Coşup Taşsın Mevcûdât Şiiri - Salih Şanlı

Salih Şanlı
473

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Coşup Taşsın Mevcûdât

COŞUP TAŞSIN MEVCÛDÂT

Tatlı yağmurlarla gelir nîsân
Yağmur şarkılarıyla coşar her yan

Sebil inciler saçılır gülşene
Yaprakta zümrüd olur, gülde mercân

Rahmet melekleri iner semâdan
Ne hoş şey, şu pür-nûr seylâbı seyrân

Mis gibi yayılır toprak kokusu
Hayat bulur sayısız tâze fidan

Yağmur, toprağın bağrından pınarlar
Yüce dağlardan ırmaklar coşturan

Mâvi göğün yeryüzüne indiği
Deniz diye göründüğü bir destân

Yağmurun, nehirlerin son varış ufku
Uçsuz bucaksız, sâhilsiz bir ummân

Ummân, ufku sonsuzlukça uzayan
Dalgaları göğe varan galeyân

Ummân, suların arzuladığı su,
Suların özlem coşkusu çağlayan

Âşıkların vuslat umduğu deryâ
Aşk u sevdâ menbâ'ı cömerd sultân

Eller ona uzanır, yollar ona
Bütün sevdâkârlar yollara revân

Bir ufuk ki güneşle şen bir gülşen
Hayat tebşîr eder, ağarınca tan

Yol gösteren odur vuslat yolunda
Dosta seferde canlar kervân kervân

Şân u kerem sahibi, cömerd bir dost
İkrâmı ikrâmdır, ihsânı ihsân

Fevc fevc gelir gönüller kapısına
Mevc mevc coşar selâm olsun o cânân

Mevlâ sevmiş onu, melekler sevmiş
Kâinat sevmiş, sevmez mi hiç insân ?

Dağlardan ovaya inen su gibi
Selâm sunan kalblere sevgi saçan

Yanık yanık ötse bülbüller ne gam
Böyle bir gül, başka görmez gülistân

Yumuşacık teni nâzik gonca gül
Bedeni misk kokar, nefesi reyhân

Nergis bakışlı, sümbül salınışlı
Karanfil dokunuşlu elvân elvân

Fesleğen râyihâsınca letâfet
Yâsemince nezâket onda inan

Yüzü gül, sözü nûr, böyle buldu şân
Alnında parlayıp duran nûr nişân

Gönüllere bir lûtuftur sevdâsı
Bahtiyârdır onu görüp tanıyan

Müjdeler tahtının son tâc sâhibi
Fermânı fermân merdliği pek yaman

Kutlu aşk yoluna çağıran rehber
Bir şâh ki pek yiğit, onundur meydân

Odur hâlis âşıkların sultânı
Aşk meydânına hükmeden pehlivân

Çöllerden yayılır hükmü dünyâya
Aşkıyla şehirler alır o aslan

Ne aslan, parlar gerçek aşk yurdunda
Tahtına yaraşır bir ulu hâkân

Dağlarda hüküm sürmede rakibsiz
Kükremesiyle yankılanır orman

Kabarmış yelesi, heybeti müdhiş
Haşyetinden sinmiş bir yere kaplan

Vücûdu yay gibi gerilir avda
Bakışı yürekleri delen peykân

Aşkla bend olmuşlar, hepsi tutsağı,
Gönüller kâhir pençesinde ceylân

Göklere yükselen bir taze fidan
Omuzladığı yük gîran mı gîrân

Kurbanlıklar bağının tek goncesi
Bütün zamanlar için nûr-i zamân

Âşık köle, mâşuk sultân kavlince
Önce candan bir kul, sonra hükümrân

Kutlu sevgiye ermekte bütün iş
Dünyâ boş, başka sevgilerse yalan

Kutlu yol cennet yoludur varana
Gerçek yola gönül verdi âşıkân

O kutlu âşıkların has yolunda
Yol gösterir her lâhza yâr-ı zîşan

Vuslat yolunun rehberidir o şâh
Has yolun hânı sultânı bîgümân

Mesleği kalblere aşkı nakşetmek
Yâr seyrine mazhar cümle bendegân

Nûruna râm olur bakıp gören göz
Bir nazarıyla cezb olur nâgehân

Çağrısına dayanamaz tenle cân
Sarar kalbleri tatlı bir halecân

Sevdâya dâvet tüm gönülleri bu
Hakîkî kurtuluş yolunu i’lân

Kutlu bezminde toplanır ehl-i aşk
Birliğe koşar cümle âşık yârân

Ümid kapısı, bağış kapısı bu
Gelenleri sarar bir hoş heyecân

İnsan ölünce kopar kıyameti
Yokluğa karışır mal, mülk, hânumân

Ölümü unutup anmamak olmaz
Hayat-ölüm bir diyendir kahraman

Hayâtı hayâle çevirir ölüm
Bu sona denk olmaz zelzele, tûfan

Sona erer her şey bir gün nâgehân
Yalan dünyâ yıkılır kalır vîrân

Dağlar sürüklenir, gökler dökülür
Ne temel kalır yerinde ne tavan

Dehşet veren bir korku dalgasıyla
Helâk olur, ne varsa, insan, hayvan

Şiddetle yakalar sarsar ânîden
Harâb olur şehirler, kalmaz bünyân

Yerle bir olur ma'mûreler kamu
Yeryüzünden silinir gider umrân

O güzelim kâşâneler vîrâne
O köşkler saraylar hâk ile yeksân

Serin gölgeliklerde zevk u safâ
Hani gülistân hani bağ u bostân

Sesler kısık şimdi, bülbüller suskun
Ne ev kalmış cihanda ne âşiyân

Acımasız hükümdârlar silindi
Mağrûr zenginliklerin sonu hüsrân

Bugün sesi çıkmaz taş kalplilerin
Varlığın gerçek sâhibi tek kalan

Nerde o mülküyle kibirlenenler
Fayda vermez bugün servet ü sâmân

Ne yardım eden bulunur, ne örtü
Sıyrılır topraktan bedenler uryân

Hesap görmek için toplanır herkes
Büyük-küçük, şâh-gedâ, ricâl-nisvân

Ağızlar mühürlenir, diller susar
Ellerden beklenir ahvâli beyân

Sağdan-soldan uzatılır defterler
Doğru-yanlış için kurulur mîzân

İyi-kötü yapılanlar tartılır
Zerre mikdârı bir iş kalmaz pinhân

Yanlış yollara düşenler ayrılır
Tâ ezelden böyle verilmiş fermân

Bir ateş ki öfkesinden kudurur
Nârından kurtulmaya var mı imkân ?

Bugün yalnız sevdâlılar, sâdıklar
Aşkla ölenler, has dostlar şâdumân

Övülesi tahtında gözyaşları
Hem vesîle âşıklara hem kalkan

Sevdâlılar, has dostlar bağış diler
Dostlara sığnaktır nûr-i cihân

Aşkı hatrına örtülür hatalar
Ona bağışlanır ümmet-i ihvân

Dilerim ki o dost yükselsin her ân
Zarar vermesin gizli açık düşmân

Şânına, ehline, sevenlerine
Kem söz, kem bakış atmasın bir nâdân

Vecdi yedi denizi aşıp taşsın
Aşkıyla coşsun semâda kehkeşân

Sonsuz hoşnudluk olsun ona hemdem
Kutlu cennet ise ebedî vatan

Som altın, saf gümüş, hâlis inciden
Vuslat otağı sayısız köşk, eyvân

Ölümsüz lezzetler, nûrdan sofralar
Dosttan davet getiren hûri gılmân

Has âşıklarla cem' olsun müjdecim
Eşsiz yâr dîdâriyle mest ü hayrân

Merhametle açılır ancak cinân
O cân bu rahmete kılınmış şâyân

O mâh için coşsun lûtuf denizi
Sonsuz lütufla o dost olsun kâmrân

Tamam olsun nîmet artsın durmadan
Âşıklara gelmesin hiçbir ziyân

Sevdâlıları bugün, yarın, her dem
Dâim berâber ola dâim şâdân

Kutlu yolun o hâlis sevdâsına
Eriştirsin hepimizi Yaradan

Dünyâyı sarmış bir karanlık buhran
Müjdeci yârimdir bu derde dermân

Kara bulutlar karartmış kalbleri
Sevdâsıyla aydınlansın bu zindân

Aşkı hürmetine bağış dileriz
Hayatımız baştan sona hep isyân

Fânî dünyâya gönül bağladık da
Ne nîmet kadrini bildik ne şükrân

Rûhlar cisimler rızıklanır durur
Nankör nefsin bildiği yalnız küfrân

Nîsan yağmurları gibi yaşlarla
Gerçeğe döndük hepimiz bin pişmân

Onun yolunu tuttuk aşk u şevkle
İçten yönelip ettik ahd ü peymân

Sevdâlılar için iki cihân da
Cennet baharıdır olmasın hazân

O Sevgili aşkına felâh bulsun
Mahzûn âşıklar kalmasın perîşân

Ümîdle bekleşir sevenler hazîn
Cennet rüzgârıyla bitsin bu hicrân

Sevdâsıyla birliğe ersin kalpler
O eşsiz birlik olsun vird-i zebân

Selâm sunsun coşup taşsın mevcûdat
O ummâna çağlasın kevn ü mekân

Salih Şanlı
Kayıt Tarihi : 13.6.2017 14:23:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Salih Şanlı