Sonsuz bir nefes alıp verme,
Mavinin her tonunu barındıran
Büyük, nemli kalp.
Kıyıya her vuruşunda,
Binlerce yıllık sırları fısıldar.
Bazen hırçın, köpürür,
Dağları yutacakmış gibi güler ve kükrer.
Gemileri yutar, kayalıkları döver.
Bir öfke ki, tanık olmak ürpertir.
Ama sonra,
Sakinleşir, ipek bir çarşaf gibi yayılır.
Güneşin altında pırıl pırıl,
Yüzeyinde binlerce elmas titrer.
Ufuk çizgisi, hayallerin bittiği yer,
Gökyüzü ile öpüştüğü o ince, tereddütlü çizgi.
Kabuklar, unutulmuş hikayeler,
Kumlar, taşlaşmış zaman.
Tuz kokusu, en derin özlemlerin kokusu.
Derinliklerinde,
Bilinmeyen bir dünya yatar,
Soğuk, sessiz ve müthiş.
Deniz, hem bir sınırdır, hem de özgürlük.
Bakmak yetmez, duymak gerekir onu.
Çünkü o, dünyanın en eski şarkısını söyler,
Mırıl mırıl, hiç susmadan.
Kayıt Tarihi : 24.11.2025 08:22:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!