Anadolu,
Anadolu’m.
Çöreklenmiş bağrına medeniyetler;
varsan varım
yoksan yok olurum.
Kıştı mevsim:
Aylardan
kazma kürek yaktıran
soğuk bir mart.
Isıtmıştın içimizi Anadolu’da
“merhaba!” diyerek dünyaya evlat.
Göçmemiştik daha kente.
Hem evde
hem tarlada çalışırdı anan köyde,
bense herkes gibi ırgat.
İşçi yani, çiftçi bile değil:
Gündelikçi.
Gerçi
mutlu yaşıyorduk
fakat umutlu değildik geleceğimizden:
Doyurmaz olmuştu karnımızı pullukla yapılan tarım.
Bir yanımız yaralıydı
bir yanımız yarım.
Göçtük kente:
gelen biziz
fakat getiremedik
Anadolu’da kaldı geçmişimiz!
Adını biz koyduk atalarımızdan yadigâr:
Dinin de bizden, kökenin de.
Kendin yaratacaksın kendini: Özünde özümüz var.
Ben köyde büyüdüm
sen kentte büyüyeceksin.
Belki is karası
belki de bukle bukle sarı saçların olacak: Kâkülü alnına dökülen…
Karşılık görmeyen aşkların olacak: Anımsadıkça tüyler ürperten…
Yorulacaksın yoksulluktan
göz yaşların olacak: Sırılsıklam ıslanacak bedenindeki ten.
Yılmayacaksın yaşamdan,
korkmayacaksın yaklaşandan: Gerçekleşmiyor her istenen.
Farklılaşıyor koşullar,
değişiyor her arzuya yol açan neden.
İstediğin kadar didin
istediğin kadar uğraş:
Pişmiyor tenceredeki aş
beklemeden.
Sabretmelisin evlat, sabretmelisin.
Zarara zararla
zulme zulümle
karşılık vermemelisin.
Doğarken devraldığın görev bu,
insanlığa yakışan töre bu.
Hoşgörün ve mazlum yanın
benzetilecek bazen bir mumyanın
sessizliğine:Suçlanacaksın.
Göz yaşların dindirecek susuzluğunu;
damla damla yutacaksın.
Sırlar saracak bedenini, alkışlanacaksın.
Fakat
kulağına küpe olsun evlat
gerçek tektir:
Denenmişse geçmişte
balyozun gücü asırlarca örste;
hiç şüphen olmasın
gelecek gerçektedir: Akılda.
Kıldan ince, kılıçtan keskindir her sözcük:
Gün gelir
yük olur
ödetir bedelini.
Eleştir, eleştiril
fakat uygarca kullan balla kapladığın dilini.
Yüksünme.
Evire, çevire;
tüm içtenliğinle
şöyle bir bak tarihe:
Darağacında destanlaşan Pir Sultan...
Servetin ve yasın değil;
“kitapların kalsın çocuklarına mirasın”
diyen Cafer-i Sadık...
Hak yolunda gık demeyen Hallac-ı Mansur...
-Hallacı Mansur ki işkenceciler için bile af diler-
Ve bitmedi daha, dur:
“Ben, konuşan Kuran’ım.” diyen İmanım Ali
ve “incinsen de incitme!” deyişiyle Hacıbektaş-i Veli
ve daha daha niceleri
rehberin olsun:
Dalında sev gülü.
Salim Çelebi
Kayıt Tarihi : 28.8.2009 10:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir 2009 yılı Uluslararası Hacıbektaş Veli Anma Etkinlikleri için yapılan serbest vezin şiir yarışmasında ikinci olmuştur
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!