Davara Zararı Yoksa Yapabilirsiniz
Yeni moda toplumdan soyutlanmış yerleşim bölgeleri açısından şöyle bir durum var; küresel sermaye kendine rakip görmediği ticari alanları (Konut gibi) yerel teşebbüse bırakıyor. Yerellik küresel açıdan ülke bazında. Rakip; kimya, enerji ve hazır gıda sektöründe değilse ne yaparsa yapsın gibi bir durum var.
Bir fıkradan bozma misalle anlatıyım; çoban dağda koyunları ("Davar" denir halk arasında) otlatırken çekim yapan televizyoncuları görmüş. Merakla sormuş nedir bu yaptığınız. "Belgesel çekiyoruz" demişler. Çoban, belgeselin manasını anlamamış ama belli de etmemiş. Koyunlar açısından endişelendiği için sormuş: "Davara zararı var mı? ".Televizyoncular "Hayır, davara zararı yok". Bu cevaba sevinen çoban "Davara zararı yoksa işinize devam edebilirsiniz".
Şimdilik davara zararı olmayan bu konut projelerin gelecekte önemini yitirmesi kaçınılmaz. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmaya benzer. Toplumdan ayrı yaşamayı güvende sananlar. Burnunun dibinde olan zararı nasıl önleyecek? Ürettiği "Düşman" olarak tanımladığı insanlar parayı basıp oralara da gelebilir, ya da satışlarla el değiştirecek mülkler. Doğru olan toplumsallaşmak, toplumdan kaçmak değil. Homojen bir yapı insanların bilinçlenmesine katkıda bulunabilir. Bu bir süreç. Yaşanmalı ve öğrenilmeli pratik olarak.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta