Değerler Eğitimi 2(ayran,limonata Ve Kol ...

FATMA DOĞAN
AYRAN ,LİMONATA VE KOLA’ nın MASALI
Bir varmış bir yokmuş, ne çok evvel zaman içinde ne de çok uzak bir gelecekte değil, tam da bizim zamanımızda dostluk kurmak o kadar zormuş ki herkes birbirine hep bir çıkar için yaklaşır. Kimse birbirinin içindeki özü iyiliği görmeye çalışmaz. Herkes birbirini geçip çelme takmaya çalışırmış. Iyiliğe iyilikle karşılık verilmez. Birisi bir iyilik yapsa adı aptala çıkarmış. Bunun için neredeyse git gide iyilik yapmak unutulup gidecekmiş. Bu durumu fark edenlerden biri de saf sütten ve yoğurttan yapılan ayranmış. Ayran o kadar bembeyaz saf ve temiz kalpliymiş ki o kadar çok şeye iyi geliyor ve sağlığa da bir okadar faydalıymış ki herkes onu saf ve aptal olarak görüyormuş. Evet, insanlar iyi oldukça ve içlerindeki öz ortaya çıktıkça bembeyaz parıldar elinden yüzünden ışık saçar bildiğimiz gibi aynen ayran da böyle bembeyaz ışık satıyormuş etrafına.
Gelelim limon kardeşe; O aslında iyi birisiymiş ancak insanlar ona saf ve aptal gözüyle bakmasınlar diye çok faydalı ve iyi olsa da bunu gizlemek ve göstermemek için yüzünü ekşitir,kendini yiyenlerin ağzı yüzü ekşilikten buruşur şekilden şekile girermiş. Limon böylece kendince işin yolunu bulmuş, yuvarlanıp gidiyormuş.
Kola ise içi gibi dışı da kapkaranlıkmış. Tüm kötü düşünceler, hırslar, hain planlar, onun aklına gelirmiş, bunu da herkesten gizlemek için kendini tatlı ve güler yüzlü gösterirmiş. insanların onu içmesini sağlamak için bu maskenin ardına gizlenirmiş. Böylece içten içe kötü planlarını yavaş yavaş uygulanmış. Insanların fark ettirmeden sağlığını bozar, şişmanlatır, dişlerini çürütülmüş kimse de tadı güzel olduğu için bunu kolanın yaptığını anlamazmış.
Gel zaman git zaman okullar açılmış, çocuklar neşe içinde okullarına koşmuşlar. Tabi ki kantin de açılmış. Acıkan susayan koşa koşa kantine geliyormuş. Önceleri kantinde sadece su satılıyormuş ama giderek raflara bizim ayran, limonata ve kola da yan yana dizilmişler. Heyecanla çocukların kendilerini alıp içmelerini bekliyorlarmış. Bu arada ilk defa bir araya geldikleri için birbirleriyle de tanışmışlar. İlk günler hepsi birbirlerine biraz daha mesafeli dursa da zamanla kaynaşmışlar ancak bir problem varmış. Her gelen elini ilk önce kolaya uzatır olmuş. Onun satıldığı raf anında boşalıyor. Yerlerine yenileri geliyormuş. Limonata da eh tek tük satılıyormuş ama çok değil. Giderek kolanın karakteri ortaya çıkmaya başlamış içten içe kıs kıs gülüyormuş. Böbürlenip duruyormuş en çok ben satıyorum seviliyorum diye. Ayran ve limonata öylece mahzun mahzun bakıyorlarmış. Limonata daha çok nasıl satın alırım diye düşünmüş kendince. Biraz daha şeker katarsam beni de alırlar diye aklından geçirmiş, bunu da ayrana söylemiş. Aslında limonata iyi birisiymiş dedik ya. İçinde iyilikle kötülüğün savaşını veriyormuş o an. Ancak hırsına yenilip içine şekeri doldurmuş gitsin. Tabii ki satışları bir nebze de olsa artmış ama vicdanı da kendini hiç rahat bırakmıyormuş ya çocuklara bir zarar verirsem diye içi içini yiyormuş. Gidip bu halini ayranla paylaşmış. Limonata kardeş sen iyi birisin, onun için bu haldesin o yüzden pişmanlık duyuyorsun. Karakterini çıkarların ve kimse için bozma. Sen, sen olarak kal ve Allah’ın seni yarattığı iyilik, yaradılışı üzeri ol demiş. Hem ikimiz birlik olursak belki kolayı da yola getiririz demiş. Onlar böyle karar almışlar ama ne yapacaklarını bilmeden beklerken bir gün okula çocukları diş kontrolüne gelmişler. Bir bakmışlar ki neredeyse tüm çocukların dişleri çürük. Hemen yönetim bir karar almış. Artık okulda kola satılmayacakmış. Bunu duyan kola o kadar üzülmüş ki yine gideceği yer, ayran ve limonatanın yanı başı olmuş. Onlardan akıl almış. Onlar kolaya demişler ki kötülük elbet bir gün gelir yapanın ayağına böyle dolanır ya kendini düzeltir, iyi biri olursun ya da böyle çöpe atılıp gidersin.
Kola suçlu suçlu başını önüne eğip gitmiş baya uzun bir süre ortalarda görünmemiş. Bizim kafadarların tahminlerine göre başka bir yere gidip başkalarına zarar vermek üzere gittiği yönündeymiş. Birbirlerine bakıp nereye giderse gitsin kötüler hep kaybedecek demişler. Ayran ve limonata el ele kol kola arkadaşlıklarının tadını çıkartırken koladan boşalan raflara da rengarenk içecekler gelmeye başlamış. Bu arada hemen tanışmak istemiş bizimkiler yeni gelen arkadaşlarıyla.Aralarında doğal meyve sularını mı ararsın Osmanlı reyhan şerbetlerini mi ararsın? Çeşit çeşit neredeyse yok yok. Annelerin eli değince kantine ne kadar yararlı içecek varsa hepsi dizilmiş raflara. Hem de hepsi birbirinden faydalıymış böylece aralarında tatlı bir rekabet ble oluşmuş. Hatta çocuklar bile kendilerince bir karar almışlar hepsinden faydalanmak için bir gün ayran, bir gün limonata, bir gün meyve suyu, bir gün şalgam, bir gün kefir, bir günde şerbet istiyorlarmış. Hem hiç hak geçmiyormuş hem de tüm içeceklerden faydalanıyorlarmış bizim küçük afacanlar ve öğrenciler, yani alan razı satan razı. Böylece hem arkadaşlığı, hem iyiliği. Hem de iyiliğin kötülüğü nasıl yendiğini öğrenmişler. anlayacağınız masallar bazen günümüzde de böyle yaşanabilir bizlerde hem iyi olabilmek hemde Sağlıklı olabilmek için iyi kalpli ayranı, komik ekşi suratlı limonatayı ve binbir çeşit anne eli değmiş meyva sularını içelim işi gücü bizi tatlılıkla kandıran karanlıklar ülkesinin kötü kalpli kolasından da uzak duralım onun tuzaklarına düşmeyelim. Haydi bakalım bugün ne içmek istiyorsunuz el kaldırıp söyleyin.