Pazarcık'ta bir gece pazar kuruldu
Büyüdü, on ili sardı, kavurdu
Acı pazarlandı, keder yoğruldu
Görenin içi yandı, dili tutuldu
Yer sallandı bayrak gibi
Bir toz kalktı bulut gibi
Dünya çöktü üstümüze
Duyduk kıyamet sesini
Felek sillesini vurdu
Çarptı bizi yerden yere
Feryat figan arşı tuttu
Yankılandı dilden dile
Bir kerre vurdu yetmedi
Dönüp vurdu ikinciyi
Felek kastın neydi bize
Gördük dünyada mahşeri
Dağ yürüdü, ova yarıldı
Binalar gazel oldu savruldu
Gece vakti derin uykuda
Akla gelmez işler oldu
Ekinimiz güdük kaldı
Kış istedik, yağış istedik
Verdi amma, nasıl verdi
Acı, keder, çile yağdı
Yol çöktü, köprü yıkıldı
Yollar her yönden kesildi
Ne kusur işledik tanrım
Ne ağır suçumuz vardı
Gün doğarken şafak vakti
Gözler aradı Mehmedi
Yakın, uzak, yaban yetişti
Mehmedim yetişemedi
Koştu millet bütün yurttan
Tıkandı yollar, sokaklar
Erzak, giyecekler harman
Dolup taştı kaldırımlar
Koyun kuzu ayrı düştü
Kör kuyularda meleşti
İmdat eli bekleyenler
Kendi selâsın işitti
Demir boğdu, beton ezdi
Soğuk bıçak gibi kesti
Haykırdım, sesim kısıldı
Kimse duymadı sesimi
Baba! dedi oğlum kızım
Tutamadım ellerini
Seslenirlerken derinlerden
Çıkmaz oldu hiç sesleri
Ecel köprüsünde idik
O kokladı, biz soluduk
Köpek değil hızır imiş
Çıktık boynuna sarıldık
Bebeler var, kimsesi yok
Nice fidandan haber yok
Nice evden bir tek kişi
Sağ kurtulmuş, sevinci yok
Yıkıntı üstünde zavallıyım, naçarım
Parçalandı ellerim, düştü tırnağım
Keşke beni yaratırken tanrım
Vinç olsaydım, kepçe olsaydım
Umutlar azalır günler geçer de
Tutulur nefesler bir işarette
Bir iniltiye, bir cılız sese
Aç kurt gibi ekipler, yüklenir işe
Bir ışık parladı yarıktan
Bir el uzandı delikten
Sıyrıldık servetten, maldan
Yeni doğduk, anadan üryan
Canlar düşerken can pazarında
Akla ziyan işler, evde, dükkanda
Yurduma sığınan, lokmama ortak
Soysuz, uğursuz yağma peşinde
Gözden akar kanlı yaşım
Silsem mi, hiç silmesem mi
Bu dünyadan öte yana
Geçtim mi ben, geçmedim mi
Düştük kat kat zindanlara
Ezildik, öldük üst üste
Çıkamadık güne, ışığa
Selam olsun eşe dosta
Tabur tabur mezarımız
Eşten, evlattan ayrıyız
Arasın, bulsun ahbaplar
Ya isim, ya numarayız
Kader imiş ahvalimiz
Neden hep biz, hiç sormayız
Sarsıldık, yıkıldık amma
Bir “huu..!” deyüp, kalkacağız
10 Şubat 2023
Kayıt Tarihi : 2.3.2023 20:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Milletimizi derinden sarsan ve tarifsiz acılara sebep olan 06 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş depremleri bana çocukluğumda sokağımızdan geçen Destancıları hatırlatmıştı. TV'nin olmadığı veya çok sınırlı olduğu yıllarda temel esas iletişim vasıtası Radyo idi. Destancılar daima ;depremler, aile içi trajediler, Kıbrıs herakatı gibi olaylara hakkında,halkın içinden birileri tarafından yazılan ve sokaklarda ağıt tarzında okunan şiirlerdi. Depremlerden üç beş gün sonra uykusuz bir gecede zihnimde canlanan dörtlükleri kalkıp kağıda döktüm, daha sonra bazı eklemeler ve düzeltmelerle paylaştığım bu son halini aldı. Özet olarak, çocukluğumun destancılarına özendim diyebilirim
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!