-Han’ım;
-Söyle Davista..
-Neden suskunsun?
-Yorgunum Davista..
-Yorgunluk değil bu yüreğini açsana…
-Şöylemi demeli şimdi;
“Hoşça kal dostum, hoşça kal. Aşkım, kalbimdesin. Ayrılmamız da bir kader. Çok geçmeden bir araya gelecek olmamız da. Hoşça kal: el sıkışmaya gücüm yok. Üzülmek, kaş çatmak yok. Şu anda ölmek yeni bir şey değil. Çünkü yaşamak da yeni değil. …’’
-Daha açıl Han’ım;
-Veya Şöylemi?
“Herkes kaçtı – her şey bitti, öyleyse beni odun ateşinin üzerine koyun; Şölen bitti ve fenerler söndü.”
-Daha deş yaranı Han’ım;
-Şöylemi demeli yoksa? “Beni haklamaya çalıştılar – fakat ben daha önce davrandım! ”
-Han’ım anlamıyorum,biraz daha ipucu…
-O zaman şöyle nida etmeli;
‘’İki insanın bizim olduğumuzdan daha mutlu olabileceğini düşünmüyorum...’’
Veya;
“Artık sabahı da kaplıyor acı”
Veya;
“Bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım. İnemiyorum. Yaşayamıyorum. Ölemiyorum.”
Veya;
“içinde ölü bir kelebek gibi tıkanıp kalmış biri için dünyanın kendisi kötü bir düştür…”
Veya;
“Maskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltın / hepiniz mezarısınız kendinizin…”
-Yine anlamadım Han’ım;
-Daha Ölmedik Davista; Yenilgi kabul edilmedikçe Gelmez..İzin Vermeyeceğim…
Ama Yine de Yorgunum…Doğduğum gün kadar…!
Kayıt Tarihi : 3.12.2015 19:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!