DELİKANLI
Seni su taşırken görmüştüm köyün meydanında ilk
Bir sallanışın birde arkadaşına gülüşün vardı
Durup arkana bakışın beni sana yakmıştı
Anlamıştım bendeki tüm hallerin sendede oluştuğuna
Gitmiyordun bir türlü gözümün önünde, kimdin
Neden daha önce seni hiç görmemişti gözlerim
Seni aradım kimselere sormadan
Günlerce aylarca hep sen, sendin bendeki tüm hallerimde
Halaylar kuruldu, harap köyünde delice günlerce, düğün var
Ağalar meclisi kuruldu, gelsin tüm köylerin ileri gelenleri denildi delal delal
Varayım mı yoksa varmayayım bu meclise denildi
Davete riayet edilir dilince
Varmak gerekir günlerdir devam eden düğüne
Bel ince selvi gibi
Allahlım bu bir kuğunun ayakları suya değiyor gibi
Sek sekler havası
Dört elde dört kırmızı mendil, oynayan göz ağrıtıyor
Hayır, hayır oynamıyor sanki
Ceylan gibi
Dört ellinde dört kırmızı mendil
Dört davulcu, dört zurnacı herkes ayakta gözler pür dikkat
Girer delikanlı uçsuz bucaksız gibi görünen düğünün alayına
Bakar, oyunların en güzeline dair
Davulcu ayaklarının dibinden çalar delikanlının hal
Cepkenden altınlar dökülür davulcunun yüzüne
Sarı
Şan ve şöhret bir anda delikanlıda birleşmişti
Şaşıran şaşırana
Altınlar dökülür davulcunu yüzüne
Bayram davulcunun bayramı olmuştur
Bir anda altınlara boğulmuştur
Sevdiğinin yanında ne ki altın
Karşı karşıya oyunlar oynanır
Harap köyü değil, sanki dünya orada
Günlerdir aradığım
Seni burada gördüm
Bana ne mutlu olsun der kendi kendine
Ben evleniyorum
Buldum evleneceğim kızı
Gidilir yavaş yavaş
İstenilir lakın yok yordam
Develerden kervanlar
Çobanlarla sürüler
Ambarlarla buğday ve arpalar yok
Daha yok
Sana sevdiğim yedi bacım
Tarlalarım evim barkım
Hayır, yok
İkna olur kör üstüne kör olmuş baba
Verdim gitti derler
Kavuşma yaklaşmıştı
Düğünler kurulur yine safha
Yollar süslenir her an
Ahali bir olur ağa adam delikanlı evlenecek
Günlerdir bekledikleri gün bu gün
Sevinç bir arada her nefeste
Düğün günü sevinç günü
Gelin alınacak
Atlar sıralanır diz
Gelin alınacak
Bütün endamıyla atlar kişner yol
Gelin köyün en güzel çadırında konaklanır nihayetinde
Süslerin en güzeli seçilmiş tır
Kırmızının en can alıcı rengiyle süslenmiştir
En güzel köşesinde oturur çadırın
An her an yaklaşmıştı ayrılığın sonu
Gece yavaş yavaş en zifiri rengini göstermektedir çadıra
Damatlar damat olduğundan beri böyle bir gün görmemişlerdir
Damatların en güzeli
İçeri girer
Sevdiğinin günlerdir görmediği yüzüne görmek için
Heyecan en dorukta durmakta çadırda
Son bulacak biraz sonra menekşe gözlere hasretlik
Örtüsünü kaldıracak ayrılığın
Artık kendini mahrum etmeyecek selvi gibi ince narın bedenden
Ayrılık bitecek
Küçük bir fısıldama ile
Her şey bitecek
Sevdiceğim
Kavuştuk
Ses ne göklerden nede yerden gelmiyor
Oda çok sesiz
Hiçbir yerde ses yok
Susun
Sevdiceğim konuşacak
Kavuştuk
Ses yok
Örtü altından ses yok
Dünya mı durdu
Ama ben konuşabiliyorum
Benim de kalbimin durması gerekmez miydi?
Hayır
Bunda bir iş var
Örtü büyük bir korku ile kaldırılır
Menekşe gözler açıktır, kalbi ise çok sesiz, çoktan evini taşımış gitmiş
Ses yok
Sevgili çoktandır diyarını değiştirmiş sesiz
Kimseye haber vermeden
Otururlar, ağlar yalnız
Bir sığara yakar
Öyle bir yakışla yakar ki
Acaba sigaramı yanıyor yoksa gözlerinde dünyamı
Kimse bilemez bu durumu
Çadırın tam ortasındaki kalın direğe sevgilisini belinden bağlar
Karşısına geçip tekrar tekrar sigarasını yakar
Yanan sığarımı kendisimi
Sabah la birlikte kaç sığara yaktığını kimse bilmez
Menekşe gözlerini kapatmadan konuşur
Kapatmak istemez, her milimetresini gözlerine nakşeder
O kısacık anına onu nakış eder
İlk ve son gününde sevdiğinin
Kimseye haber vermeden
Tek masalının bu an bu saatler ve bu yarı gününün olduğunu
Bile
Sabahla birlikte dünyasını kapatır sonsuza dek
Bir daha açılmamasına
Kaybolur
Kapatır
FERİDUN EREN
14.04.2019
Kayıt Tarihi : 15.4.2019 13:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!