Derepazarı Şiiri - Perihan Pehlivan

Perihan Pehlivan
808

ŞİİR


58

TAKİPÇİ

Derepazarı


ANILARIM
Derepazarı( Rize)
Düşündüm de artık anılarımı yazma zamanı geldi. Önce meslek hayatımdan başlamak istedim. Çiçeği burnunda yeni bir öğretmen olarak önce abimle kura çekmeye Ankara’ya gittik. Beş evlerde kongre salonunun isim sırasına göre sırayla sahneye çıkıp torbadan yerlerimizi çektik. Derepazarı çıkınca sevindim sahneden abime el salladım. Doğusu, batısı güneyi, kuzeyi, Trakya’sı ile bu ülke bizimdir.

Öğretmenlik kutsal bir meslek. Vatan toprağı bizim için mukaddestir. Eğitim enstitüsünü maalesef Haziran ayında bitiremedim. Tek dersten hem de sene boyu hiç zayıf almadığım dersten. Genetikten ikmale kalmıştım ya da bırakılmıştım. Her neyse. Ülke bir kaosa doğru sürükleniyordu. Koalisyon hükümetleri erken seçimler bunları benim öğretmenlik aşkımı engelleyemezdi. Ben Rize ye doğru giderken Rizeli arkadaşım Bingöl’e tayin olmuştu. Son sınıfta Rize ye gezmeye gitmiştik yani Rize ye aşınayım. Sağ olsun Rizeli arkadaşımız Ümmühan bize rehberlik etmiş, evinde de misafir etmişti. İyi bir yeri çekmiş olsaydı becaiş( karşılıklı değişim) yapardık. Kuradan sonra eve geldik ufak bir hazırlık yaptık iki gün sonra babamla Rize ye doğru yola çıktık.
Önce Samsun’a gitmeliydik çünkü direk gitme şansımız yoktu o zamanlar. Şimdi de önce Merzifon’a gidip sahil arabalarına binmemiz gerekir. Derken sonradan öğrendiğime göre en eski yoldan yani köy kasaba dolaşarak gitmişiz. Âdete içim dışıma çıkmıştı. Oysa bir başka yol daha varmış 12 parmak diyorlardı.Daha sonradan oradanda gittim. Sonra Sahil yolu yapıldı. Tabii gidiş gelişler daha rahat oldu. Neyse, akşamüstü Rize ye vardık babam sordu, bir ötele gittik o gece hiç uyumadım. İster heyecan deyin ister yorgunluk hepsi kabul. Sonra sabah kahvaltı yapıp dolmuşla Derepazarı’na geldik. Meğer, Rize den önceymiş.

Okul bir vadinin içinde yeşillikler arasında iki katlı sarı bir bina, sora sora bulduk. Bizi müdürün yanına götürdü tombulca orta boylu bir amca( Hizmetli Kerem abi). Hoşbeş derken okulun kadrolu öğretmeni müdür Ali Bey bende ikinci öğretmen olarak atanmışım. Diğer derslere ilkokul öğretmenleri giriyor. İki kişide açık öğretime devam ediyor. Sosyal bilgilere Ayşe Hanım Türkçeye Cahit özyaman. Karı koca Rize den gelip gidiyorlar. Okul kalabalık değil. Çocukların çoğu köylerden geliyor. Okulun yanı başından bir dere akıyor. Gerçi Kara denizde her yer dere. Derepazarı nahiye önceki ismi de Malpet. Her şey iyi hoşta kalacak yer yok. Herkesin evi kendine. Sağ olsun müdür bey, ora bura derken bir öğrencinin evinde tek oda yeri bana ayarladı geçici olarak. Tekrar Rize ye döndük ertesi gün eşyalarımızı alıp geldik. Eşya dediğinde iki yorgan çarşaf ve giysi bavulum. Aynı gün derse başladım hem İngilizce hem fen bilgisi. Ful doluyum. Babamla ders bitimi eve gittik. Babam bir gece kalıp, Suluova ya geri döndü. Ve 23 yıl 6 ay sürecek meslek yaşamım böylece başlamış oldu.
İlk günler zor geçti haliyle alışmakta kolay olmadı. Çevre, yaşam tarzı, şiveleri. Ama çocukları çok sevdim. Birçoğu benden birkaç yaş küçüktü. Çünkü o zaman sınıfta kalma vardı. Bense dolu dizgin okumuş hiç sınıfta kalmadan 20 yaşımda öğretmen olmuştum. Başarılı bir öğrenciydim liseyi eğitim enstitüsünü yatılı okumuştum. Devletime milletime hizmet borcum vardı. Daha sonra evi değiştirdim çünkü her gün yüzden fazla basamağı inip çıkmak zorundaydım. Her yer yamaç dere tek tek evler tablo gibidir karadeniz düz olan yerler yalı yani deniz kıyısı güzel. İklim de güzeldi benim kasabam daha soğuk olurdu kışın çünkü. Zaten Samsun'dan alışkındım iklimine Karadenizin. Çarşıya yakın yalıda bir odaya yerleştim o ara annem yanımdaydı. Orada da rahat edemedik. Sağ olsun Ahmet Yazıcıoğlu ayarlamıştı ama olmadı. Müstakil bir ev aradık. Bir ev vardı, bir ay sonra boşalacaktı, denize nazır iki katlı cadde üstü. Tam bana göreydi. Alt kat ardiye olarak kullanılıyordu. O günlerde sınıflarımın birinde Nurcan Köse diye bir öğrencim vardı. O annesine anlatmış bana amcasının evini ayarlamışlardı. Annem gitti. Bir ay onlarda misafir kaldım. Allah razı olsun. Gafur amca ve Makbule Teyzeden. Her zaman tatlı dilli güler yüzlüydüler.
Sonra ev boşaldı. Evime taşındım. Gidenlerden birkaç parça eşyayı satın aldım. Çünkü onlar da Mersinliydi taşımak istemediler. Benim bir somyam bir sünger yatağım birkaç kap kacağım vardı. Ev sahibinin hanımı Ayşe teyze bir somya daha verdi. Kullanöıyorlarmış gelen giden yatar dedi. Eşi Selahattin amcada bana yardımcı oldular. Selahattin amca, gemilerde çalışmıştı İstanbul da gurbetin ne olduğunu çok iyi biliyordu elbette. Sonunda yerleştik. Karadeniz de tutunmak bir bayan için çok zor o günlerde. Daha önce, hiç bayan bekâr öğretmen de gelmemiş zaten nahiyeye. Beni görenlerde şaşırmış. Ha bu çocuk buralarda neydecek diye.

Artık bir hayli çevreye alışmıştım. Arada Rize ye alış verişe gidip geliyordum. Yazılı sözlü derken boş vaktim olmuyordu. Bu arada bir şeyi söylemeden geçmek olmaz. Bir gün annemle perdelik kumaş almaya Rizey’e gitmiştik. Çarşıda bir dükkân girdik kumaş satan, haliyle yabancı olduğumuz belli. Dükkân sahibi bir kumaş gösterdi kahve bej çizgili bunu al uzun süre kullanırsın dedi. Ve sohbet arasında bana şunları söyledi.” Bak kızım bizim Rize de üç tip insan vardır. Birisi çok iyidir içi dışı birdir. İkincisi İyi görünür menfaatçidir, Üçüncüsü içi de dışı da berbattır. Kendi Şivesi ile anlatıyordu. Ha onlardan uzak duracaksun” Dedi. Sonra kumaşı alıp onun tarif etti terzide diktirdik. Şirin güzel bir evim oldu. Zamanla buzdolabı fırın filan aldım nasıl olsa ilerde de kullanırım diye düşündüm. Oturduğum ev dâhil sırayla beş ev vardı, beşi de kardeşti. Ben İstanbul da oturan kardeşin evine oturuyordum onun için mahalleye alışmakta zorluk çekmedim. Selahattin amca öldüyse Allah rahmet eylesin “ Bak kızım sen iyi olursan ha burada sana çimse bişey demez ben burayayım silahım yastuğumun altınadır hiç korkma” Dedi. Selahatin amcanın üç kızı bir oğlu vardı. İki kızı İstanbula evliydi. Ülke hızla karışıyordu. Sağ sol kavgaları. Bölünmüş sokaklar, tutuklamalar,çatışmalar ne oluyordu bize neyi paylaşamıyoruz. Sanki gidecek başka ülkemiz mi vardı. Allah razı olsun üç yıl kaldım kızları gibi kolladılar beni. Zeliha en küçük kızıydı akşamları yatardı benimle çabuk çabuk konuşur merdivenleride çabuk çabuk inip çıkardı. Zamanla tek kalmaya alıştım. Daha sonra Meryem le tanıştım. Emicemin kızı dedi Zeliha. O da öbür amcanın kızıydı. Ama annesi ölmüştü abisi evliydi hepsi bir evde kalıyorlardı biraz az konuşurdu içine kapanık gibiydi. Rize de maliyede çalışıyordu, gidiş geliş yapıyordu her gün. Çok güzel günlerim geçti orada. Ama ilk günlerin sıkıntısından mı yoksa çevreden kaynaklanan bir şeyden mi ben uyuz olmuşum. Ama normal uyuza benzemiyordu ellerim kaşınmıyor vucudumda iri kırmızı noktalar şeklinde kızarıyordu kaşındıkça. Rizeye doktora gittim. Sosyete uyuzu olmuşsun dedi. İleç verdi. Bir losyon, birde hap. Bir haftada geçti. O arada büyük şehirlerde hayli görülmüş bu uyuz şekli. Ev sahibim dedi ki"Haçen o it uyuzudur da ne sosyetesi. Çaylıklarda elin kolun bir yerlere değmiştir dedi. Malum Rize de yer gök çaylık. Zihni Derinde Allah razı olsun. Çayı ülkeye ilk getirip bahçeleri kuran mühendis. Adının verildiği fabrikayıda gezmiştim oyıllarda. Sonra yıkıldı eski diye. Çay Rize nin çehresini değiştirmişti. Hayat standartını artırmıştı. Hem okul hem mahallede sevdiler beni, bende onları. Okula daha sonra ikinci yılda Rizeli bir fen bilgisi öğretmeni daha geldi. Fazla ders olmadığı için o muavin oldu. Üçüncü yılda Türkçe matematik öğretmenleri geldi. Bayağı kalabalık olduk.
Dere kenarında mangalda balık yapardık öğlenleri neşe içinde yerdik. Öğrenciler mandalina portakal bir de kokulu üzüm getirirlerdi bahçelerinden. Arkadaşım Ümmühan gittiği yerde yapamamış istifa edip gelmişti. Arada Rize ye onlara giderdim bazende ablası Melek Hanıma Allah rahmet eylesin vefat etmiş mekânı cennet olsun. Altı ay sonra Tirebolu ya ataması yeniden yapıldı. Orayada gezmeye gittim. Çok güzel bir yer.

Meryem den dikiş öğrendim. Birlikte kumaş alır, diker giyerdik. Onun makinası vardı. O zamanlar hazır giyim fazla yoktu. Ya öreceksin ya dikeceksin. Memlekete tatile geldiğimde İstanbul’a giderdim birkaç elbise alırdım. Değişiklik olurdu benim için. Abdullah Bey, daha sonra tek gözün kaybetmiş laboratuvarda deney yaparken ilerleyen yıllarda vefat etmiş. Allah rahmet eylesin. Çok iyi bir arkadaştı. Zehra Hanım, Müdürün hanımı, baldızı, Cahit bey ve eşi Ayşe hanım ( onlar Fındıklıdandı) beni hiç yalnız bırakmadılar. Sağlık ocağında Melahat Hanım ve eşi hepsine teşekkürler. Şimdilerde Derepazarı ilçe olmuş. Okulda lise olmuş. Yalıdaki ilkokul yeniden yapılıyorduo zaman bitince ilköğretim olduğu için bizim okulla birleşmiş. Sarı bina boş kalmıştı.1980 yılında oradan ayrıldım ve kendi kazamda imam hatip lisesine atandım. İlk göz ağrım Derepazarı’nı ve orada tanıdıklarımı hiç unutmadım. Acı tatlı bir yığın anım oldu. Hem öğretmenliği öğrendim hem insanları tanıdım hemde büyüdüm. Mahalleden Fatoş teyze ve İsmail abi Allah onlardan razı olsun kardeşleri gibi sevdiler kolladılar beni. Öğrencilerim Nurcan, Sultan, Zehra, Selim, Hatice, Bircan, Muteber abisi ve diğerleri. Hepsine sevgiler bırakıyorum kim bilir belki bir gün bir yerde bu yazıyı okurlar. Beni hatırlarlar.
16.1.2021 Perihan Pehlivan İst
Perihan Pehlivan

Perihan Pehlivan
Kayıt Tarihi : 16.1.2021 22:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


anılar

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Perihan Pehlivan