De yeter artık... Şiiri - Şah Ali Yaşar

Şah Ali Yaşar
294

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

De yeter artık...

(1)

Dört yanımız trahomlu gözler heyulası
Domuz bağı
Cereyanlı tel
Filistin askısı
İleri geri tutar yanı yok
Üstümüz çapraz ateş
Altımız mayın tarlası...

Kükremiş aslan sesi duyulan feryat
Kan bulaşığı ağızlarda ölü etimiz
Ayaklar altında
Çamurlar içinde çiğnendi
Ebeveynlerimizin bile görmediği mürüvvetimiz...

Soslu sözlerin aslı astarı yok
Kökler saksıda
Dallar el uşağı
Fikirler sığ
Fiiller banal
Sohbetler belden aşağı...

Kör kalem murdar yazı
Şer kurşun hoyrat sızı
Öbek öbek taladılar gülistan obamızı...
Şaşaalı vaatler şırıngayla zehir
Meymenetsiz yüzlerde cüzam salgını
Fitne fesat koynumuzda yatılı misafir...

Suyumuzu bulandırdılar
Ekmeğimizi dolandırdılar
Yetmedi
İstila ettiler topraklarımızı
Yerimizi çahşattılar...

Yaktılar harmanlarımızı
Yıktılar haymalarımızı
Barışın ve özgürlüğün gönderine hışımla çekilen haset
Gark olmuş yarınların resmidir
Kürediler hülyalarımızı...

Unutma ki
Bu özümüze saldırıdır
Bu türkülerimize düşen tetik
Halaylarımıza atılan molotof kokteyli
Yavrularımızın gırtlağında sustalı
Nasırlı ayağımıza batan iğde
Şalvarımızın peyiğinde karaçalı
Bu dilimize vurulan gemdir...

Sis bulutu içinde Ağrı dağının silüeti
Çıldırmış tanrıları Nemrutun
Fıratın deli cesareti
Su altında Hasankeyf
Kıtlık kıran Harran
Mecalsiz Munzur
Bu Çukurovanın felaketi
Hayra yorulmayan kemdir...

Töremize ana avrat küfür
Boğazımızda haram lokma
Mahremiyetimize namertçe uzanan el
Namusumuza çözülen uçkur
Alnımızda kara damga
Bu canların cebelleştiği mahşeri cemdir...

Bu kınından çıkan kılıç
Alnı beşik eşkine kısrak
İnceldiği yerden kopan ip
Yayından fırlayan ok
Kemiğe dayanan yağlı bıçak
Bu dervişin sabra doyduğu demdir...

Bunlar gavur dölü
İt irsi, hınzır soyu
Şah damarı çatlamış arsızlar
Bunlar melun cevazlı
Cazgır avazlı, pis boğazlı
Rızkımızı çalan hırsızlar bunlar...

Bunlar ayrık otu
Barut tozu, kibrit suyu
İsa'nın asıldığı çarmıh
Yusuf'un atıldığı dipsiz kuyu
Bunlar Deccal, Yezid, Firavun
Merhameti merhum kanun
Mazluma kan kusturan soysuzlar bunlar...

Elleri cebimizde soyguncular
Nefesleri ensemizde hortumcular
Bunlar çıyan çerisi
Sırtlan sürüsü
Kan emici vampirler
Et obur akbabalar
Leş yiyen kargalar bunlar...

Düşün hele
Kambur sırtlarımızda çatılan keyf-i alem
Eteklerimizde tutuşan çağ yangınları
Mahpus damlarında atılan arpa boyu voltalar
Ve kılı kırk yaran umut
Acı çığlığımız...
Düşün bir
Garnitür sofralarda karın ağrısı paylaşım
Boşa çalan kaşıkların kahır yüzü
Sabır şöleni şükürler
Gök gürültüsü
Yani açlığımız...

Demem o ki
Tanı bunları
İyi belle...
Kuşluk vakti gözlerine bürünen karanlık
Çorak iklimlerin kısır bulutları
Kır zincirlerini esaretin emzirdiğin güneşlerle
Yık içindeki haksızlığa susan dilsiz putları
Üstüne biçilmiş pejmürde kaftanı yırt...
Sana reva görülen bu hayat
Bu rezil yaşantı hakkettiğin değerin değil
Yalnızlık Allah'a mahsus
Hainlik kötünün harcı
Ezginlik kaderin değil...

Oy benim Giryanım
Ciğerimin köşesi
Yoluna gurbanım...
İtaat, canhıraş ölüm
Sükut, zulüm silsilesi...
Uyan söğüt gölgesi uykulardan
Sırtını sevdalara yasla
Ve sarıl sadık sevdiğine...
Karşında ihanetin semiz gövdesi
Ve kulak tırmalayan kışkırtıcı sesi
Oturttur taşı gediğine...
Kör şeytanın kör gözüne sokarcasına parmağını
Çal kaleme
Vur mızraba
Bas tetiğe
Sustur bu parazitleri
Tak etti canımıza
De yeter ettikleri...

(2)

Sen anasın
Kürt kızı
Türkmen özü
Alevi yüzü…
Sen babasın
Laz oğlu
Çerkez soylu
Afşar boylu…

Aynı ağaç, ayrı dal
Kök bütün, farklı dil
Biz biriz
Beraberiz
Ne sen bana yabancı
Ne ben sana el…

Daha dün Rusya’da soğuktan kırılmadık mı
Çanakkale’de omuz omuza kahpece vurulmadık mı
Giden gelmedi Yemen’e
Kore’de kabrimiz belli değil
Yavru vatan Kıbrıs’ta yekvücut dirilmedik mi…

Peki bugün ne değişti
Yenimiz mi yerimiz mi
Etimiz mi derimiz mi
Yoksa toprağa can katan
Kanımız mı terimiz mi…

Sen yiğitsin
Sözünün erince mert
Perçinli öfkence sertsin
Sen sınır boylarında uç beyi
Kılıcı keskin süvari
Sen kudurmuş dalgalara kürek çeken leventsin…

Susma…Haykır
Bitsin artık yüzüstü sürünüş
Başlasın şanlı direniş
Bendini çiğneyen sel gibi akarcasına
Küfrün bağrına hançeri sokarcasına
Ülkemin makus talihini yıkarcasına
Durma…Saldır
Ürkme çakal seslerinden
Dik tut başını
Sık dişini
Yumruğunu kaldır…

Bilmelisin ki; budamakla ağaçlar kurumaz
Vuruldukça püskürecek filizleri Anadolu’nun
Körpe çıvgınlar boy verecek
Çatlayacak tohum
Yarılacak meme
Ana rahminden fırlayacak çocuk
Mayası sağlam soy verecek…

Şah Ali Yaşar
Kayıt Tarihi : 22.7.2004 18:48:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mustafa Yaman
    Mustafa Yaman

    Tarihimizi mısra mısra işleyen bir şiir, okurken seyahate çıkmışçasına haz veriyor duygu dalgalarının üzerinde...

    Cevap Yaz
  • Mustafa Yaman
    Mustafa Yaman

    Tarihimizi mısra mısra işleyen bir şiir, okurken seyahate çıkmışçasına haz veriyor duygu dalgalarının üzerinde...

    Cevap Yaz
  • Eylül Karen
    Eylül Karen

    kır zincirlerini ..kır ki uyanışınla boynundaki zincirin senden güçlü olmadığını gör....harika bir anlatım...
    Aynı ağaç, ayrı dal
    Kök bütün, farklı dil
    Biz biriz
    Beraberiz
    Ne sen bana yabancı
    Ne ben sana el…...gercekten de de yeter artık...kalemine yüreğine sağlık....

    Cevap Yaz
  • Forever-love
    Forever-love



    çok dogru çok yerinde şiir

    sevgiler

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Şah Ali Yaşar