Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?
Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
işte sana geliyorum
yumuşakbaşlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın...
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek
Devamını Oku
yumuşakbaşlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın...
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek
Demedim mi,
gerçekten güzel sözler.
Hani sözcüklerin tükendiği lahzalar vardır bilirsiniz ...Çok şey söylemek istersiniz ancak ne çare dil lal olur ,dudaklar sukut perdesini aralar.. İşte öyle bir lahza... Yüreğinin kaleminden nakşedenler mükemmler ötesi...Yüreğine sağlık Hazreti Mevlana rahmetuullahu alyehin..Mükemmelin ötesinde ifade etmiş Hazreti Mevlana Rahmtullah aleyhde yüreğindeki o derin umman okyanusundan .. En içteen Saygılarımla
Mevlana neden türkçe yazmamış diyenleri anlayamıyorum. O devirde anadolu topraklarında yaşayanlar, onlarca dil kullanıyorlardı. Aynen şimdiki gibi .. Bunun ne önemi var. Hangi dilde yazdığı mı önemli, ne yazdığı mı?
Yahudiler de şöyle demişlerdi. ' Bir peygamber gelseydi, o yahudi olurdu. Oysa Muhammed araptır.' Bu kibirleri yüzünden akıllarının tesbit ettiğini kalpleriyle onaylamadılar ve Peygamberimizi kabul etmediler. Onların kabul etmemesi ise hiç bir şey değiştirmedi.
Garip bir şekilde, dindar kişilerin, akılları kıt, dünya görüşleri dar, cahil, vasıfsız ve uyuşturulmuş beyinli, düşünmekten aciz olduklarını kabul ettirmeye çalışan ve savunan kişiler var. Bir insanın dindar olmasını adeta suç olarak lanse ediyorlar. Hristiyan, yahudi, budist veya ateist olursa mesele yok. Ama müslüman olursa layık gördükleri vasıflar işte bunlar.
Dergahlardan ve şeyhlerden olumsuz örnekler verenlerin, kendileri bir gün dahi bu ortamda bulunmadıkları, işittim, gördüm dediklerini ispatlayamayacakları halde, ortada, yazdıklarının tam tersini gösteren bir dünya yazılı belgelerden olumlu örnekler vermemesi garip değil mi? Dedikodu ile mi savunuluyor tezler, görüşler?
Bir konuda yeterli bilgi sahibi olmadan konuşmak sadece kafa karıştırmaya yarar. Kimlerin kafalarını derseniz, ona da cevabım, cahillerin kafasını olacaktır.
Mevlana Hazretleri etkisini günümüze taşımış, evrensel kabul görmüştür. Eserlerini okuyup, okumamak kişisel tercihtir. Kullandığı dili tasvip edip etmemek ise abesle iştigaldir.
tartışmak istemiyorum.Sizin düşüdüklerinizin aynısını bir zamanlar bende düşünürdüm.Rahmetli Ercüment Özkan'ların Mevlana'ya bakışları gibi düşünürdüm.Ama zamanla böyle olmadığını öğrendim,açıkçası bu konu da şuan çok rahatım.
Kız çocuklarına o fıkrayı anlatan Şeyh tanıdığım biriydi.Birgün onunla oturuyordum.Durduk yere,
-Bir kişinin düştüğünü görürsen(ayaklarıyla göstererek) bir tane de sen vur,dedi.
Öyle şey mi olur,falan,filan b,rşeyler anlattım.O bir daha ayaklarıyla işaret ederek,aynen böyle vur ve unutma ,dedi.
O Şeyh vefat etti.Sonra,Nice'nin Zerdüşt kitabını okurken,düşene bir tekme vurmanın ne güzel olduğunu yazmış ve dağdan yuvarlanan bir kayanın yere çabuk inip yerini bulması için ona bir tekme atmak gerektiğini,yazmış.Aklıma işte,o zaman o sözler geldi.
-İnsan istediği gibi inanabilir.Keramet insan olmaktır.Eğer bir insanda olağandışı bir durum hasıl olursa,o hal kişinin kendisini bağlar, başkalarına da faydası olmaz.Kerametin Müride hiçbir faydası yoktur.Bugün çok büyük şeyh olarak bilinenlerin,Kimler tarafından yakalarının sıkıldığını,müridlerim çok olsun diye uğraşma,ahirette başına bela olurlar,dendiğini de biliyorum.
-Peygamberlik,halifelik,mezhep imamlığı(fıkıhcılık) ve tarikat birbirlerinden ve hitap ettikleri kesimler açısından farklıdırlar.Mesela tarikata cahilleri almamak gerek.Böyle Şeyhte tanıdım.
-Bir de edepten ne anladığımız da önemlidir.Bazı konuları konuşmayıp,hastalık haline getirmektense onları ölçü dahilinde sıradanlaştırmak belki daha mantıklıdır.
-peygamber yapmamış diye,hiçbirşey yapmamak veya yeni yöntemler geliştirmemek,peygamberin istişare mantığına aykırıdır.Çünkü herkeste farklı bir yöntem vardır.Bu yöntemin pratikte getirisi önemlidir.
ben öyle düşünüyorum.
-Şeyh ve yeğeni bahçede sohbet ediyorlardı.13 yaşlarında ki kız torunu ve 3 arkadaşı da bahçenin diğer tarafında oturmuş konuşuyorlardı.Onları çağırır ve size bir fıkra anlatacam,der.Hiç kimsenin beklemediği tuhaflıkta(kadınların göğüslerinin güzelliği hakkında) bir fıkra anlatır.Fıkra bitince,çocuklardan birinin babasının kim olduğunu sorar ve onları gönderir.Sonra yanındakine döner der ki,fıkrayı anlattığım zaman,çocuklardan biri hiçbirşey anlamadı çünkü o daha çocuktu,biri güldü birinin de yüzü kızardı.Babasının ismini sorduğum çocuk yüzü kızaran çocuktu,dedi....
Sonra,yanındakine şu olayı anlatır;
-İhtiyar adam tarlada çalıştığı birgün,uzaktan 2 öğrencinin ellerinde kitaplarla köye doğru gittiklerini görür.Çağırır ve sorar
-hayırdır nereye böyle,
-Bu köyde Molla Ahmed adında iyi bir hoca varmış,bir iki kitabımızı da O'nun yanında okumak istiyoruz,derler.
-İhtiyar,O Molla'nın çok güzel bir karısı ve çok güzel de 2 kızı var,Ahh Molla ölsede karısını ben,kızlarını da siz alsanız ne güzel olur,demiş.
Öğle vakti,herkes namaza durur.Namaz bittiğinde ve Hoca,yüzünü cemaate döndüğünde,o öğrenciler ihtiyarı tanırlar.
Sonra,İhtiyar onları çağırır,
-Hiç tanımadığınız bir adam,hocanız olacak kişinin ailesine dil uzattı sizler güldünüz.İlim,hocanızdan da daha kıymetli ve yüce bir yüktür.Bu yükü herkes kaldıramaz,bu size ilk ve son dersim olsun,der ve çocukları başka yere yönlendirir.
Mevlana'yı ele alırken,eğer onu,bir firmanın sıradan bir insan kaynakları müdürü kadar derin göremiyorsak bakışımız yanlıştır.Mevlananın müstehcen hikayeleri,İlim ve edep konusunda,O'nun ne kadar gaddar biri olduğunu gösterir.Her hikaye,belki de kaç öğrencinin üstünün çizilmesine sebep olmuştur.
Mevlana sıradan bir şeyh değildir.O bir tarikat kuracak kadar büyük bir şeyh ve alimdir.O'nu kendi kuralları içinde ele almak gerek.Çoluk çocuk bakış açılarıyla,paçoz kültürlerin yaklaşımlarıyla Mevlana anlaşılamaz.
Tasavvufun inceliklerini bu şiirle görememek galiba imkansız. Her okunduğunda ve her dinlendiğinde insanı farklı boyutlara uçurup düşündürüyor gerçekten. Aşk ve sevi temalı, en nadide şiirlerimizden biri olduğunu düşünüyorum.
'sevgi emek ister, mangal gibi değil, fırın gibi yürek ister'
her dilde her dinde her ideolojide Mevlana olmak lazım be kardeşim.
iyi geceler...allah rahatlık versin...
Değerli uzak yakındaki şair ve okur İran'dan selam ve saygılarımla,
'Aynı dıl (gönül) olmak aynı dil olmaktan iyidir' diyen şayet ki biz insansak acaba o nedir merakı ile, Şeb-i Arus'unu kutluyorum.
Günün şiirini burdan gördüm, misafırlıkta ve Türkçe olmayan bir klaviyeden zorluk çekip yazıyorsam da, olsun gün büyük Mevlan günü, çeviriyi de gördüm ve zamana ve mekana bağlı olmayan everenin tüm değerli insanlarına saygı duyan ama ehl-i edebe bir başka değer veren biri olarak ayrıca bu en değerlilerin Şems'i olan Mevlana'yı ve eserlerinden güzel Türkçe diline çevirmeye çalışan bir İranlı olarak da, bu kısa fırsatta doğaçlama bu şiiri çevirip sunuyorum.
Görüşme dileği ile,
Saygılarımla,
Behruz Dijurian
......
Şiirin Farsça aslının başlangıç dizesi:
'Nagoftamat maru anca ki aşenat menem
ki gom koni ke ser-e çeşme-ye devat menem'
........
Demedim mi gitme oraya ki aşinan benim
ki bu fenalik serabında çeşme-i devan benim
Eğer öfkeyle gitsen yüz bin yıllık benden
sonunda bana dönersin ki müntehan benim
Demedim mi ki cihanın nakşina olma razı
ki tüm perdelerdeki naks-i rızan benim
Demedim mi ki ben denizim ve sen bir balık
gitme karaya ki derya-i sefan benim
Demedim mi ki kuşlar gibi kapana kapılma
gel ki kuvvet-i kanatın, per ü pan benim
Demedim mi ki seni sogutup söverler
ki çarkın, carpışın ates-i havan benim
Demedim mi ki sana çirkin yaftalar yapıştırırlar
ki kayıp edersin ser-i çeşme-i vefan benim
Demedim mi ki deme ki işlerim hangi taraftan
düzelecek, ki Halık-ı rehan benim
Eger gönül yolundasın bil ki hane nerdedir
eger Allah yolundasın bil ki ağan benim.
Mevlana
Çeviri : bd
Demiştim ki gözüm, demişti ki yollara tut
Demiştim ki ciğerim, demişti ki ahlara tut
Demiştim ki gönlüm, demişti ki ne var onda
Demiştim ki aşkın, demişti ki öylece tut (1)
Mevlana
Çeviri - Behruz Dijurian
Dörtlüğün Farsça aslı:
Goftam çeşmem, goft be raheş midar
Goftam cegaram, goft por ahaş midar
Goftam ke delam, goft çe dari dar an
Goftam game to, goft negaheş midar
İngilizcesi (çeviri bd) :
I said my eye, she said take it to the way
I said my lung, she said full it from the allas (from the ahes)
I said my heart, she said what is inside it
I said your love, she said '' let it be'' (1)
(1) : ''The Beatles'' grubunun meşhur şarkısı (bırak kalsın)
bd
Tavuk yaradılışı gereği bir ambar buğday içinde da hi eşinmeden yiyemez.....
Eşek için saman, hoşaftan üstündür.......
İpek böceği için dut yaprağından başka besin yoktur........
Karga bademi sever ama kırıp yiyemez......
Mânâ demir leblebidir her çene çiğneyemez.....
Mânâyı cehalet gölgeler, tercüme gölgeleyemez.....
NUR İÇİNDE KAL SULTANIM
Bu şiir ile ilgili 106 tane yorum bulunmakta