(omzun yorgun bir dağ yamacı, çekilsem yıkılacaksın
düşlerin sönmüş karanfil, bilincin aşka tutuklu, olmasam çıldıracaksın)
düşer gecenin karmaşasına sağanak duygular
ağlasam, döker yapraklarını görkemli ağaçlar
ölsem, umutlar küser
olağandışı dediğin nedir ki! artık her şey ilenmektir
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Devamını Oku
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
hey! yüreğime saplanan hırçın yabancı, içime yıldırım gibi düşen siyah saçlı sanrı
Şeytani nefis… Ona sesleniyor. Kalan da açık... Açıklamaya gerek yok.
içinden kaç yılkı geçti üşüdüğümüz ve unuttuğumuz sevdaların
seni ne zaman düşünsem karnımın ortasında yanardağ,
sevmesem çeker miydim bunca acıyı, sabır kangren oldu
yoksulum, yorgunum, ufkum sonsuza açık, çığlıklarla geçti üstümden karanlıklar
yıllar ve yıldızlarla tükendim, damarlarımda kan yerine karıncalar
ey insan! ..
sen duygularının ve tutkularının sürüngeni değil misin?
de ki ona...
kafatasında taşıdığın kerhanedir, yüreğinden açılır kapısı
kaç suçsuz can, kaç gelecek gömdün tarihin apışarasına
tarih seni kanıyor ışığın ayın arka yüzünde kaldı, anlasana
kim çizdi beni bu resmin en kuytu köşesine
gözyaşlarım senin olsun, ağlasana
İnsan dediğin nedir ki!? Duygularının ve ihtirasının yani nefsinin sürüngenleştirerek, yerlerde süründürdüğü, alçalttığı bir mahluk…
İnsanlığa şunları demek gerek:
Nefsine ram olmuşsun. Beynin, şehvetle dolu… Kaç masumun kanına girdin, Kaç geleceği mahvettin, bu uğurda! “Burada, bazı Osmanlı padişahlarına gönderme yapmış. Saraylarda zevk ve sefa içinde yaşayarak, ülkesini ihmal edenlere… Osmanlı’nın o parlak dönemi, ayın karanlık yüzü gibi kaldı. Karanlıklarda karanlık işler peşinde olan, nur yüzleri ayın arkası gibi karanlık, gizli ve güya bilinmeyen…
Anlasana, kim yarattı beni, bu dünyanın en kuytu köşesinde!? Akmayan, akamayan gözyaşlarımı, vicdan ve merhamet nedir bilmeyen, o nedenle dökecek yaşı olmayan gözlerine vereyim de bir kerecik olsun, yaptıklarını düşün ve ağla!
Birinci mesele..
Şiirin özeti olmaz..Ancak şiirin özüt'ü olur..Bu özüt şiirin başlığıdır..
Şöyle ki; şiirin başlık sonrası metni elbet bir çok imge ve sembollerle anlatılamayanı anlatma gayreti içinde olan parçacıklardan oluşacaktır...Şair işte bundan sonra öyle bir imge veya simge bulmalıdır ki artık anlatılan da anlatılamayan da o simge veya imgenin içinde olmalıdır ..Evrenin nasıl ki tüm şifreleri, bir şifreye, bir ism i azam duasına kilitlenmiştir , şiirin de işte bir nevi muhafaza edilmiş levhası bu başlık olmalıdır...X dediğinde başlığa ona hangi değeri verirse versin artık Y sonsuza gitmelidir..Burada okurların yan temalarda kayboluyoruz demesi kanaatimce bundan..Bütün parçalara eşit değildir ve bütün daima parçalarından fazla bir şeydir..Bu yüzden içeride temalardan bir tema olan şey şiirin kamilen bir temasını karşılayamaz..
Başlık tıpkı şiirin sonrasında gelen metni gibi tarif edicilikten kaçınmalıdır..Şiir ve başlığı, koçaklama veya marşlar hariç davul çalamaz..Keman çalabilir ney üfleyebilir hatta sipsi üfleyebilir, piyano tuşlayabilir ama davul çalamaz..
İkinci mesele
Şiirde imge olmaz olayı veya olur da accık biyazcık ucundan olur olayı..
Cenap Şehabettin , tiryaki sözlerinde- ki o metin demiş o sözlere ama deliliğin hakiki diyalektiği ondadır herhangi bir sözü bile bu şiirdeki deliliğe sopasını gösterse bu şiir kaçar- ne diyorduk yaw..antre parantezde kaybolduk...
Baştan alalım..Cenap Şehabettin , Tiryaki Sözlerinde diyor ki, felsefeyle alay etmek felsefenin ta kendisini yapmaktır..Deniz dalgasız olmaz vay gülüm şiir de imgesiz olmaz..Ancak şu olur elbette imgenin başarılısı olur başarısızı olur..Bak buna diyeceğim yok..
Üçüncü mesele
Deliliğin bir çok çeşidi vardır demiş Ayhan Songar ağlayarak gelenin tedavisi kolay da gülerek gelenin ki zor diye ilave etmiş..
Bu şiire deliliğin geldiğine inanmıyorum..Hatta ''gibi'' si bile gelmemiş şiire..Basit bir yatıştırıcıyla geçecek bir melankoliklik... Bir kez gerçek deli ,deli olduğunu söylemez..Hani anadoluda ah deli oğlan ah derler ya biraz sitayiş kokan bir övgüyle haylaz çocuklara..Şair de kendi kendine haylazlık yapmak istemiş..
İlk adı senfoni olan ve daha sonra çile olarak yayınlanan necip fazıl şiiri aklı zorlamakta , akılı akllla yenmek yarışında bir ufuktur..Bu şiirin iddiasında yatan kıyas ancak o şiirle yapılabilir ki yapılırsa hüsran olur..
Sonuç olarak , bir ''duruş'' hayali kurmuş şair..Ve bu hayali resmetmiş.. resim güzel..Ama o kadar
güneş gibi yalnızım, evren denli yalnızlık
yosunlar bağladığında sessizliğimi
bir yağmursuz bulutmuşum
oysa ne kadar da yokmuşum
içine kanayan umutmuşum
kendimiz yaptık, kendimiz taptık
yeryüzüne sıvanan balçıktan öte neyiz ki!
Güneş gibi yalnızım. Yalnızlığım evren kadar. Suskunluğumda kurur gözlerim, içim. Boş bir balon, yağamayan bir bulutum, çoğu zaman. Ağlayamam. İçime akar yaşlarım. Aslında var mıyım? Benlik nedir ki? Kendimiz oluşturur, kendimize taparız. Allah’ın çamurdan halk eylediği balçıktan başka neyiz ki? Yeryüzüne kir… Günahkar…
kutlarım. duygu yüklü oldukca zengin imgeler. aslında bir fon müziği eksik. aşka dair ne varsa hepsi. sukun içinde dinlemeli yüreğin esintilerini.
düşer gecenin karmaşasına sağanak duygular
ağlasam, döker yapraklarını görkemli ağaçlar
ölsem, umutlar küser
olağandışı dediğin nedir ki! artık her şey ilenmektir
alı, mavisi dökülmüş sapsarı bir yel
Ağlasam, kederinden görkemli ağaçlar bile yapraklarını döker. İştirak eder, acıma. Ölsem, umutlar küser. Olağan şeyler bunlar. Geriye ilenç kaldı. Hayıflanma, söylenme, isyan belki de… Sapsarı bir yele döndüm. Alım yeşilim ve aman aman bir beklentim kalmadı, hayattan. Bir sonbahar yaşamakta içim, sarı bir yel gibi esip gideceğim.
omzun yorgun bir dağ yamacı,
çekilsem yıkılacaksın
düşlerin sönmüş karanfil,
bilincin aşka tutuklu,
olmasam çıldıracaksın
müzik de sustu,
son ihanetiydi yaşamın
kırıldı içimdeki resmin kısrağı,
beynimdeki deli senfonisi
aslında düşsün,
sancılı bir düşüşsün
boş bardak damlayı tanımaz;
ama dolusu taşıyamaz
kaç dizede üşüdüm,
kaç dizede boğuldum bir bilsen
sen kal,
ben sessizce gideyim bu şiirden
Bu kadarı, art arda parantez içindeki dizelerin tamamı, apayrı bir şiir... Yama yapılmış. Gizlenememiş.
Şu kadarını söyleyeyim,kalanını siz analiz edin; sevgiliyle Vatan özdeşleştirilip, harmanlanmış.
Yakası açıkşiirleregirmek istemiyorum, fakat çaresizkaldığım ve kaçtığım zannedilmesin. O nedenle yüzeysel geçeceğim bazı işime elmeyen dizeleri. Yok sayacağım.
Zaten en iyio dizeleri anlıyor, entel dantel kesimi.
''ey insan! ..
sen duygularının ve tutkularının sürüngeni değil misin?
de ki ona...
kafatasında taşıdığın kerhanedir, yüreğinden açılır kapısı
kaç suçsuz can, kaç gelecek gömdün tarihin apışarasına
tarih seni kanıyor ışığın ayın arka yüzünde kaldı, anlasana
kim çizdi beni bu resmin en kuytu köşesine
gözyaşlarım senin olsun, ağlasana ''
Şiirin en sevdiğim bu dizeleriyle şair tamamen şiirden kopmuş gibi ve apayrı felsefi bir konuya dalmış sanki.
Belki de şiirin ismine uygun,delice kopmaları yansıtabilmek içindir ama sanmıyorum...
''bir yağmursuz bulut muşum
oysa ne kadar da yok muşum ''
Bu dizelerdeki ''bulut muşum, yok muşum'' soru teşkil etmediğinden ayrı yazılmamalıydı ve soru ise de böyle yazılmazlardı zaten. Ya şiarin,ya aktaranın hatası sanırım.
Şiiri imgeye boğarak duygularını daha iyi yansıtabileceğini düşünen şairleri anlayamıyorum.Düşünce ve duyguları iyi ifade eden iki dize bazen yüz imgeden daha çok anlam iletebilir okura...Bunu söylerken şairin yerinde kullandığı güzel imgelerin farkında olduğumu da belirtmek isterim .
Tüm bunlara rağmen, oldukça basit bir konu fazlasıyla aynı duyguları vurgulayarak uzatılmış gibi geldi bana...
Belki bu ,çok uzun şiirlerin başlangıçlarını ,ortalarını ve bittiğinde de heryerini untuturduğundan dolayı fazla sevmediğimden kaynaklanıyor.)))
Tüm şiir sevenlere saygı ve sevgiler.
Fikret Şahin
Garip bir tavır…
Kolay anlaşılır bir şiire çok eleştiri yazılıyor…
Hece şiiri olsa …kelimesinden…kafiyesinden..sesinden… temasından tutulur
Ne varsa eleştirilir…
Anlaşılmayan şiirden herkes uzak duruyor…
Yanlış bir şey söylerim korkusu mu…
Eleştiri için Tarık Buğra “düşman kazanma sanatı” der..
Güzel mısralar olsa bile… şiir muğlak ifadelerle dolu…
İmgesi bol ama bulanık…
80 sonrası şiirin açmazı..
Sürrealist sayıklamalardan…Dadaist savrulmalar…
“Şiirin manası şairin karnındadır…” anladık… ama şiirin bir hikayesi olmalı…bir şey anlatmalı.. şiir bir metindir… her edebi metin gibi… bir dili ve anlatmak istediği bir şeyi olmalı..sorun nasıl anlatmalı…imgelerle ve çağrışımlarla…
(bir “şey” anlatıyor ama sen anlamıyorsun diyebilirsiniz…)
Herkesin tarzına saygı duyarım….
Bu şiirin teması ne… yalnızlık mı… onu zaten şair açıkça söylüyor…
Güzel mısralar var…
Ama şiirden çok nesre yakın… ses var… gürültü…
klasik şiirden kulağımızda kalan ritim yok..
Gereksiz söz ve bağlantılar..birinci tekil anlatımdan üçüncü tekil anlatıma geçişler..
Yarın yeniden okumak gerek…diğer şiirleriyle birlikte..
Deli Defteri
bahardır
bir söğüt çeker dalını
bin ötüşlü bülbül olsan
içeri almaz kanatlarını
düşüp kalırsın önünde
perde kapanır.
bahardır
bir papatya kaçırır gözlerini
suskunluğu bölemezsin ikiye üçe
biner biner birikir dallarında bademin
gizlerin kapağı örtülü kalır
perde kapanır.
bahardır
bir martı götürür gagasını
tartamazsın mavinin ve tuzun ağırlığını
atlasında boş kalır yerleri
perde kapanır.
bahardır
yekinir bir kelebeğin yeşilinden
en derinde saklı su.
döner gelir tutar elinizden
bir beyazla aldatılan sevgili.
bir çakıl taşı olursunuz
bir gölün gölgeli dinginliğinde sektirilen
deli defterine yazarlar yürümenizden.
bahardır
yönlerin en cilveli yerine takılır olta
bir hasada durur ki içinizin denizi
mercanlar karagözler süngerler
ve dipteki varoşlar
ışığın az olduğu terkiler
siler belleğinizi sizden
deli defterine yazarlar gülüşünüzden.
bahardır
toprağını delen begonya
kabuğunu kıran civciv
ucuna iliştiğiniz kerevet
tutar aynayı yüzünüze
bir delikanlı bir kıza uzanır
bir top ateş tutar dağını
yeni bir bellek uç verir sevgili kirpiğinden
bütün yolları kapatırsınız
deli defterine yazarlar gidişinizden.
Ali Tekmil / Ayhatun Suyunun Gözü.
Bu şiir ile ilgili 63 tane yorum bulunmakta