Henüz tanıştım kendimle
yeni yeni alıştım bu halime
daha da alışıyorum.
Yüreğimdeki zehirli okunu çıkarıp attım.
Zehrinden arınmak için
üç gecede üç cadıyla yattım.
Ayin sonunda çıkardım kalbimi,
cennetten cehenneme evrilirken yeryüzü
gök de buruşturdu yüzünü
ne yağmur yağdı ne kar
ilk ya da son sade ölüme bulandı bahar.
Nevri dönmüş lanetli ruhlar, soyunmuş ağaçların döktükleri kadar sarardı.
Bu ondan başkasının veremeyeceği bir karardı.
Daha da alışıyorum.
Kapatıp gözlerimi boyuttan boyuta atlıyorum,
karşımdasın işte.
Güya, kalbimin nasırlarına dokunuyorsun yüreğinle, hırçın benliğimi ehlileştiriyorsun.
Güya,
yeryüzündeki tek haklı savaşın neferiyim ben ve...
Ve ben duvarlarımın arkasına, sana,
kalbinin sokaklarında aşkımı dolaştırmaya geliyorum
daha neler Deniz Cadısı.
Küçüktü yüreğim, adını hecelesem dizelerim kanardı, dedim ya küçüktü.
Yaralarımı sarmak için çıktım denizinden
vurdum kıyıya.
Hırpaladı dalgaların beni ama
değilim ki ben âmâ.
Ruhumu üfledim okuduğun her dizeme,
ve yaktığım her gemiyi kutsadım o dizelerimle.
Sana dokunan her hecemi,
Seni sarmalayan her geceyi,
ayı, yıldızları ve hatta güneşi yuttu kalemim zira
her noktada ağzımda sinir tadı.
Biliyorum, ufka uzanan bir deniz vardı duvalarımın arkasında ve en sığda senin şaton;
etrafında alevden dalgalar, üzerinde karanlık bakan bulutlar ...
Pek de çetrefilliydi ha Deniz Cadısı.
Öğrendim ki alevden dalgaların sade ağıt yakıyor,
karanlık bakan bulutların sadece kendine ağlıyor
mihrim olmuş, sevgisizliğin ızdırabı sana.
Her daim kılıç kuşanmış gözlerin bile
teslim olmuş
çanak çömlek oynuyor dolup dolup sevimsizce
kuytu köşede
ve çehrende kutsal kalmış olan dipsiz
göz çukurların sadece.
Heybende,
heybende hezeyandan başkası yok.
Her şeyden uzak,
bana.
Düşeyim diye kurduğun her tuzak.
Ve yüreği denizinin, oldukça kurak.
Dokun, eğer varsa kalbin sol yanına.
Merak etme ellerin dokunmaz kanına.
İster istavroz ister tövbe
Dön yüzünü,
İster Kudüs ister Kâbeye.
Çarmığa ger dününü,
yüreğimdeki prangaları kırdın
korkutmaz daha kanlı ellerin beni.
Sözlerin Deniz Cadısı, sözlerin
söylerim, sözlerin girdap içinde mihrak.
Kalpten kalbe, göz yaşı gibi mızrak.
Ölümle doğdum ben ve ölüme boğdun sen
sonra yine doğdum ben, gömdün sen
sonra yine yeniden doğdum ben.
İnkâr edemem gün ışığı gibi dünsün sen
bense gecedeyim geceyse yarına yakın.
Açtığın yolumda yürürken şanslıydım bir bedeviden
ama yarın ölümü beklemek yerine,
yıkıyorum duvarlarımı Deniz Cadısı.
Kayıt Tarihi : 24.4.2020 23:16:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Halil İbrahim Orhan](https://www.antoloji.com/i/siir/2020/04/24/deniz-cadisi-ii.jpg)
Sanki bir yudum da içiliverilen su gibiydi duygu yoğunluğu akıcılık ve verilen mesaj itibariyle de harikaydı tebrik ediyor nicelerine diyorum. Saygı sevgi ve dua ile şen ve esen kal.
TÜM YORUMLAR (4)