Aynı sokak lambasının ışığında derviş,
Solgun giysiyle duruyordu tek başına.
Bedeninde çarşaf ama ruhu çıplak
Ya da ruhu çarşafta bedeni çıplak.
Neylesin garip derviş, çözemedi sırrını
Hikmeti kafasında oluşan hafif çatlak.
Ayakları dolandı durdu kara çarşaflara,
Sinmedi içine çamurlarda yuvarlandı.
Kanat taktı olmadı, tekmeyle yıkılmadı
Kalın duvarlar, soluk lambanın az ötesi.
Tırnaklarını geçirdi hayıflandı; ‘‘Olmuyor,
Çıkamıyorum beynimdeki dört duvardan
Kırılmıyor zincirlerim, paslı her halkası,
Narin mum ışığında süzülen kuğu sen,
Şefkatli kollarında parçalanan yine ben
Panter gibi çiziyor yüreğimi tırnakların,
Kan süzülmekte ucundan parmaklarının.
Ruhumu parçalayan vazgeçemediğim,
Dil ucunda sözlerim söyleyemediğim’’
Diye söylendi yankılanan ıssız duvarlara…
Beynine sapladı sıkılaşmış yumruklarını;
Ne balyozlar fayda etti ne de tokmaklar,
Yıkılmıyordu ha yıkılmıyor kalın duvar.
Derken… Aman Allah’ım hafif çatlak,
Ortalık toz duman; yıkıldı ardına kadar.
Ya ardında… Yine duvar, kalın duvarlar.
Aniden uçuverdi ufacık aklı duvarlardan,
Kalakaldı ortada ruhsuz kaçkın bedeni.
Gidiş o gidiş… Uğurlar ola sevgili derviş,
Ruhunu boşluğa sattı… Toplayamadı halâ.
Kayıt Tarihi : 24.3.2006 16:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tebrik ederim degerli dost sevgiler
saygilar
TÜM YORUMLAR (15)