şansını kullansa Anadolu ve Mezopotamya, belki en
ileri gidecek; bu açıdan bakınca, o da* yağmuru sevmedi. Ama kadere belki daha çok tutundu:
Ancak Avrupa yağmurdan bıkmış, gördü ki çabadan refaha ulaşmış, döndü dolaştı tekrar yağmura ulaştı
yağmurdan hep kaçan, onu özlemeyen –yan gelip kıvrılıp yatıp, koruculuğu A.B.D’ye devreden.
-
19 Haziran 2005
* Anadolu ve Mezopotamya da
Kayıt Tarihi : 21.6.2005 09:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

böyle güzel dostları burda bulduğum için şanslıyım. herkese güzel sabahlar
bu ışıkta bakacaksın. O vakit inanmak değildir bilmek. Ama, hoş inanmak yine iyi bir şeydir ama belki
de gereksizdir –zorun yolunu kolay bulan için. Ama dedim ya, o kafa toprak üstünde, Bir bakmışsın
toprak altında. Dürüst değil böyle eylemler yeşertmek adına bir batında. Önemli bir şeydir dürüstlük,
İnanmaktan hatta bilmekten bile!
akın,insanı anlamak bazen ne kadar zor olsa da bunun için emek vermek ve ardını bırakmamak ne kadar önemli...ne güzel söylemişsin...
bunları bir çıroıda yazdığından eminim...
sen ve evren...evren ve insanlar...insan ve sevgi...sevgi ve esirgeme sevdiklerimizi...
anlayan anlamıştır neden bunları yazdığını....
başını toprağa ya da başka bir şeye sokanların sadece görmek istediklerini görebileceklerini...ya da birilerinin 'gör' dediğini görebileceklerini...
Diyemezsin ki “
Tüm bunlar niye? ” dir? Tüm bu süreci var eden Yaşadıkların’dır sadece Ama sen gene inanırsın
Ve Bilmeyi reddedersin böylece:Kendini seçmelisin bence, her şeyden önce. Fuzuli, Gazel ya
da Hümanizma, kendini seçmelisin bir işe başlamadan önce!
akın,tatlı arkadaşım....
bu anlattıklarını anlamak için dediğin gibi,önce kişinin kendini tanıması ve yaşamı nasıl bakarsa öyle göreceğine inanması , düşünce ve eylemlerinden sorumlu olduğunu bilmesi ve genel insani değerler karşısındaki tutumunu yarın ki kuşaklara devrettiğinde acı çekenin yalnız kendisinin olmayacağını görmesi demektir...
kimseyi kırmamak ve incitmemek adına ,işaret etmek istediklerini çok dolaylı söylemeden
anlatıyorsun...
son sözü arada söylemişsin bence...
Karar vermek kendi adınadır, ama ilerletmek,
O herkesin varlığınadır. Toplumu senden olmayan bir görsellik ile karıştırmak, senin aslında kendini
toplumdan uzaklaştırmandır.
harikasın akın....
teşekkürler.
TÜM YORUMLAR (3)