Lokman hekim ilim ile çözmüştür
Depresyon denen kötü illeti
Yunus sabır için şiir dizmiştir.
Bitsin gitsin depresyon illeti
Bozma sakın sen ağzının tadını
Sök at artık içindeki cadını
..
Bir kız sevdim ve o kızın mutluluğu için; Ahmet KAYA Ağabeyimizin şarkısını söylemeye çabaladım utangaçlığımı yenerek! . Yani, korkmadım ve sesim güzel değil, diyerek, şarkı söylememezlik etmedim ve "DOĞUM GÜNÜ" Adlı şarkıyı, dilimin döndüğünce söylemeye çabaladım! . O kız şimdi evli ve inşallah mutlu olsun her daim, her alemde, sevdiğiyle! . Yani; sanki yanlış şarkıyı söylemişim herhalde, diyorum kendi kendime şu an! . O kız, söylediğim şarkıma karşılık olarak bana; bir Cengiz KURTOĞLU Şarkısı söylemeye başlamış ve ben farkına varamamıştım! . Söylediğim şarkıma karşılık olarak, sevdiğim ve evlenmeyi düşündüğüm kızdan Cengiz KURTOĞLU şarkılarından cevap aldığımı, yanımızdaki arkadaşımdan öğremiştim! . Ben; o an için şarkımı söylerken: Karadenizli bir kız ile evlenebilmek için mücadelemi veriyordum aslında! . Nasıl olduysa, ben aslında bulunmak istemediğim zorlu bir ortamda da kendimi muhafaza edebilirim, diyerek girivermiştim arkadaşlıklar arasına, zorlu şartlarda da kendimi muhafaza edebilmeyi umut ederek! . Ben; Karadenizli kızla konuşamadan daha, arkadaşlıkların ısrarı ile arkadaşlıkların arasına girdim ve bir başka kızın önünde şarkı söyleyiverdim! . Karadenizli kızın kültürüne uyumlu olayım, diyerek, İsmail TÜRÜT Ağabeyimizin kasetini alarak, Karadenizli kıza uyumlu olma adına da girişimim olmuştu benim! . Nasıl olduysa kader bana şarkı söyletti ve EVLENME UMUDU VERMEMEYE ÇALIŞARAK, ARKADAŞLIKLAR ARASINDA "DOĞUM GÜNÜ" ADLI ŞARKIYI OKUYUVERDİM! . Nasıl olduysa, ilerleyen günlerde, Karadenizli kızı göremeden ve Karadenizli kızla konuşamadan, Söylediğim şarkım boşa gitmesin dercesine, evlenmek için, daha önceleri şarkımı söylediğim kızla tekrar göüştük ve evlenme kararı aldık! . O kızla aramızda; evliliği düşünen çiftlerde yaşanan diyaloğa benzer, tek satırlık diyalog geçmedi nedense? . Ben, "NASIL GEÇİNECEĞİZ? ." diye sorar diye bekledim evlenmeyi düşündüğüm kızdan! . Acayip bir evlilik kararı ve acayip bir evlilik öncesi, oturup gereksiz konuşmalar cereyan etti, birkaç kezlik konuşma imkanı buluverdiğimiz kısacık zamanlarda! . Bir kaç sene evlilik hayali ile, bir gün buluşur ve evliliğimizi konuşuruz, diye umut ettim! . Bir kaç sene ben hep o kızı düşündüm ve gelir diye umut ettim! . Bu arada depresyona girdim! . Depresyona girmeme sebep, o kızla evlilik görüşmesinde bulunamadığım için ve evlenemediğim için değildi! . İlaç kullanıyordum ve ilaçlarım beni depreyona sürüklemişti! . Yani, ilaçlarla, eskiden olduğum ruh halime geri döndüm, diyebilirim! . Ve ben yine kızların önünde konuşamayan biri oluverdim, elimde olmadan! . İçimde bir umut vardı sanki; "o kız gelse idi ve görüşebilseydik evliliğimizi ve evlenebilse idik, belki depreyon yaşamadan, atlatabilirdim bazı olumsuzlukları! ." anlamında da içimden geçiriyordum! . Depresyona giren insanın kendinden kendine faydası olmaz ve o zorlu depresyon umutsuzluğunda, bir kıza da umut vermez evlilik adına aslında! . Ben; hayal kurdum bir kaç senelik depresyon nöbetimde, "ŞÖYLE OLSAYDI, BÖYLE OLSAYDI" diye diye kaç yıl geçti bilmiyorum! . Sonunda depresyon nöbetinden çıktım ve o kızla evlenemeyecek olduğuma karar verdim! . "O KIZ EVLENSE KEŞKE BİRİYLE DE, BEN GERÇEKTEN EMİN OLSAM İSTENİLMEDİĞİME! ." Dedim, o kızla beni tanıştıran arkadaşlar arasında! . O kız sonunda evlendi ve ben çok sevindim, evliliğe yeni bir yol açıldı, diye! .
Bir gün inşallah, yeni bir kız tanıyacağım ve vuslat beklentisindeki varlığım, vuslatla sonuca eren, bir şarkı ile adanacak, helalinden yar belleyeceği insani değere! .
(SAYGIDEĞER ARKADAŞLAR İSİM VERMEMEYE ÇABALADIM! . SEVDİĞİM ve EVLENMEYİ DÜŞÜNDÜĞÜM KIZLARIN ADLARINI KENDİME SAKLAMALIYIM, Diye düşünmeye başladım Şimdi Şu An! .)
..
105.
İsviçre'li psikolog Kübler-Ross üzüntü ile ilgili muazzam şemasında keder dediğimiz şeyin beş evreden geçtiğini söyler. İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul. Bu hiyerarşiyi bütün ömrümüze yayabiliriz aslında. Çok sevdiğimiz birinin ölümünü ya da ondan ayrılma sürecimizi düşünün örneğin. Bu durumla karşılaştığımızda ilk yaptığımız şey hayır demektir. Hayır, olamaz, bu benim başıma gelemez, bir yanlışlık olmalı, sakin ol her şey yoluna girecek.. Bu acıklı inkar evresinin hemen ardından öfke evresine geçeriz. O'na ya da kendimize acımasızca saldırmaya başlarız. Olağanüstü enerjik bir evredeyizdir. Lanet olsun, canı cehenneme, canım cehenneme, herkesin canı cehenneme, defolsun gitsin, iyi oldu vs.. Sonra öfke yatışır ve pazarlık evresine geçilir. Olacakları ertelemeye ya da en azından sonuçlarını hafifletmeye çalışırız pazarlık evresinde. Öfkenin yerini kaybetme gerçeğiyle karşı karşıya kalmanın burukluğu alır. Hatalarımızı düzeltmek için umutsuzca çabalar, öfke evresinde ağzımızdan çıkan kötü sözler için özürler diler, tutamayacağımız sözleri arka arkaya sıralar ve bir çıkış yolu bulmaya çalışırız. Elbete nafile bir çabadır bu. Hiçbir sonuç vermez ve biz korkunç bir değersizlik hissiyle depresyon evresine geçmiş oluruz. Yapabileceğim hiçbir şey yok deriz, hiçbir şeye gücüm yetmiyor, elinden hiçbir şey gelmeyen zavallının tekiyim ben ve başıma gelen her şeyi hakediyorum. Bu evre en tehlikeli evre olmakla birlikte (ki uzunluğu durumun vehametine göre diğer üç evreden çok daha fazla olabilir) aslında ışığın görülmesi açısından iyileşme öncesi evre olarak da nitelendirilebilir. Eğer bir şekilde ölmemeyi başarırsak kabul evresine geçeriz. Öfke evresindeki sahte kabullenişin yerini gerçek bir tevekkül ve kabul alır bu evrede. Olanları kabullenmeye başlayıp kendimize akacak başka mecralar aramaya başlarız. Tabi bu sıralama herkes için genellenemez. Evrelerin sıraları kişiye ve duruma göre değişebilir. Ama bu beş evre, her telafisi olmayan kayıpla birlikte yaşadığımız ve ölene kadar da yaşamaya devam edeceğimiz manik-depresif ruh hallerimizin en net sığınaklarıdır..
..
Depresyon tırmanıyor-ekonomik bir terör
Çalkantısı büyüktür-bu durumu hemen gör
Şaşırtıcı bir durum-tedavi gören hasta
Sayısında artış var-bundan yükselir çıta
İnsanları mahveden-önlenmezse depresyon
Bilinsin öğrenilsin -yükseltiyor tansiyon
Sakın canım bekleme-hemen al önlemini
..
Yaşadıklarımı, gördüklerimi, başka insanlarla paylaşmak, anlatamadıklarımı bir kağıta dökmek, eskiden beri bende bir alışkanlık olmuştu, ağladığım zamanları, sevindiğim anları bu kağıt ve kalemimle paylaşmayı sanki bir görev gibi bilmiş ve herşeyimi şiirlere dökmüştüm.
Gece karanlığının yerini Güneşin ışıklarına bıraktığı, dağların zirvesinden ve denizlerin derinliklerinden gelen sis tanelerinin Güneşin sıcağından kaçtığı, şu minicik canlıların bile şen şakrak oynaştığı, çiçeklerin rengarenk açtığı,
şu bahar sabahında, ben neden burdayım? Ben nerede yanlış yaptım?
Yapılanlarda ne kadar haklı yada suçluydum? Bilmiyorum ama! Bildiğim birşey var? Ben yanlızım hemde yapayalnız.
Ne yapayım? Ne anlatayım? Acı çekmek acıyı yaşamak, duyduklarımıza üzülmek, gördüklerimize ağlamak tam bizim yapımız.
Hep depresyon müzikleri dinleyecek değiliz ya!
Birazda depresyon şiirleri okuyalım. Bizim kanımızda var. Buyrum benim depresyonlu Dünya`ma Hoşgeldiniz!
..
En sık karşılaşılan-hastalıktır depresyon
Kadını ve erkeği-yakalanır olsun son
Belirgin özelliği-defresif bir duygudur
Sakın geçit vermeyin-önlerinde sağlam dur
Depresyon ruhumuzu-darmadağınık eder
Yakaladığı canı-yere vurup mahveder
Suçluluk ve intihar-en belirgin özellik
..
Toplumu sarmaktadır-şu depresyon korkusu
Bedeni yere çarpar-bozulmakta dokusu
Dikkat etmek gerekir-sarsmamalı bünyeyi
O an yerde buluruz-vücudu ve künyeyi
Belayı küçük görme-hastalık yer bitirir
Depresyon sarar ise-eriterek yitirir
Hasta yakınlarına-düşmekte büyük görev
..
En yaygın bir hastalık-dünyada ülkemizde
İnsanlar yakalanır-oluyorlar krizde
On kişiden birisi-depresyon kıskacında
Evler ve apartmanlar-karanlık kalır oda
Depresyon deyip geçme-koruyun kendinizi
Tedbirini erken al-yere vurmasın sizi
Az kişiler başvurur-acı ve karamsarlık
..
Resesyon + Depresyon = Armagedon?
Dünya tarihini iyi bilenler, çok iyi bilir 1. Dünya Savaşı'nın dünyadaki 'kontrol dışındaki' imparatorlukları ortadan kaldırmak için yapıldığını ve 2. Dünya savaşının dünyadaki millî devletleri iki kutup arasında, Kapitalizm ve Komünizm arasında paylaştırmak ve Birleşmiş Milletler bayrağı altında toplamak için yapıldığını ve 3. Dünya savaşının Bütün dünya devletlerini 'Yeni Dünya Düzeni' denilen 'Tek Dünya Hükümeti' ve 'Tek Dünya Para Birimi' ve 'Tek Dünya Ordusu' adı altında birleştirmek için yapılacağını. Fakat dünyamızda savaş çıkarmak öyle kolay değildir ve bunun için bazı şartlar gereklidir. Bu şartlar oluşmadıkça büyük bir savaş yaşanmaz.
Simdi gelelim sorumuza. Bir insanı savaşa göndermek için sizce neler gereklidir.?
..
Kaybın ve huzursuzluğun yayılmış hissi bizi sarar, medeniyete ait üzüntü, haklı olarak, şahsi mahrumiyete katlanan bireylere benzetilebilir.
Hiper-teknolojileşmiş geç kapitalizm durmadan yaşamın yaşayan dokusunu bozuyor, 50 milyon yıl içinde dünyanın en büyük “birer birer ölüp tükenme” olayı hızla artarak ilerliyor: 50,000 bitki ve hayvan türü her yıl kaybolmaktadır. (World Wildlife Fund, 1996) .
Yas tutmamız post-modern bitkinliğin şeklini alır, onun boşa sarf edilen endişeli perhizi, asla-değişmeyen görecelik, ve sersem eden kaybın gerçeği ile bağlantılı korkular olan dış görünüşe bağlılık ile. Demirleşmiş tüketiciliğin öldürücü boşluğu, enerjinin kaybı, yoğunlaşmada, duygusuzluğun duygularında, sosyal çekilmede güçlük ile işaretlenmiştir; kesinlikle bunlar yas tutmanın psikolojik literatüründe sayılmaktadırlar.
Post-modernizmin yanlış oluşu kaybın inkarını, yas tutmayı kabul etmeyişi içine alır. Umuttan yoksunluk veya gelecek için önsezi, saltanat süren zamanın ruhu ayrıca, çok açıkça, ne olduğunu ve niçin olduğunun anlayışını keser. Kökler hakkında düşünmede, yüzeysel, çabuk geçen, bir temele dayandırılmayış üzerinde ısrara rehber olan bir yasak var.
..
Ne zaman seni sevmeye çalışsam, elime yüzüme bulaştırıyorum. Sonrası bilindik hikaye, biraz alkol birazda depresyon haplarıyla başlıyorum geceye …
..
Bir kez yakalanırsak-endişe sarar bizi
Ruhlarda ve kalplerde-görülmekte krizi
Üzüntü ve mutsuzluk-sıkıntı karamsarlık
Duygumuz köreliyor-gösteremeyiz varlık
Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe
Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe
Aynı anda yaşanır-bütünüyle bu acı
..
Gerçekten de problem-yurdumda bilin yaygın
İnsanı yakalarsa-o an yapıyor baygın
İş ve güç kaybettirir-evet sağlık sorunu
İçimizden atmalı-yok etmeliyiz onu
Depresyon deyip geçme-aklını al başına
Darbesi müthiş olur-bakmaz gözde yaşına
Kişisel ile sosyal-hele de iş hayatı
..
Bir kez yakalanırsak-endişe sarar bizi
Ruhlarda ve kalplerde-kalır o anda izi
Üzüntü ve mutsuzluk-sıkıntı karamsarlık
Duygumuz köreliyor-göstermeliyiz varlık
Depresyon ile stres-Rabbim verme kimseye
Zararı dokunuyor-anne çocuk ve beye
Aynı anda yaşanır-bütünüyle bu acı
..
İnsan canı değerli-dikkat etmek gerekir
İçe kastetmemelidir-yere dökülmeli kir
Aklımız ve ruhumuz-iyice zorlanırsa
Birden yere düşeriz-öldürür bizi tasa
Kendiliğinden geçmez-depresyon doktor ister
İyi olmak istersen-bu işlere önem ver
Anne baba ve dede-uyumu sağlamalı
..
Karar Kılanın Gereğinde; Kitaba Sunulan İyi Niyetli Yaklaşım: Başarı Habercisi!
= 000.000.122 =
Mücadeleci İnsanların Hayatını; Kitaptan Okumak Kadar: Güzel Bir Şey Yoktur!
Kemal KABCIK düşüncesi ile insanlık anlayışı;
Kendimce, iyi-doğru ve güzel bildiğim, insani düşünceler üzerine yoğunlaşabilmeliyim! . Karın tokluğuna razı olan bedenimle; tarımsal girişimlerime, az çalışmayla da olsa devam edebilmeliyim! . Depresyon nöbetlerimi, hafifçe atlatabilmek için; kendimi çalışmaya odaklamalıyım! . Ürettiğim tarım ürünleri ile, derdime derman bulabileceğimi asla unutmamalıyım! . Çok şükür ki; şu an için: eskisi gibi ağır bir depresyon geçirmiyorum! . Zamanımı, beden gücümün yettiğince, karın tokluğunu sağlayacak, en az çalışma biçimi ile, aşırı yorgunluk yaşamadan gerçekleştirebilmeliyim! . Bu arada; annemin dediği gibi; şükrünü bilen bir insan olabilmeliyim! .
..
Yine başladı belirsizlik belirtileri.
Artık gidemem bir adım bile ileri.
Daha öncelerden bilirim ben onu.
Bütün bunlar depresyon işaretleri.
..
Hayatım ülkeme ne kadar da benziyor.. Nazlıdır benim ülkem. Kısa ömrü hep hassas dönem edebiyatlarıyla geçmiştir. Kuruluş yılları; taşlar yerine oturmadı aman dikkat edelim, kırklar; bütün dünya savaşta aman dikkat, elliler; lan demokrasi bol geldi bu ibnelere hadi bakalım ordu cumhuriyeti korusun, altmışlar; bakın siz sağcısınız bunlar solcu hadi bakalım yiyin birbirinizi, yetmişler; devam devam hadi bakalım. Oo aleviler de varmış burada devam gençler devam hadi hep beraber saldırın birbirinize, seksenler; evet evet demokrasi neyine lan bunların hadi bakalım ordu tekrar göreve, doksanlar; terör.., ikibin; yahu laiklik elden gidiyor nerde lan bu ordu? İkibinon; herkesi tutuklayın.mına koyim…
Çocukluğum saçma sapan bunalımlarla geçti. Okuduğum kitapların yan etkisi olsa gerek. Yahu bir insanın sekiz yaşında hayatla ne problemi olur. Dostoyevski okursa olur işte. Oysa çık sokağa oyna tutan mı var? İlkokula gidiyorum ve bir yığın ontolojik sorun var kafamda, pehh..
İlk gençliğimde solcu oluverdim birden. Ama ne solcu. Üç lafımdan dördü emek, işçi sınıfı, artı değer, halkların kardeşliği v.s.. Bıraksalar solculuktan öleceğim. Öyle böyle solculuk değil. O kadar inandırmışım ki kendimi ‘güneşi zaptedeceğimiz günlerin yakın’ olduğuna. Sadece tesis ve alet edevat sorunu kalmış. Halkımız arkamızda zaten. Yeter ki devrimci kıvılcımı ateşleyelim biz..
Polisten yediğim ikinci veya üçüncü seri tokada bile mukavemet edemeyecek kadar zayıfmış benim şanlı solculuğum. Biraz devletten dayak biraz da babamdan fırça yiyince bıraktım..
..
Cezalandırıldım bu hayatın içerisinde sen yoksun, bir futbolcunun oyundan atılması gibi bende yalnızlığa atıldım. Uzun bir yoksunluk, neşesizlik ne ararsan bulursun. Neden ben demiyorum bile vazgeçtim bu dünyadan çok oldu pembe gözlükleri çıkaralı; Daha ne olsun berbat bir haldeyim içime kapandım her gece içmekten başka şey yapmıyorum, Günahsa bana yer kalmadı defterde revamı uzun cezalar,isyansa hakkım artık kaybedecek ne varki! Alacağım var elbet Tanrıdan mutsuzluğum,yalnızlığım hep ondan…..
Sahipsiz kaldım dost nedir ki unuttum kala kaldım dört duvar arasında hayal bile kalmadı düşün, oynaşırken yalnızlığımla arıyor bu gözler seven bir yari, eli elimde gülerken gözlerinin içine kendimi görebilmek tek arzum. İnancım kayboldu, adaletse oda yok hepsi terki diyar eyledi sanki adresi bulamazlar,hevesim kırıldı depresyon sendromu yaşıyorum.
Yaz: 30/04/2011
..
Aşk'ın depresyon hali içimdeki fırtına sessiz
Bir aşk yağıyor gözlerimden toprağa çaresiz
Öylesine bir aşk işte sensiz bensiz
Aşk'ın mutlu hali yalnızca hayali...
..