Bu gün Cumhuriyetimizin 85. kuruluş yıl dönümü bayramını büyük bir coşku, onur, gurur ve mutlulukla kutlamanın zevkiyle heyecanı içerisindeyiz.
Güzel yurdumuz elbette bu günlere kolay gelmedi, bu uğurda yüz binlerce şehit verildi, gazilerimiz oldu. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk Ülkemizi içten ve dıştan saran hain mihrapların elinden kurtarırken aynı zamanda dinimizi, namusumuzu, hürriyetimizi ve insan haklarımızı da kurtarmış, yurtta ve cihan da sulh diyerek barışı getirmiştir. Yurtta ve cihanda sulh derken İnkılap ve devrimleriyle de tüm dünya ya birçok konuda olduğu gibi bu konuda da önder olmuştur. Bu görevin Kendisine Allah tarafından 'seçilen kişi' olarak verildiğinin birçok kanıtları vardır. Atatürk’ümüzün getirdiği Türk ve İslam tarihinin en geniş çağdaşlaşma, toplumsal ve siyasal değişim projesi dünyada en ideali ve iddialısıdır. Çevremizde ki tüm İslam ülkelerinin dışında ilk ve tek laik hukuk devletini kurarak halkına cumhuriyeti ve demokratik yaşamı armağan etmiştir. Bu nedenledir ki tüm insanlığı bir tutarak Alevi, Laz, Çerkez, Boşnak, Kürt diye bir ayrımı ortadan kaldırmış aynı kültür paylaşımıyla birleştirerek birilikte kardeşçe ayrımsız, ötekileştirmeyen yaşamı yerleştirmiştir.
Son zamanlarda laikliğin kalkması, demokratik Cumhuriyet rejiminin bozulması için 1919 yılları öncesi gibi iç ve dış güçlerin ittifak içerisinde olduğu gözlemlenmektedir. Bütün bunlara karşın Laik, demokratik ve bağımsız cumhuriyetimizi uygarca savunmak İnsan haklarının, kadın- erkek eşitliğinin, Cumhuriyetimizin temel ilkesi olan Laiklik ve demokratik ilkeler içerisinde korunmasını sağlamanın en elzem olduğu bir ortamda olduğumuzu görmekteyiz. Her zamankinden daha fazla olarak güzelim ülkemize sahip çıkmak bir namus meselesidir. Bu topraklar uğuruna ölen şehit dedelerimize ve gazilerimize karşı ahde vefa borcumuzdur.
Önümüzdeki tüm Cumhuriyet bayramı kutlamalarımızı bütün bu kuşkulardan arınmış olarak evlatlarımıza yüz akımızı bırakmanın onuruyla içten kutlamalar dilerim. Saygı ve Sevgilerimle. Bilal Esen.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...