Bir gün şöyle bir gün böyle,
Oluverdi işte öyle.
Bugün Cumartesi,
Yerinde herkesin neşesi.
Bu kar mı yoksa yağmur mu?
Mutluyum işte yarından umutlu.
Banyo yaptım saçlarım ıslak,
..
Masamda kum saati
Dış kapı sıkıca kapalı
Denizde tekneler kanolar
Teknelerde balıklar
Restoranlarda deniz ürünleri var
Günlerden cumartesi
..
Tarihe not düştü.
Ferhad gibi,
Ölümü öptüğü gün,destanlaşan bahtsız kara sevdalılar.
Ey peri yüzlü sevgili,
Şu sanal alemde,
Ölümsüz aşka inanmam.der.
Gönlüm.
..
Bedava
Kimi kırk kapıda nasip ararken,
Kimisine su aş ekmek bedava.
Kimine hayal düş bile paralı,
Kimisine hayal gerçek bedava.
..
Şiir adına;
O ki kafalar arasında en kestirme ve en keskin
ve kalpler arasında en kutsal yoldur...
bd
..
Onu ilk defa iki yıl önce görmüştüm.Bardaktan boşanırcasına yağmurun olduğu bir sabah,çalıştırdığım büfenin elli metre kadar ilerisinde tren bekliyordu.Islanmayı hiç dert ettiği yoktu,yağan yağmur uzun siyah saçlarını pardüsesine yapıştırmış,elinden bırakmadığı deri çantasıyla yarım saate yakın aynı yerde durmuş,inatla istasyonun kapalı alanına girmemişti.
Çok fazla insan yoktu o gün istasyonda,sabah saatlerinde genelde dolu olan Şirinyer istasyonu,yağmurunda etkisiyle,o cumartesi tek tük yolculara kalmıştı.Böyle günlerde çay,poğaça satışlarım çok düşüyor öğlene sarkan poğaçalarımı boyacı çocuklara,dilencilere, dağıtıyordum.Demlediğim çaydanda birkaç bardak kendim içmiş gerisini dökmemekte direniyordum.
Bir ara aniden dönüp büfeme doğru gelmeye başladı, sebebini bilmediğim bir heyecan içindeydim.Yirmili yaşları henüz geride bırakmış, otuzuda çok geçmemiş olduğu çok açık belli oluyordu.Giyim tarzı,kendinden emin hareketleri,yürüyüşündeki kararlılık, yaklaştıkça dahada belirginleşen diri vücut hatlarıyla,canlı saçlarıyla,pürüzsüz yüzüyle birleşince,genç kızlıktan,olgun bir hanımefendiliğe geçtiği aşikardı.Büfemin dayanağına dirseğini dayayıp,''bir çay,bir paket kısa samsun'' dediğinde sesininde en az yüzü kadar güzel olduğunu farkediyordum. Hemen ufacık büfemde beni sıkıştırmaktan başka bir işe yaramayan taburelerden bir tanesini dışarı çıkarıp'' oturmazmısınız,çok ıslandınız'' demiştim,oturacağını hiç ummuyordum,ama oturmuştu.Çayını ve sigarasını verdim,çayı elinden yere koyup,sigarayı açtı,çakmağını çıkardı,çaktı almadı,birdaha çaktı yine almadı,belliki yağmurda ıslanmıştı.Daha fazla yormayıp çakmağımla sigarasını yakmaya davrandım,sert bir bakış attıktan sonra elimde çakmağı alıp kendisi yakmıştı sigarayı.''Beyfendi büfecimisiniz,akut ekibimi,bu kadar yardım sever olmanız takdire şayan fakat bu taburede oturan bir adam olsaydı aynı inceliği gösterecekmiydiniz çok merak ediyorum '' dedikten sonra hızla kalkmıştı. Çayı bile yarım bırakıp öfkeli öfkeli geldiği yöne yürümüş,yine aynı noktada treni beklemeye başlamıştı.
Bu seferki bekleyişi fazla uzun sürmemiş, Şirinyer'den,hava alanına gidecek olan tren gelmişti,hızlı adımlarla vagonun açılan kapısından içeri girip gözden kaybolana kadar ona bakmış,birdaha ne zaman karşılaşırız acaba diye düşünmüştüm.Oanda bilmiyordum onunla neden tekrar karşılaşmak istediğimi, yarattığım yapışkan,fırsatçı erkek karakterini silmek içinmi,ona yaptığı saygısızlığın hesabını sormak içinmi,yoksa ondan hoşlandığım içinmi,ama istiyordum işte.
..
Günlerden bir cumartesı saat sabahın sekizi
Canım simit istedı, fırın önünde buldum kendimi
Peynirsız olmaz dedim, aldım peynir ve zeytini
Yanında sıcak demlı cay, bardak ince belli
Yapayım kendime bir cumartesi kahvaltı keyfi.
Yolda bir çocuk gördüm ağlıyor, çeke çeke içini
Kömür karası gözleri,uzunn siyah ok gibi kirpikleri
..
Cumartesi günleri
Yine
Sabahın köründe
Kalkarım
Kendimden önce
Hani
Tatil ya
..
Başkalarının yüzlerinden veya arkalarından, açık, açık veya kinayeli sözlerle yaşam biçimlerini, tasvip etmeyip fikirlerini beğenmediğimizi izhar etmediğimiz gün, başkalarına da yaşam hakkı, istediği bir yaşamı seçme hakkı tanıdığımız gün sınırlar kalkacaktır.
Bunları sözle davranışlarla vücut dili ve mimiklerle insanları farklılıklarından dolayı aşağılamayıp, hor görmediğimizde, yazılarla, bildiriler ve dayatmalarla onları bizim gibi davranmak, düşünmek mecburiyetlerinin olmadığını sağlam kafa ve hoşgörü ve sevgi ve saygıyla karşıladığımız gün sınırlar kalkacak barış gelecektir
Çünkü gelişmiş toplumları olan bir dünyaya barışın gelmesi gecikmeyecektir.
Tahammülsüz insan yanlış yapar, sabırlı insan kazanır, bu arada sabırlı olmak eli kolu bağlı oturmak olmadığı gibi, her durumda iş işten geçmiş hallerde adama atı alan Üsküdar'ı aştı. Sen neredeydin kardeş derler... Çalış senin de olsun! Nazar etme n'olursun
Yüksel Nimet Apel
..
Biz neden Türk Malı Haftasını ihmal ettik... Neden başkalarını, başka ülkeleri zengin ediyoruz! İsrail bilmem ne kadar Filistinli'ye acıdı mı... Peki daha niye İsrail'i kalkındırıyoruz! Bilinçli birer müslüman ve bilinçli bir tüketici olmalıyız. Coca cola İsrail'inse ben bi daha coca cola içmem arkadaş...!
Size bir hatıramı anlatmadan geçemeyeceğim...
Coca cola dan ne zaman nefret ettim biliyor musunuz? Çocukluğumda... O zaman Kdz Ereğli'de cumartesi pazarı lcw tarafında kurulurdu. Ben amcaoğlu Nevzat'ın yanında terlik satıyordum... Şimdi amcaoğlu büyüdü, sayılı ayakkabıcılardan oldu, kulağı çınlasın. O gün yanına misafirler geldi, bana kola almam için para verdi. Ben ucuz diye o zaman 'kristal kola' aldım... Baktım en ucuzu oydu! Başka bir niyetten değil yani Türk malı, yerli malı filan olduğu için değil. Ama amcaoğlu öyle birtepki verdi ki, neredeyse beni aşağıladı, beni utandırdı: kristal kola aldığım için tamamen. #dahadacocacolaiçmem diyorken bugün aslında İsrail malı içmediğim için ve utanması gereken ben değil amcoğlunun ve diğerlerinin olduğunu idrak ediyorum.
Tamam coca cola'nın lezzeti cola turka da yok... Yok ama cola Turka benim ülkemin! ! Sizi biraz düşünceye sevkeder mi bilmem, yanılıyor muyum...
..
İşte yine hava puslu
Bir cumartesi günün akşamında
Tutsaklık başlayacak yine
Gönlümün dergahında
Her bulutlu günün akşamında
Hep seni yazacağım
..
Cepte para varsa
günler, çabuk geçer
Cepte para yoksa,
deler geçer
*
Bu yüzden
..
O senin neyin olur dediler
Güldüm
Uzaktan dedim
Uzaktan yandığım olur
Peki niye yanında değildir
Diye sordular
..
ÖLDÜRME ÜZERİNE KÜÇÜK BİR FİLM
İnsan, ölüm, yaşam, öldürmek…
Sözcüklerin anlamlarını yitirmek konusunda hızla değişim geçirdikleri günümüzde kavramları sorgulayan sanat eserleri gittikçe daha az dikkat çekiyor oluyor. Krzytof Kieslowski’nin 1988 yapımı “ Öldürme Üzerine Küçük Bir Film ” isimli filmi gösterildi TRT 2 de cumartesi gecesi. İçinde olduğumuz şu günlerde savaşta, trafikte, günlük doğal kavgalarda ölümlerini neredeyse artık sadece rakamsal değer olarak algılatıldığımız “insan” üzerine düşünmeye davet eden bir filmdi.
Filmin ilk yarısında davranışları ile nefretimizi kazanan gencin bir taksi şoförünü öldürüşünün yer aldığı sahneleri izlemek zordur, izleyici açısından. Bir insanı öldürebilmek eylemini gerçekleştirmenin eylemsel zorluğu ile buna tanık olmanın psikolojik zorluğu birbirine karışır.Bazen tek bir darbe ile bile gerçekleşebilecek ölüme bu kez bir türlü ulaşılamaz. Gencin uygulamaya başladığı niyetini ısrarla ve farklı yöntemler kullanarak tamamlaması gerekir. Bu sahnelerde izlerken nefret ettiğimiz gencin, filmin ikinci yarısında mahkemede yargılanışı sonucu karar verilen idam cezasının kendisine uygulandığı sahnelere tanık olmak zorunda kalırsınız bu kez de. Gencin o hale gelişinde rol oynayan diğer faktörlerle tanışırsınız o, avukatla son görüşmesini yaparken.
..
Bugün cumartesi..
Çok şey demekti bugün, ama hep susmaktı..
Değişen onca şeyin ardında, gerçeğin parmak uçları sızlıyor; üşüyor hatıralar!
Hangi dala tutunduysam elimde kaldı, kimse aksini anlatmasın bana.
Kitap kapağı açmadan geçtiğim sınavlara benzemiyor bu, kaynaklardan alıntı yapılamayacak kadar derin bir mevzunun yoktan seçmelisi..
Böyle cümle kurumu olmazdı, olmasaydı ve zaten olmamalıydı lakin, oldu bir kere!
..
Bu gün doğum günümüz
Gözlerimin akında.
Çizdiğin resim,
Dudaklarının arasından,
Fısıldadığın ismim.
..
Dün cumartesiydi
bugün cumartesi
yarın da…
hava(m) dayım diyorsun
güldürme
doğruysa niye yoksun
..
Bu sefer tamamen kaybettiğimi anladım her şeyi,
Her şeyi, yani seni,
Ellerimi tamamen bıraktığın hani o cumartesi,
Ve telefonda duyunca o titremeyen, mağrur sesi,
Bu sefer geri dönülmeksizin gittiğini anladım…
Şimdi anlamıyor benim dışımda hiç kimse içimdeki ateşi,
Ve beylik, tekdüze telkinler yiyorum bu aralar,
..
Daha kaç kış göreceğiz kimbilir?
Bazısı sıcak,
Bazısı soğuk olacak.
Keşke senin kalbinde olabilseydim.
Orada kışlar hep sıcak."
..
Kül kanat sinelerde gül dağının Anka’sı;
İyi, güzel, doğruya simge yürek arması;
Varoluş imbiğinden buğulu yansılarla
Kalıcı yüceliğin billur erdem aynası...
Beden gurbetimizi kuşatan mistik sıla
"Beli Dost" armağanı, ruh gizem "Kalû-bela"...
..