nefes kesen bir güzellikte parlayan şehir
ışıltılı beyaz binaları güneş ışınları altında
içinde güneşten daha fazla aydınlık içeren
kutsallığı onaylanmış bir cennetten çıkma
toz pembe bir renkte
günahkar bir kadının anadan üryan bedeni gibi
dağların doruğu vadiden yayılan güneşin ışıklarıyla yanıyordu
dalgalardan sazlar hafifçe dalgalanmış
çınarların yapraklarını ürperten hafif bir rüzgar
çalılıkların arasında gözden kayboluyordu
nehirdeki su şıpırtılarının, ağlar gibi inlediği duyuluyordu
dudakları titriyordu, gözlerinde yaşlar süzülmeye başlamış
suyun üstünde bir güvercinin.
ince dallar arasından bir alev gibi yükselmişti güneş
hareketsiz , sessiz bütün renkler toprakta
batmak üzere olan akşamdan beri
ormanı hayaletler sarmış ,
bir oyun oynuyorlardı çam ağaçlarının arasında ,
hicret eden sükut içindeki gölgelerin
şaşmaz hareketlerle yürüyüşlerini seyrederek
uzaktaki sönük ışığa doğru usulca
gündüzden arınmış akşam nereye gidiyordu
engin karanlık tarafından yutulmuştu
sonsuzmuş gibi görünen ufuk
ecel tarafından yutulmak gibi bir şeydi bu
bir fısıltıya dönüşerek belli belirsiz
baharın son geceleri kadar muntazam
elleri kucağına kavuşmuş bekleyen buz gibi bir hava
bozulmamış saf bir muhteşemliği üfürmekte
ne kıpırdıyor, ne iç çekiyor, ne de nefes alıp veriyor
gölgeli kuytu köselerde kalmış baykuşlar
dağların tepesindeki bulutlar siyaha boyanmış
bir hüznün gelip geçmesiydi zamanın başından
zaman ,damlayan suyun sesiydi
damlalar akışını durdursa bile
eriyen kar sularıydı akıp giden gece vakti ,
görünen durgun deniz ,suyu kadar siyahtı
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 3.2.2018 12:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!