Sisifos'un Secdesi çağdaş Seyr-ü Sülûk Mesnevisi’ni klasik tasavvuf geleneğinde olduğu gibi yedi nefis mertebesine göre bölümlere ayırarak işledim.
Her bir bölüm, bir nefs durağına (makamına) karşılık gelir. Her durak, hem Camus’nün Sisifos’unu, hem Dostoyevski’nin Yeraltı Adamı’nı, hem de modern bireyin içsel yolculuğunu sembolize eder.
BİRİNCİ MAKAM: Nefs-i Emmâre
(Emreden, kötülüğü fısıldayan nefis)
Yürüdüm bir yol ki ne başı belliydi,
Ne de sonu, ne de menzili gizliydi.
Kendime sarınmış, suskun bir mendil,
Kâinatın kalbinde yanardı bir tilil.
Yolculuk başlar. Kişi nefsin karanlığında yönsüzdür.
Sisifos, taşı neden ittiğini bile bilmez;
Yeraltı Adamı, neden yaşadığını sorgular.
Bu makamda benlik şehvetlidir, arzularıyla kördür, kendini ilahlaştırır.
Kişi, hâlâ dış dünyadan anlam beklemektedir.
İKİNCİ MAKAM: Nefs-i Levvâme
(Kendini kınayan, pişmanlık duyan nefis)
Yeraltıydı adımın yankısı, gürültü,
Her bilinç kıvılcımı bir başka zülfü.
Ben ki, bir çivide asılı sükût,
Sorgu deryasında boğulmuş bir kut.
Birey artık kendi iç karanlığıyla yüzleşir, pişmanlık ve suçluluk duymaya başlar.
Yeraltı Adamı’nın kendini sürekli yargılaması bu mertebeye karşılık gelir.
Sisifos bu noktada taşı artık sadece yük değil, kaderin sembolü olarak görmeye başlar.
ÜÇÜNCÜ MAKAM: Nefs-i Mülhime
(İlham alan nefis)
Kendi gölgemle dövüşür bir ârif,
Kimi zaman deli, kimi zaman nâzîf.
Nefs dağında taş yuvarlar her sabah,
Her düşüşte niyaz, her inişte günah.
Kişi iç çatışmalarla yıkanır ama artık kalbine ilham gelmeye başlar.
Sisifos artık sadece taşı yuvarlamaz; onu anlamlandırmaya başlar.
Yeraltı Adamı’nın iç çelişkileri de bu aşamada farkındalığa dönüşebilir.
Zıtlıklar, artık parçalanma değil, bütünlüğe hazırlıktır.
DÖRDÜNCÜ MAKAM: Nefs-i Mutmainne
(Tatmin olmuş, huzur bulmuş nefis)
Sisifos secdeye durmuştu en son,
Taş değil kalbi çıkıyordu o yokuşun don.
Ve her düşüş bir "Elest" yankısıydı,
Her iniş, bir "Ben kimim?" bakışısıydı.
Artık kişi nefsini tanımış, onu yönetmeye başlamıştır.
Her düşüş bir öğretidir, her tekrar secdedir.
Sisifos taşı her gün yeniden kaldırırken aslında secdeye eğilmektedir.
Anlamı dışarıda değil, eylemin içinde bulur.
BEŞİNCİ MAKAM: Nefs-i Râzıye
(Allah’tan razı olan nefis)
Kandil yanar benlik karanlığında,
Bir başka ışık doğar hiçliğin bağrında.
"Anlam"ı istemem artık dışarıdan,
Benim anlamım, taşta kalan alnımdan.
Kişi artık kaderine razıdır.
Sisifos, taşı artık bir azap değil, bir aşk olarak görür.
Yeraltı Adamı hâlâ karanlıkta kalmıştır ama bu aşamada modern ruh, onun içinden bir arif çıkarabilir.
ALTINCI MAKAM: Nefs-i Mardiyye
(Allah’ın razı olduğu nefis)
Ne cennet ümidiyle yandım bu kez,
Ne de cehennem korkusuyla çöktü diz.
Yalnız bir "şuûr", bir "uyanış" bendim,
Zincir değil, zikirdi sırtımda o endin.
Kişi, ne ödül peşindedir ne de cezadan korkar.
Eylemleri aşk iledir, yük zikir olur, kaya artık nurdur.
Sisifos, Allah’tan razıdır, Allah da ondan razıdır.
YEDİNCİ MAKAM: Nefs-i Sâfiye (Kâmile)
(Temizlenmiş, olgunlaşmış, kâmil nefis)
Ey taş! Ey yük! Ey bana verilmiş sır,
Seninle öğrendim ne demek bir hayır.
Seninle vardım seyrin hakikatine,
Secde taşta biter, yükselir kalbine.
Ey arayan! Yeraltına inmeden bulamazsın,
Kendi cehenneminde kavrulmadan çıkamazsın.
Sisifos sensin, yeraltı senin nefsin,
Kurtuluşsa: taşta gizli bir "Ya Rab" sesin.
Artık taş yoktur, sadece secde vardır.
Yolculuk benlikten Hakk’a doğru tamamlanır.
Sisifos’un yükü, insanın içsel dönüşümünün sembolü olmuştur.
Yeraltı artık bir karanlık değil, ilahi nurun içte parladığı ilk menzildir.
SON SÖZ: BİR ZAMANLAR SISİFOS,
ŞİMDİ BİR DERVİŞ
Sisifos, taşını taşıya taşıya mürşit olmuş bir derviştir.
Yeraltı Adamı, kendi içine inmeye cesaret ederse, o da bir kâmil insan olabilir.
Çünkü her karanlık, içindeki kandil yanınca bir mi’raca dönüşür.
Kayıt Tarihi : 1.8.2025 08:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!