vicdan çıldırtır, vicdansızlar yara /
dilinizden, aklınızdan ve kaleminizden su alacak kirleri
kustuğunuzca taşıdığınızdır aklınızdaki, ve sevda koşusunda
ölenler, hiçbir insanı cismi kirletmediler. yaşayıp sessizce gittiler
acımak;
ıssız saatlerin ardına düşüldüğünde çizdik resminizi bayım.
düşündük ve dedik ki; neden böyledir. sonra anladık başınıza
gelenleri, neden sevilmediğinizi ve sevişmediğinizi.
gözünüz sığ ateşlerde yanarken daha kahpe bir zamanda,
daha kahpe bir duvara çizdiklerinizi gördük. gaz odaları,
mantar bulutları, savaş arabaları ve tekerlekler, alıp sizi
alıcı kuşların deniz kenarındaki uçurumlarına götürdüler.
sizi artık anlıyoruz bayım, sevgisizlikten yaptıklarınız.
söz yoktu, ilkel resimler söz olarak çizilirken duvarlara
birileri kutsuyordu aklı ve insanlığın başarısını, sizi orada
gördük bayım, taş kırıyordunuz oduna karşı ve hep bir silah
elinizde, tepesine indirecek kelle arıyordunuz çevrenizde.
sizi bu yüzden sevmedik bayım, aşkı yaşamamıştınız,
yaşadığınızı sandığınız şey “aşk” değildi. bunu siz bile çok
geç anladınız ve şimdi biliyoruz, neden rüzgara kapılan
saçlaradır düşmanlığınız. özgürlük sizin ağıtlarınızdaki
anlayamadığınız. ağırsınız yaralarınıza kan bulamadınız
gök kubbeye merdivenler döşenirken, kurban edilenler
kadındı nedenini hiç sormadınız. sizin kadar acı gelen
başkaları da, dolgun memeleri ve kalçalarıyla sizin kadar
cellat yaptınız. ölme zamanınız bayım, şuraya uzanınız
yaprak anlatıyordu;
aşk ve sevgi merhametten gelirdi, nefret tutkuya alıp gider,
deli gömleği giydirirdi. kim çıkarsa karşısına eski yara
aklına gelirdi, ismi bu yüzden alıcı kuş, mavisi bu yüzden kara,
pençesi bu yüzden kandan olandır can’a. ne dalgası dalgadır,
ne fırtınası fırtına, çamur kaplamış gövdesi ile bağışlamayı
unutmuş akbaba. fotoğraflara yansırda, unutturmaz ölüm
ne vicdanı neden kanın ucuz adını.
suyun adına bağışlamak;
acılar oldukça, yaranızdan akanın bir damlası düşmeyecek
size gönderilen dualar ardınızdan eksilmeyecek ve gelip bir gün
gül size sevmeyi öğretecek, değersizliğiniz artık bizden gidip
kendi cevherinizde büyüyecek ama bir gün aşk gelirse ilk iş size
bağışlamayı öğretecek, bağış kılıcı artık masumların tepesine
inmeyecek.
senin için öğretmek;
adımın yanında korkuyu yaşatmadım. öğrendim gül çiçeği
ne diken sendedir ne renk, hepsi gözlerindir dünya ortasına direk.
küfüm çıkmış gök kaplarsa bir yerlerde ve özlemek güzelse,
üç günlük yol gittiğinse beklenir, sevgiyle büyür elleri hasretin
tütün kokan dudaklarda öpüldüğünde. ne sen iste artık ne de ben,
kalsın kan suyu taşıyan yağmurlar, kalsın bu adam duruşu yobazlıklar,
kan’da bağışlar, can’da bağışlar, biliyoruz; bu sevda sende var.
‘07
Zafer Zengin EtnikaKayıt Tarihi : 11.7.2007 11:33:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Zafer Zengin Etnika](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/07/11/dar-vi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!