Bir sevgilim var adı Mecnun
aslında dün vardı bugün yok
kendi kendine karar vermiş
mesaj atmış "bitti" diye
aradım sert konuştum
uğra son defa konuşalım dedim. bunu iki defa çok sert söyledim
akşam geldi
"Leyla bir çay içimliği vaktin var
ne söyleyeceksen söyle" dedi.
sert yapmaya çalıştı beceremedi
"evde çay yok” dedim
gitti
arkasından
bir çay demlemişim ki
tavşan kanı
bir de şiir yazmışım ki
evlere şenlik
balkondan da bağırdım
Mecnun Mecnun
arabanın müzik çalarına tak bu belleği
aklında kalmasada tüm şiirlerim
bu şiir belleğine kazınacak
dinle bak Mecnun dedim
Ocak'da kestane gibi yakıp
Şubat'da yüreğimi dondurup da gitseydin Mecnun
Mart'da ayaza yatırıp
Nisan'da doğa yeniden doğarken ölüme bırakıp da gitseydin
Mayıs'da hızır ile ilyas buluşur
sen tüm kucaklaşmaları yalan kılıp da gitseydin Mecnun
Haziran'da dalları kiraz
Temmuz'da asmaları üzüm basar
sen Ağustos'da hepsini bana zehir edip
Eylül'de göz yaşlarımı incir ağacına asıp da gitseydin be Mecnun
kan kusup kızılcık şerbeti içtim demem için Ekim'de
nar gibi tane tane dökülmem için Kasım'da gitseydin
portakal gibi dilim dilim bölünmem
limon gibi ekşimem
armut gibi düşüp toprak olmam için
Aralık' da bırakıp da gitseydin be Mecnun
Yok yok sen bu şiire layık değilsin Mecnun
dinlemeye devam et senin şiirin geliyor
merak etme sen Mecnun
çekip giderken benden
çok şey istemem senden
kendine kına al kösedeki marketten
kredi kartını ver ver deme yeter
havalara da girme öyle
arkandan ağlarım zannetme
en fazla bir buçuk adana
yerim kebabcı celalde
bana da ısmarla canım deme yeter
oysa sen sen olsaydın
sarı kanatlar alırdım balık halinden
kıvırcık ve roka da manav hikmetten
şimdi kafasını yersin elimden
kapımı tırmalayıp bana miyav deme yeter
ağzının tadı kaçmasın
çokoprens ye giderken
zehir zıkkım olsun demem asla
yedikçe öksür derinden
bana kaymaklı künefem deme deme yeter
daralma camları aç
nefesin tükenmesin
nazar etmem sana vallah
akün bitsin kal o rampada
bana da alo yetiş aşkım deme yeter
Uğradığın tüm bağlar kurusun
elinden dökülsün salkımlar
ne şarabın olsun ne de şıran
sirke gibi ekşi be Mecnun
kedehin kadehime değsin deme yeter
insan iki dinler bir konuşur
lal ol demem sana
ah tan başka kelime
çıkmasın sivri dilinden
bana alfabem ol deme deme yeter
senin için sarışının adı vardı
esmerin ise tadı
kel ol sıçan gibi kal
havan kalmasın ortamda
banada peruğunu ver deme deme yeter
gözlerin kör olsun demem sana
öyle bir ağla ki
mendil düşmesin elinden
kimse gelip öpmesin lanet gözlerinden
bana göz yaşımı sil sil deme yeter
ne zaman tırnağının ucu kırılsa
beni hatırla demem
bana ne git bakım yaptır ellerine
manikürcü Ayten'den
bana da öp de geçsin Leylam deme deme yeter
mazide kaldı o günler
şimdi biram da köpük
gazozumda baloncuk bile değilsin
çayında şeker olur
senin için eririm aşkım deme yeter
Eskiden bende ömür gibiydin
Şimdilerde ise törpüsü gibisin
Artık sana yedirecek ömrüm de kalmadı
Bunu da kulağına küpe edesin
ben sana ne yaptım deme deme yeter
keyfine bak gittiğin yerde
üşüme titreme
beddua etmem sana asla
yanarken cehennemin ta dibinde
bana nefesim ol leylam deme deme yeter
öfke kin beslemem sana Mecnun
kötü bir dileğim olmaz asla
öyle bir yalnız kal ki bu hayatta
falın bile boş çıksın çikletinden
bana manim şiirim ol deme deme yeter
çok uzaklaş benden
kaybol aşk ormanında
şirin gülüşlerin dökülsün yüzünden
pişerken sen gargamelin kazanında
bana yetiş şirinem deme yeter
kaybolmuşken o ormanda
çık bir kayanın üstüne
ama dur dur atlama
şiir bitmedi daha
uçurumun kenarındayım Leyla deme deme yeter
Kayıt Tarihi : 14.7.2024 17:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!