Sanki bir hiç uğruna yaşıyorsun;
bilinmeyen bir zamanı bekliyorsun...
Yaşamın beklemekten bayatlamış,
için sıkılmış, ama sen yine de bekliyorsun...
Mutluluk sevmek midir?
Dağlar, taşlar ünlü
Yollar, kışlar ünlü
Gülüşler ünlü, asık suratlar ünlü
Giysiler ünlü, takılar; allar-pullar ünlü
Ben ise soyadı ünsüz ile başlayan bir hayat adamı...
İnadına çalışyorum şu meleti...
Örümcek ağlarıyla sarılı, yosun tutmuş beyinlere inat
Banaz, fetbaz insanlara inat
Bunu bilip de sövenlere inat
İnadına inat, çalıyorum bu meleti
Karanlık bir gecede
bakan o gözlerin, haykıran yıldızlardan daha parlak benim için...
Sanki ayın nurunu, ateşin ruhunu almışsın
Düşünmek imkansız sana bakarken, görmek dayanılmaz seni gözyaşların akarken...
Belki bir çölde ya da okyanısta karşılaşırız seninle, dünya bu, belli olmaz.
Ve şimdi, koşun çocuklar
yemyeşil kırlara neşeyle
Seyredin güneşi doya doya
toplayın her ağaçtan birer meyve bakın tadına
Elele verin sevin birbirinizi
Arıların çiçekleri sevmediği kadar
Bugün, sabah kalktığımda
Açtım camımı, mutluydum
Baktım dışarı mahmur mahmur
Muazzam bir duman geldi burnuma
Pişman oldum penceremi açtığıma
Ben benim
Yazdıklarım hep ben
Ben beni gösteriyor
Saatler yine ben...
Ben hep aynı bir benim
Hiç değişmedim ben
Derinden, en derinden
Hiç göremediğin bir yerden
Hiç düşünemediğin, bilmediğinden
Bu ve bunlar gibi
Binlercesi, onbinlercesi, yüzbinlercesi...
Sır kapısı, perde arkası değil
Bir hayat hikayesi bu;
kimsenin görmediği, herkesin bildiği...
Öyle ki, daha şimdiden pes etmiş.
Herbiri bir yerde kendi derdinde...
Sözler havada uçuşuyor,
Tıkılıp kaldım bu dört duvar arasında
Hapsettiler beni yokluğun arkasına
Yapanı biliyorum, beni bu hale getiren onlar...
Kelimeler, tek suçlu kelimeler...
Bizlerin katili biz, dostu da biz düşmanı da...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!