Ben çocukluk yıllarında basketbol sporuna çoraplarım sayesinde aşina oldum ilk önce. Daha ilkokula gidiyorken, çoraplarımı önce anneme çıkarttırır, top gibi yuvarlaklaştırır sonra da uzak ta bir yerlere, hele de o uzak yerde bir çamaşır sepeti varsa basket atar gibi sallardım, annemden de sopayı yer kıçımın üstüne otururdum. Küsmezdim, kızmazdım sonrasında çoraplarıma onların yüzünden şaplak yedim diye...
Eski ya da bir tarafı yırtık çoraplar geçerdi bazen elime üç beş tane. Onları elime geçirir kukla gibi oynatmaya konuşturmaya çalışırdım. Arkadaşlarım, mahalle bebeleri gülmekten yerlere yatardı. Kışın babaannemizin eli ile ördüğü yün çoraplar olurdu, onları giyerdik. Öyle sıcak tutardı ki ki o yün çoraplar ayağımızı, o çoraplar ile ayaklarımız fırın gibi olur, babaanneme çokça dualar ederdik...
Bayramlarda çoğu kere bize harçlıkları para olarak veremeyen komşularımız ya da büyüklerimiz, mendil, çorap tutuştururlardı elimize, çok kaliteli çoraplar değilse de yine de yarım elma gönül alma misali biz bebeleri sevindirirlerdi...
Piyasada o kadar çeşit ve kalite de çoraplar var ki... Elli kuruştan başlayıp yirmi otuz liraya kadar bile çıkabiliyor bu çorapların fiyatları. Tabi ki kalite de ona göre. Çorap alırken kaliteye dikkat etmek lazım. Meşhur atalar sözüdür ''Ucuz etin yahnisi yavan olur.'' derler...
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta