Ne olmuş da bizim köye ne olmuş
Tafların o eski hali değişmiş
Parlayan oraklar paslanmış kalmış
Kazması küreği beli değişmiş
Gurbette içimde kaldı muradım
Vardığımda karış karış taradım
Dolaştım köyümü hep adım adım
Koşup oynadığım yolu değişmiş.
Çiğdemi çiçeği yaprağı dalı
Ali düğmeleri yeşili alı
Çocukken uçurtma yaptığım çalı
Yazıda yabanda gülü değişmiş.
Ava giden avcılarda tüfekler
Yıkılmış kerpiçler evler kefekler
Büyümüş serpilmiş ufak tefekler
Döne, Kezban Ali, Veli değişmiş.
Nerde taflarımın eski çağları
Kenger sakızları o kel dağları
Villalar doldurmuş karşı bağları
Bizim köyün sağı solu değişmiş.
Yanından seyrettim durup Yusuf'u
Seneler eskitmiş garip Yusuf'u
Ağladım gönülden görüp Yusuf'u
Haymana gar yağmış deli değişmiş
Kangal topladığım dereler düzler
Arılık duruluk yaptığım özler
Peşinde koştuğum ördekler kazlar
Sığırındaki o malı değişmiş.
Dağılmış dört yana tüm sülaleler
Talipler Yaablar babam Sülükler
Firikler Solaklar anam kartallar
Bizim aşiretin kolu değişmiş.
Mamolar gurbetten dönemez gayrı
Gazgazlar Yorazlar hep ayrı ayrı
Bilmem Hambekirler ölü mü sağ mı
Bizim oymakların eli değişmiş.
İreşitler dersen kendi işinde
Dişkirleri sordum geçim başında
Köseler Musalar ekmek peşinde
Bizim sofraların balı değişmiş.
Tillilerin bağı ile bahçesi
Çolakların sandık sandık bohçası
Körtârlerin cebindeki ahçesi
Tafların parası pulu değişmiş.
Fakı oğulları Abdıramanlar
Çap bekirler ile hısım cobbanlar
Alimarlar asil soylu şabanlar
Nesiller çoğalmış dölü değişmiş.
Karamehmetlerin bulguru aşı
Ömerogulları yakmış ataşı
Dolaştım gönülden kavim gardaşı
Bizim sedirlerin çulu değişmiş.
Canavar deresi, karşı bayırın
Uzandım üstüne kara çayırın
Yalan söylüyorsam haydi buyurun
Ölü Mustafa'nın gölü değişmiş.
Tafların uşağı gezer gurbette
Hasreti sılaya yazar gurbette
OZAN ŞERAFETTİN tozar gurbette
Sazındaki sırma teli değişmiş.
Almanya
Ozan Şerafettin HansuKayıt Tarihi : 21.2.2008 07:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bizler Anadoludan gurbet ellere cıkmış gurbetçileriz, sılama her vardıgımda köyümde gördüğüm değişiklikleri yöresel agızla kaleme aldım, bütün gurbetci kardeşlerime armagan ediyorum bu dizeleri gurbetten sılaya selam ve dua ile..
KÖYÜM GURBET
GURBET YURDUM OLMUŞ
GELEMEM GAYRI
Kaç yıl oldu köyüm burnumda tüter
Düşümde gül açar, bülbüller öter
Gayrı gitmeli, bu gurbetlik yeter
Bu kentin heycanı hazzı kalmamış
Haneler yıkılmış olmuş virane
Giden gitmiş kalan sanki divane
Guguk öter de tuz basar yarana
Kırılmış telleri sazı kalmamış
Şurası okuldu evim şurası
Yürekte duruyor yârin yarası
Adını yazdığım kömür karası
Aradım taradım izi kalmamış
Değirmenin suyu çağlıyor yine
Köprüsü köyleri bağlıyor yine
Cevizli pınarı ağlıyor yine
Emminin dayının tozu kalmamış
Bacalar yıkılmış tütmez dumanı
Ne ağılı kalmış ne de harmanı
Şurda yatan kırk yiğidin cananı
Susmuş şeyda bülbül hazı kalmamış
Mezar taşlarının boynu bükülmüş
Kimisi kaybolmuş kimi dökülmüş
Türküler susmuş da yakım yakılmış
Gayrı söyleyecek sözü kalmamış
Herkes birbirinin yükün bölerdi,
Kadınlar damlarda bulgur elerdi,
Gece gündüz hayır dua dilerdi,
Ocaklar sönmüş de közü kalmamış
Mumu sönmüş, viran olmuş türbesi
Baykuşlara uğrak olmuş kubbesi
Nerde çıkar ora Kâbe, kıblesi
Ziyaretin sırrı gizi kalmamış
Elvan elvan kokar idi mor dağlar
Çevliği yıkılmış bozulmuş bağlar
Elleri koynunda kalmış da ağlar
Kalanların tadı tuzu kalmamış
Yaylasında koyun kuzu melerdi
Ayva çiçek açar bülbül öterdi
Lale sümbül mor menekşe biterdi
Koyunlu kuzulu yazı kalmamış
Keklikler şakırdı tanda seherde
Söğütler burçlanır idi baharda
Hani güzellerin göçtüğü yerde
Yurt yıkılmış koyun kuzu kalmamış
Çiğdemler açıyor aynı menevşe
Kahrından çürümüş o koca meşe
Yol aynı yol ama kalmamış neşe
Gelip giden gelin kızı kalmamış
Bahar ile kör dereler çağlardı
Kaya diplerinden sular ağlardı
Güzeller önünde başın bağlardı
Pınarlar kurumuş gözü kalmamış
Büyük sürü küçük oğlak güderdi
Üç nesil birlikte bayram ederdi
Dede torun aynı yoldan giderdi
O düzen dağılmış çizi kalmamış
Güzeller perişan akmış sürmesi
Hoyrat vurup solmuş saçın sırması
Tadı yok sohbetin, yarin sarması
Cilvesin yitirmiş nazı kalmamış
Yaylasında koyun kuzu melerdi
Keklikler, guguklar bağrım delerdi
Yoksul olunsa da herkes gülerdi
Kimsenin bir şeyde gözü kalmamış
Hep açık dururdu gönül kapısı
Kardeş idi konu komşu hepisi
Kendin bırak, hatırlıydı kedisi
Hatırın gönülün sözü kalmamış
Utan bire kıraç toprak sen utan
Hiç huzur görmedi şurada yatan
Öz oğlun kızındır yüreğin satan
Gayrı bakılacak yüzü kalmamış
Eğil Sumak dağı utan da eğil
İnsanlık ölmüş de paraya meyil
Giden gelir ama eskisi değil
Gidenlerin doğru düzü kalmamış
Ne günah işledik bu kimin ahtı
Dergâhlar türbeler baykuşun tahtı
Eşkıya elinde bağlanmış bahtı
Mankurt olmuş oğul, özü kalmamış
Amana da deli gönlüm amana
İnsan olan yenilir mi zamana
Direnip de benzemeli ormana
Sıkışmış köşeye tezi kalmamış
Köyün gurbet olmuş dönemem gayrı
Gurbet sılam olmuş gelemem gayrı
Bu hali gördüm ya gülemem gayrı
Kimsenin kimseye sözü kalmamış
Mahmut NAZİK 14.09.2007 Mersin
BİR DE ÜSTÜNE ÜSTLÜK GURBETTE OLMAKLA SEN BU ACIYI DAHA YANIK DİLE GETİRMİŞSİN
KUTLUYORUM
ORDUDAN FINDIK BAHÇELERİNDEN YÜREĞİNE SEVGİLER SAYGILAR SELAMLAR OLSUN
TÜM YORUMLAR (94)