On sekizde takımında tek lider,
Evlenmede, daha çocuktur, çocuk.
Manitayla bara, pavyona gider,
Gözümüzde daha çocuktur, çocuk.
Çok zekidir, yüksek okulda okur,
Gençliğinde kaynar kan, fokur fokur,
Yum gözünü, dileğince hayal kur,
Çünkü sence, hala çocuktur, çocuk.
Sözü geçer, topluluğa karışır,
Kavga yapar, düşünür ve barışır,
Yaşam için zorluklarla yarışır,
Sözü gelir, yine çocuktur, çocuk.
Bu dünya kimseye kalmaz, derler ya,
Suç satılsa, kimse almaz, derler ya,
Ev danası öküz olmaz, derler ya,
İşte böyle, daha çocuktur, çocuk.
Bu sözleri, hiç yabana atmayın,
Pembe düşlü uykulara yatmayın,
Aklınıza aldanıp, aldatmayın,
Sakın deme, daha çocuktur, çocuk.
(OCAK 2009)
Sezayi TuğlaKayıt Tarihi : 30.10.2012 16:59:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ÇOK BİLİNMEYENLİ İNSAN İnsanoğlunu çok bilinmeyenli denkleme benzetiyorum bazen. Hatta hiç bilinmeyenli denklemde diyesim geliyor zaman zaman içimden. Orta son ve lise sıralarında, cebir derslerinde görmüşüzdür birçoğumuz ilginç olduğu kadarda zor olan bu matematiksel anahtarı. Kendime bakıyorum, çevreme bakıyorum, topluma bakıyorum ve ameliyat masasına yatırıyorum kadavralarımı. İnceleyip, araştırıp çözmek için bu problemi, adeta büyük bir gayret gösteriyorum hayalimde. Sonra, tekrar düz aynamın karşısına geçip, kendimi süzüyorum tepeden tırnağa. Karşımda gördüğüm, altından kalkamayacağım çok bilinmeyenli (hatta hiç bilinmeyenli) bir denklem. Kaldı ki, kendisi muamma olan bu kişi, ukala tavırlarla, insan denen bilinmezi çözmeye çalışacakmış, öyle mi? Kendisini bilemeyen insan, dışındakileri irdeleyecekmiş. Tek kelimeyle gülünç. Buna rağmen insan, en üstün varlık. İnsan, Yüce Yaratıcı’nın yeryüzündeki vekili olan temsilci. İnsan, bütün nimetlerin önüne serildiği, her türlü imkânların sağlandığı, kısacası kâinatın, emrine bahşedildiği sosyal yaratık. Ama bir şartla. Gönderildiği imtihan sahasında, sınavı kazandığı takdirde bu payeye sahiptir. Aksi takdirde insan, aşağıların en aşağısı olarak kendisini imtihan sahasından çıkmış olarak görebilir. Konu aslında birkaç satırla anlatılamayacak kadar derin bir mevzudur. İnsanoğlu meseleleri kendi terazisiyle tarttığı müddetçe, sık sık kendisiyle de çelişkiye düşer genellikle. Bunun tek çıkar yolu, meseleleri ara sırada olsa başkalarının terazisiyle de tartmaktan geçer. Birkaç örnek vermek istiyorum; Hanımın biri, yanında 6-7 yaşlarındaki oğluyla belediye otobüsüne biner. Şoför, çocuk içinde bilet atması gerektiğini söyleyince aldığı cevap; “Ayol, küçücük çocuğa bilet mi atacağım? ” olur ve bilet atılmaz. Hanım, şoförün arkasındaki iki koltuğa çocuğuyla yan yana kurulur. Biraz sonra otobüste oturaklar dolunca, ayaktaki bir yaşlının oturması için şoför, hanıma; “Bayan, lütfen çocuğunuzu kucağınıza alır mısınız? ” der. Kadın, “koskocaman delikanlıyı kucağıma mı oturtacağım ayol? ” der. Bunun gibi örnekleri çoğaltmamız oldukça mümkün. Mesela; 18 yaşına girmiş gençlerin referandumda oy kullanma hakkına sahip olduklarını söyleriz. Gerekçe olarak da muhakeme güçlerinin oldukça verimli olacağını savunuruz. Başarılarının bizleri gölgede bıraktığını vurgularız. Ama evlenip, yuva kurma isteğini dile getirdiği zaman, o gencin daha çocuk olduğunu, düşünce yeteneğinin olgunlaşmadığını dilimize pelesenk ederiz. Bu yanlış tutum, gencin cinsel, dinsel ve tinsel yanlış davranışlarına göz yummamız sebebiyle kendimizi tanımamızda ayrı bir tezat teşkil eder. Kısacası, en âlimimizden en cahilimize kadar çok bilinmeyenli bir denklemiz. Denklemin az bilinmeyenli hale getirilmesi, bol bol empati yaparak, hoşgörülü davranışlarımızla yakından ilgilidir.
![Sezayi Tuğla](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/10/30/daha-cocuktur-cocuk.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!